Abdullah Haktankaçmaz
Köşe Yazarı
Abdullah Haktankaçmaz
 

İBRETLİK MUZ CUMHURİYETİ

Çocukluğumda muz pek lüks ve ulaşılmaz bir meyveydi. Bu gün muz diğer meyveler gibi çoğunluğun ulaşabileceği bir meyve… Güney Amerika da, Afrika” da ve Asya da muz bir meyve değil, temel gıda maddesi. Bu gün dünyada buğday, pirinç ve mısırdan sonra en fazla üretilen 4’üncü gıdadır. Arapların, İranlıların ve bizim ‘muz’ dediğimiz bu meyveye Batı dünyasının büyük bölümü ‘banana’ diyor. Bununla beraber muzun Batı literatüründeki bilimsel aile adı ‘musa ‘ Arapçadan alınmış. Aslına bakarsanız banana kelimesinin de kaynağı Kuzey Batı Afrikalı Müslümanlar. Kaynaklara göre; Avrupalılar ilk defa muzu bu günkü Senegal nüfusunun, Moritanya’nın %7 sini ve Gambiya nüfusunun %5 ini oluşturan Wolof’lardan tanımış. Banana (muz) kitabının yazarı Dan Koeppel ise “ banana ” adının Arapça “ parmak” anlamındaki “ benan ” dan geldiğini savunmuştur. Muzun ana vatanının Papua Yeni Gine olduğu tahmin ediliyor. İlk çağlarda Güneydoğu Asya’da yayılıyor. Bu sebeple bu gün en büyük muz üreticisi olan Hindulara göre; Şeytanın Hz. Adem’e yemesini söylediği yasak meyve muzdu. Portekizli gemiciler 1500″lü yıllarda ilk kez bu meyveyi Amerika kıtasına taşıdılar. 1870″lerde bile muz Avrupa”da ve Amerika”da çok Bilinen meyve değildi. 1870 yılında kaptan L. D. Baker yelkenlisine Jamaika’dan cesur bir kararla balık yerine muz yükleyerek New Jersey sahillerine gelerek ‘hevenk, hevenk’ diye satmaya başlamış. İngilizler ‘bunç’ demiş. Biz Farsça’da salkım demek olan ‘hevenk’ kelimesini kullanmışız. Kaptan Baker, her hevenk için 2 dolar alarak satıştan çok kâr edince, muzun Kuzey Amerika’da çok tutacağını düşünen girişimciler Boston’da United Fruit Company (Birleşik Meyve online şirketi) ni kurdular. Bu şirket muza ABD”de piyasa oluşturmak için her yolu denedi. Muzun yetiştiği Orta Amerika ülkelerine demiryolu ağları ördüler. Muzların yolda olgunlaşmasını kontrol edecek soğutma teknolojileri geliştirdiler. İlk defa bir meyvenin satışında indirim kuponları uygulaması burada yapıldı. Parayı bastırıp muzu okul kitaplarına da soktular. Yine parayı bastırıp kiraladıkları doktorlara, anneleri muzun çocuk sağlığı için faydaları konusunda ikna edecek raporlar tanzim ettirdiler. Ve muz inanılmaz bir hızla ABD’nin her yerinde sofraların bir parçası haline geldi. Pazar ve talep hazırdı sıra artık arzı kontrol etmedeydi. Bu yüzden 20.yy’nin başlarında ABD’nin, Orta Amerika ve Karayip’lere ilk müdahalelerinin tamamı muz ticaretinin güvenliği ile ilgiliydi. Zamanla United Fruit Company özellikle Honduras ve Guetemala’da kurduğu rüşvet düzeni ile en etkili güce dönüştü. İşte Amerikalı efsane yazar O. Henry’nin ilk kez “ Muz Cumhuriyeti ” tabirini literatüre kazandırdığı dönemdir bu. Hakkındaki yargılama sebebiyle 1896 da Honduras’a kaçan Henry ülkede gördüğü manzarayı ‘Lahanalar ve Krallar’ adlı öyküsüne temel yaptı. Bu öyküde tek üretimi muz olan ve destekçilerine rüşvet hissesi dağıtarak ayakta duran ‘Republic of Anchuria’ adlı kurgusal diktatörlükte yaşananlar ve Anchuria Cumhuriyeti’nin bir muz cumhuriyeti olduğu yazılır. 1930 lara gelindiğinde artık ‘ Birleşik meyve şirketi’ Orta Amerike ve Karayiplerin en büyük işverenidir. Bütün bu ülkelerde bu muz şirketinden habersiz kuş bile uçamaz olmuştur. Şirket zamanla daha da büyüyüp güçlenerek; limanları, demiryolları ve karayolları yani Honduras’ın tüm ulaşım altyapısını kontrolü altına almış, halkta ona ‘el pulpo’ (ahtapot) adını takmıştır. Şirket kârını ve piyasa egemenliğini rüşvetle rahatça koruyabilmek için, sürekli olarak otoriter yönetimleri, yani diktatörlüğü, tek adamlılığı desteklemiş, demokrasinin ve hukukun gelişmesine, şeffaflaşmaya engel olmuştur. Daha sonra şirket ‘United Brands Company’ adını almış. Şirketin karanlık işleri ve yolsuzlukları ortaya çıkmaya başlayınca şirketin en büyük patronu ve tek yetkilisi Eli Black 44. kattaki ofisinden atlayarak intihar etmiştir. İntiharla ilgili soruşturma ABD tarihinde ‘bananagate’ olarak geçen skandalı ortaya çıkarır. Sonra 1984 yılında bütün hisseleri eline geçiren Lindner, şirketin adını ‘chiquitta’ (çikita) olarak değiştiri. Netice olarak muz cumhuriyetinden çıkardığımız sonuç: Gücün tek elde toplanmasının sakıncalı olduğu gerçeğidir. Kitabımız Kuran’ı kerim (Şura 38 de: Rablerinin çağrısına cevap verirler, namazı kılarlar. İşleri ve yönetimleri, aralarında bir şûra iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler.) Yaradan insanlara ‘Şura’ (istişare) yı önerir ve ayrıca yapılacakları meleklerine taksim etmiştir. 1400 yıl önceki bu çok önemli öneri de bize Kuran’nın Allah kelamı olduğunu ıspatlayan ayetlerden biridir. Aksi durumda insani hakların nasıl zedeleneceği ve sonunda bu gücün zulme, baskıya dönüşebileceği, zarar ve kötülük getireceğidir. Haksız kazancı mubah sayanların, tavassut, rüşvet, sindirme, kamplara ayırma, yandaş yaratma vb. gibi gayrimeşru yollara başvuranların nasıl bir kokuşmuşluk içinde oldukları, halka yaptıkları haksızlık, tutuculuk, zulüm ve baskı bu tarihi gerçekte ibretle görülüyor. Tabi ki ibret alanlara… İnananların tek tesellisi: Kullanabilirlerse Demokratik hakları ve bu gibilerin burada hukuktan, adaletten bir şekilde kaçabilseler dahi, ilahi adaletten asla kaçamayacakları inancıdır. ESEN KALINIZ Abdullah HAKTANKAÇMAZ ah6334@gmail.com
Ekleme Tarihi: 21 Şubat 2024 - Çarşamba

