Abdullah Haktankaçmaz
Köşe Yazarı
Abdullah Haktankaçmaz
 

KENDİNİN CAHİLİ OLMAK

Psikoloji: Psyche (ruh, nefes, soluk) ve logos (düzenli söz, ilim, bilgi) kelimelerinin birleşiminden türetilmiş bir sözcüktür. İnsan davranışları ve zihinsel süreçleri ile birlikte bunların altında yatan nedenleri inceleyen bilim dalıdır. İnsan ve hayvanların iç ve dış çevrelerindeki gözlenebilen, ölçülebilen davranışlarını bilimsel olarak inceleyen ilim dalı veya bir bireyi, bir topluluğu belirleyen, yönlendiren düşünme, duygulanma, davranış biçimlerinin tümü, yani kısaca ruh bilimi demektir. Dunning-Kruger teorisi de bu bilim dalında Nobel ödülü almıştır. Bu teori: “Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini arttırır” der. Bu durum niteliksiz insanların kendilerini abartma eğilimi, kendilerini tanımadaki yetersizliklerinden, nitelikli insanların yanlışı ise; başkalarını değerlendirme hatalarından kaynaklanır. Ama asıl vahim olan “bu yetersizlik + haddini bilmeme” karışımındakiler işlerinde çok iyi olduklarına yürekten inanırlar. Kendilerini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık da duymazlar. Aksine bunu bir hak olarak görürler. Pe ki “kendinin cahili olma etkisi” ne kadar yaygın? David Dunning’e göre: Bu etki politik karar alıcılardan ebeveynlere, profesyonel çalışanlardan öğrencilere kadar hayatın her anında karşımıza çıkar. İnsanın kendini bilmesi, başka her şeyi bilmekten önce gelir. Dunnin -Kruger etkisi bireysel kararlarda bireysel acılara sebep olur. Bu etkinin altındaki kişi toplumsal kararlar alma makamındaki bir lider olduğunda ise bu acı sonuçlar da toplumca yaşanıyor ve ne yazık ki bu etkinin en yaygın görüldüğü alan politika. Politika kifayetsiz bazı muhterislerin podyumu adeta… Kendi yetersizliğinin farkında olmayan politikacılar, sorumluluk makamlarına geldiklerinde maalesef büyük acılar yaşatabiliyorlar. Tarih böylelerinin topluma yaşattığı acı tecrübelerle doludur. Bunlardan biri de George W. Bush’ tur. George W. Bush, döneminde ABD yönetimini Irak savaşı konusunda uyaran tarihçilere, aydınlara, sosyologlara ve güvenlik uzmanlarına adeta düşmanca davranıldı. Bush karar almak için çok şey bilmeye gerek olmadığını, kararları yüreğiyle aldığını söylemekten çekinmedi. İlahi ve tarihi bir Misyon yüklenmiş, yüzyılda bir gelen bir lider gibi görüyordu kendini. Yetersizliğinin, kifayetsizliğinin farkında bile değildi. Ama işte o kifayetsiz muhterislere has öz güvenle kendini yığınlara cüretkârca pazarlamayı becerdi. Texaslı maço yürüyüşü, tavrı, söylemi, meydan okuyuşu, hamaseti, kilise dilini çok iyi kullanması ABD halkının onu bir kez daha başkan seçmesine yetmişti. Hepimiz ortalama üstü bir kifayete sahip olduğumuzu düşünme ve üstün olma eğilimliyizdir. Bu sebepledir ki Paul Tillich “İnsan tanrı olmaya çabalayan bir varlıktır” der. Bu açıdan bakıldığında; Dun ning-Kruger etkisi dediğimiz teoriye karşı kadim bir bilgelik tavsiyesinin kuşaktan kuşağa aktarıldığı görülür. Anadolu’da “bir tek akla nazar değmez, çünkü herkes kendi aklını daha çok beğenir”, “Akıllar satılığa çıkarılmış, herkes aklını almış”, “Senseni bil senseni, bilmez isen senseni, patlatırlar enseni”, “Cahil cüretkâr olur“, Cahilin cahilliğini bilmesi, ilme doğru attığı ilk adımdır” gibi sözlerimiz boşuna söylenmemiştir. Sokrat “bir şey biliyorsam, hiçbir şey bilmediğimdir”, Konfüçyüs “Gerçek bilgi; insanın cehaletini öğrenmesidir”, Shakespare “Ancak ahmaklar her şeyi bildiğini düşünür” der. Üniversiteler yüzyıllardır kapılarına “kendini bil”(know thyself) tabelasını bunun için astılar. “Kitaplardan önce kendinizi okumaya çalışın” der Mevlana. Bilge ozan Yunus da “İlim, ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmez isen, bu nice okumaktır?” diye serzenişte bulunur. Yahya b. Muaz da “ Kendini bilen, Rabbini bilir” diye işaret etmiştir. İbrahim Halveti de der ki:“ Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz”, Kendini tanıyan bilgili, başkasını tanıyan bilgedir.” Farsçada bir dörtlükte: “ O ki; bilmiyor ama biliyor bilmediğini, çocuktur onu eğitin/yetiştirin. O ki; bilmiyor ama bilmiyor bilmediğini cahildir ondan uzak durun. O ki; biliyor ama bilmiyor bildiğini, uykudadır uyandırın. O ki; biliyor ama biliyor bildiğini, bilge kişidir onu izleyin.” Diye bizi öğütler. Ben de naçizane Acı Gerçekler adlı şiirimin bir dörtlüğünde “ Zorba görünüşte galip, Güzeli ahir gülmektir, Yaşamaya herkes talip, Erdemi kendin bilmektir ” diye sesleniyorum. Selamım kendini bilenlere gitsin… ESEN KALIN Abdullah HAKTANKAÇMAZ ah6334@gmail.com
Ekleme Tarihi: 01 Şubat 2024 - Perşembe

KENDİNİN CAHİLİ OLMAK

Psikoloji: Psyche (ruh, nefes, soluk) ve logos (düzenli söz, ilim, bilgi) kelimelerinin birleşiminden türetilmiş bir sözcüktür. İnsan davranışları ve zihinsel süreçleri ile birlikte bunların altında yatan nedenleri inceleyen bilim dalıdır. İnsan ve hayvanların iç ve dış çevrelerindeki gözlenebilen, ölçülebilen davranışlarını bilimsel olarak inceleyen ilim dalı veya bir bireyi, bir topluluğu belirleyen, yönlendiren düşünme, duygulanma, davranış biçimlerinin tümü, yani kısaca ruh bilimi demektir. Dunning-Kruger teorisi de bu bilim dalında Nobel ödülü almıştır. Bu teori: “Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini arttırır” der.

Bu durum niteliksiz insanların kendilerini abartma eğilimi, kendilerini tanımadaki yetersizliklerinden, nitelikli insanların yanlışı ise; başkalarını değerlendirme hatalarından kaynaklanır. Ama asıl vahim olan “bu yetersizlik + haddini bilmeme” karışımındakiler işlerinde çok iyi olduklarına yürekten inanırlar. Kendilerini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık da duymazlar. Aksine bunu bir hak olarak görürler. Pe ki “kendinin cahili olma etkisi” ne kadar yaygın? David Dunning’e göre: Bu etki politik karar alıcılardan ebeveynlere, profesyonel çalışanlardan öğrencilere kadar hayatın her anında karşımıza çıkar.