İBRETLİK MUZ CUMHURİYETİ

Çocukluğumda muz pek lüks ve ulaşılmaz bir meyveydi. Bu gün muz diğer meyveler gibi çoğunluğun ulaşabileceği bir meyve…

Güney Amerika da, Afrika” da ve Asya da muz bir meyve değil, temel gıda maddesi. Bu gün dünyada buğday, pirinç ve mısırdan sonra en fazla üretilen 4’üncü gıdadır. Arapların, İranlıların ve bizim ‘muz’ dediğimiz bu meyveye Batı dünyasının büyük bölümü ‘banana’ diyor.

Bununla beraber muzun Batı literatüründeki bilimsel aile adı ‘musa ‘ Arapçadan alınmış. Aslına bakarsanız banana kelimesinin de kaynağı Kuzey Batı Afrikalı Müslümanlar. Kaynaklara göre; Avrupalılar ilk defa muzu bu günkü Senegal nüfusunun, Moritanya’nın %7 sini ve Gambiya nüfusunun %5 ini oluşturan Wolof’lardan tanımış. Banana (muz) kitabının yazarı Dan Koeppel ise “ banana ” adının Arapça “ parmak” anlamındaki “ benan ” dan geldiğini savunmuştur.

Muzun ana vatanının Papua Yeni Gine olduğu tahmin ediliyor. İlk çağlarda Güneydoğu Asya’da yayılıyor. Bu sebeple bu gün en büyük muz üreticisi olan Hindulara göre; Şeytanın Hz. Adem’e yemesini söylediği yasak meyve muzdu. Portekizli gemiciler 1500″lü yıllarda ilk kez bu meyveyi Amerika kıtasına taşıdılar. 1870″lerde bile muz Avrupa”da ve Amerika”da çok Bilinen meyve değildi. 1870 yılında kaptan L. D. Baker yelkenlisine Jamaika’dan cesur bir kararla balık yerine muz yükleyerek New Jersey sahillerine gelerek ‘hevenk, hevenk’ diye satmaya başlamış. İngilizler ‘bunç’ demiş. Biz Farsça’da salkım demek olan ‘hevenk’ kelimesini kullanmışız.