İnsanın kendini bilmesi, başka her şeyi bilmekten önce gelir. Dunnin -Kruger etkisi bireysel kararlarda bireysel acılara sebep olur. Bu etkinin altındaki kişi toplumsal kararlar alma makamındaki bir lider olduğunda ise bu acı sonuçlar da toplumca yaşanıyor ve ne yazık ki bu etkinin en yaygın görüldüğü alan politika. Politika kifayetsiz bazı muhterislerin podyumu adeta… Kendi yetersizliğinin farkında olmayan politikacılar, sorumluluk makamlarına geldiklerinde maalesef büyük acılar yaşatabiliyorlar. Tarih böylelerinin topluma yaşattığı acı tecrübelerle doludur. Bunlardan biri de George W. Bush’ tur.

George W. Bush, döneminde ABD yönetimini Irak savaşı konusunda uyaran tarihçilere, aydınlara, sosyologlara ve güvenlik uzmanlarına adeta düşmanca davranıldı. Bush karar almak için çok şey bilmeye gerek olmadığını, kararları yüreğiyle aldığını söylemekten çekinmedi. İlahi ve tarihi bir Misyon yüklenmiş, yüzyılda bir gelen bir lider gibi görüyordu kendini. Yetersizliğinin, kifayetsizliğinin farkında bile değildi. Ama işte o kifayetsiz muhterislere has öz güvenle kendini yığınlara cüretkârca pazarlamayı becerdi. Texaslı maço yürüyüşü, tavrı, söylemi, meydan okuyuşu, hamaseti, kilise dilini çok iyi kullanması ABD halkının onu bir kez daha başkan seçmesine yetmişti.

Hepimiz ortalama üstü bir kifayete sahip olduğumuzu düşünme ve üstün olma eğilimliyizdir. Bu sebepledir ki Paul Tillich “İnsan tanrı olmaya çabalayan bir varlıktır” der. Bu açıdan bakıldığında; Dun ning-Kruger etkisi dediğimiz teoriye karşı kadim bir bilgelik tavsiyesinin kuşaktan kuşağa aktarıldığı görülür. Anadolu’da “bir tek akla nazar değmez, çünkü herkes kendi aklını daha çok beğenir”, “Akıllar satılığa çıkarılmış, herkes aklını almış”, “Senseni bil senseni, bilmez isen senseni, patlatırlar enseni”, “Cahil cüretkâr olur“, Cahilin cahilliğini bilmesi, ilme doğru attığı ilk adımdır” gibi sözlerimiz boşuna söylenmemiştir. Sokrat “bir şey biliyorsam, hiçbir şey bilmediğimdir”, Konfüçyüs “Gerçek bilgi; insanın cehaletini öğrenmesidir”, Shakespare “Ancak ahmaklar her şeyi bildiğini düşünür” der. Üniversiteler yüzyıllardır kapılarına “kendini bil”(know thyself) tabelasını bunun için astılar. “Kitaplardan önce kendinizi okumaya çalışın” der Mevlana. Bilge ozan Yunus da “İlim, ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmez isen, bu nice okumaktır?” diye serzenişte bulunur. Yahya b. Muaz da “ Kendini bilen, Rabbini bilir” diye işaret etmiştir. İbrahim Halveti de der ki:“ Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz”, Kendini tanıyan bilgili, başkasını tanıyan bilgedir.”

Farsçada bir dörtlükte:

“ O ki; bilmiyor ama biliyor bilmediğini, çocuktur onu eğitin/yetiştirin.

O ki; bilmiyor ama bilmiyor bilmediğini cahildir ondan uzak durun.

O ki; biliyor ama bilmiyor bildiğini, uykudadır uyandırın.

O ki; biliyor ama biliyor bildiğini, bilge kişidir onu izleyin.” Diye bizi öğütler.

Ben de naçizane Acı Gerçekler adlı şiirimin bir dörtlüğünde “ Zorba görünüşte galip, Güzeli ahir gülmektir, Yaşamaya herkes talip, Erdemi kendin bilmektir ” diye sesleniyorum.

Selamım kendini bilenlere gitsin… ESEN KALIN

Abdullah HAKTANKAÇMAZ

ah6334@gmail.com

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.