Kaptan Baker, her hevenk için 2 dolar alarak satıştan çok kâr edince, muzun Kuzey Amerika’da çok tutacağını düşünen girişimciler Boston’da United Fruit Company (Birleşik Meyve online şirketi) ni kurdular. Bu şirket muza ABD”de piyasa oluşturmak için her yolu denedi. Muzun yetiştiği Orta Amerika ülkelerine demiryolu ağları ördüler. Muzların yolda olgunlaşmasını kontrol edecek soğutma teknolojileri geliştirdiler. İlk defa bir meyvenin satışında indirim kuponları uygulaması burada yapıldı. Parayı bastırıp muzu okul kitaplarına da soktular. Yine parayı bastırıp kiraladıkları doktorlara, anneleri muzun çocuk sağlığı için faydaları konusunda ikna edecek raporlar tanzim ettirdiler. Ve muz inanılmaz bir hızla ABD’nin her yerinde sofraların bir parçası haline geldi. Pazar ve talep hazırdı sıra artık arzı kontrol etmedeydi. Bu yüzden 20.yy’nin başlarında ABD’nin, Orta Amerika ve Karayip’lere ilk müdahalelerinin tamamı muz ticaretinin güvenliği ile ilgiliydi.

Zamanla United Fruit Company özellikle Honduras ve Guetemala’da kurduğu rüşvet düzeni ile en etkili güce dönüştü. İşte Amerikalı efsane yazar O. Henry’nin ilk kez “ Muz Cumhuriyeti ” tabirini literatüre kazandırdığı dönemdir bu. Hakkındaki yargılama sebebiyle 1896 da Honduras’a kaçan Henry ülkede gördüğü manzarayı ‘Lahanalar ve Krallar’ adlı öyküsüne temel yaptı. Bu öyküde tek üretimi muz olan ve destekçilerine rüşvet hissesi dağıtarak ayakta duran ‘Republic of Anchuria’ adlı kurgusal diktatörlükte yaşananlar ve Anchuria Cumhuriyeti’nin bir muz cumhuriyeti olduğu yazılır.

1930 lara gelindiğinde artık ‘ Birleşik meyve şirketi’ Orta Amerike ve Karayiplerin en büyük işverenidir. Bütün bu ülkelerde bu muz şirketinden habersiz kuş bile uçamaz

olmuştur. Şirket zamanla daha da büyüyüp güçlenerek; limanları, demiryolları ve karayolları yani Honduras’ın tüm ulaşım altyapısını kontrolü altına almış, halkta ona ‘el pulpo’ (ahtapot) adını takmıştır. Şirket kârını ve piyasa egemenliğini rüşvetle rahatça koruyabilmek için, sürekli olarak otoriter yönetimleri, yani diktatörlüğü, tek adamlılığı desteklemiş, demokrasinin ve hukukun gelişmesine, şeffaflaşmaya engel olmuştur.

Daha sonra şirket ‘United Brands Company’ adını almış. Şirketin karanlık işleri ve yolsuzlukları ortaya çıkmaya başlayınca şirketin en büyük patronu ve tek yetkilisi Eli Black 44. kattaki ofisinden atlayarak intihar etmiştir. İntiharla ilgili soruşturma ABD tarihinde ‘bananagate’ olarak geçen skandalı ortaya çıkarır. Sonra 1984 yılında bütün hisseleri eline geçiren Lindner, şirketin adını ‘chiquitta’ (çikita) olarak değiştiri.

Netice olarak muz cumhuriyetinden çıkardığımız sonuç: Gücün tek elde toplanmasının sakıncalı olduğu gerçeğidir. Kitabımız Kuran’ı kerim (Şura 38 de: Rablerinin çağrısına cevap verirler, namazı kılarlar. İşleri ve yönetimleri, aralarında bir şûra iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler.)

Yaradan insanlara ‘Şura’ (istişare) yı önerir ve ayrıca yapılacakları meleklerine taksim etmiştir. 1400 yıl önceki bu çok önemli öneri de bize Kuran’nın Allah kelamı olduğunu ıspatlayan ayetlerden biridir. Aksi durumda insani hakların nasıl zedeleneceği ve sonunda bu gücün zulme, baskıya dönüşebileceği, zarar ve kötülük getireceğidir.

Haksız kazancı mubah sayanların, tavassut, rüşvet, sindirme, kamplara ayırma, yandaş yaratma vb. gibi gayrimeşru yollara başvuranların nasıl bir kokuşmuşluk içinde oldukları, halka yaptıkları haksızlık, tutuculuk, zulüm ve baskı bu tarihi gerçekte ibretle görülüyor. Tabi ki ibret alanlara…

İnananların tek tesellisi: Kullanabilirlerse Demokratik hakları ve bu gibilerin burada hukuktan, adaletten bir şekilde kaçabilseler dahi, ilahi adaletten asla kaçamayacakları inancıdır. ESEN KALINIZ

Abdullah HAKTANKAÇMAZ

ah6334@gmail.com

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.