Abdullah Haktankaçmaz
Köşe Yazarı
Abdullah Haktankaçmaz
 

BİREY MAKİNALAR

Türk Dil Kurumu’na göre zekâ, insanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamına verilen ad. Tanımdan da anlaşılacağı üzere TDK zekâ kavramını sadece insanlara ait bir özellikmiş gibi algılıyor. Oysa ki: Zekâ sadece insanlarda bulunan bir şey değil. Hayvanların da zekâ sahibi olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla zekâ kavramını herhangi bir türün tekelindeymiş gibi düşünmemekte fayda var. Zekâ, çok kısa bir tanımla, bir işi yapabilme becerisi olarak ifade edilebilir. İşte tam bu noktada, işi yapabilme becerisi bir insan da değil de, bir makinada olduğunda, bu “ YAPAY ZEK” olarak adlandırılıyor. Yapay zekâ kavramı 1956’da ortaya atıldı. Yapay zekâların atası ise 1950'li yıllarda ortaya çıkan Turing Makinesidir. Ancak artan veri hacimleri, ileri algoritmalar, bilgi işlem gücü ve depolamadaki gelişmeler sayesinde tekâmül ede ede gelişti, günümüzde daha popüler hale geldi. 1950 Alan Turing, Turing Testi, (taklit oyunu)nu tanıttı. 1951 de, ilk yapay sinir ağı, 40 nöron ağı taklit etmek için 3000 vakum tüpü kullanılan Stokastik Sinirsel Analog Güçlendirme Hesaplayıcısını yapıldı. 1952 de bilgisayarda ilk satranç oyununu ve ilk kendi kendine öğrenebilen bilgisayar programını geliştirdi. 1955 te üç bilim insanınca 52 teoremin 38'ini ispatlayacak olan ilk yapay zeka programı olan Logic Theorist’i geliştirildi. 1957 de Frank Rosenblatt, “Düşünülerek yapılabilecek şeyleri yapabilen bir makine” yaptı. 1958 te yapay zekâ araştırmasında kullanılan en popüler programlama dili olan” Lisp”i geliştirildi. 1970 de İlk antropomorfik robot olan WABOT-1, Japonya’daki Waseda Üniversitesi’nde inşa edildi. Bu robot, ekstremite kontrol sistemi, görme sistemi ve konuşma sistemi içeriyordu. 1972 de Stanford Üniversitesi’nde ciddi enfeksiyonlara neden olan bakterilerin saptanması ve antibiyotik önerilmesi için erken bir uzman sistem olan MYCIN geliştirildi. 1980 de Wabot-2, yine Japonya’daki Waseda Üniversitesi’nde icat edildi, bir müzisyen robot olarak, bir kişiyle iletişim kurabilir, bir müzik notası okuyabilir ve bir elektronik kanallar üzerinde ortalama zorluk derecesi ezgileri oynayabilir şekilde tasarlandı. 1986 ya gelindiğinde Münih’te kamera ve sensörlerle donatılmış, ilk sürücüsüz araba, boş sokaklarda 55 mil hızla gidebilme özelliğini sahipti. Sürücüsüz otomobiller olacak- İnsanın araba kullanması yasaklanacak (kazaların %95 i insan kusurlu) Her gün doktor kontrolünden geçeceğiz - İşe alım ve işten çıkarma bilgisayarlarda gerçekleşecek - Medyayı robotlar tanzim edecek ve gazeteyi hazırlayacak - Akıllı saatler, tahlil, kan basıncı, nabız ve daha birçok tıbbi değerlerimizi kontrol edecek ve tavsiyelerde bulunacak. İnsan gibi düşünen sistemler ve insan gibi davranan sistemler, zamanla makinalar hala bazı insanların olamadığı birey olacak, belki de makinaya çarptığımızda makine “ LÜTFEN DİKKAT EDİNİZ ” diyecek. Biz de birbirimizden esirgediğimiz, söylemediğimiz “ PARDON, AFEDERSİNİZ veya ÖZÜR DİLERİM” i makinaya diyeceğiz. Kim bilir birbirimize göstermediğimiz nezaketi makinalara göstereceğiz. Belki de nezaketi ve uygarlığı onlar bize öğretecek… Birbirini kırıp geçirenlerimiz makinalarına zarar gelmemesi için kendilerini siper edecekler. Bedenlerinden, bakmakla yükümlü olduklarından çoğu konuda esirgedikleri davranışları, fedakârlıkları makinalarına fazlasıyla gösterecekler. Kendilerinin ve bakmaya yükümlü olduklarının sağlıklarına ve zaruri ihtiyaçlarına harcamaya kıyamadıkları paraları makinalarına harcayacaklar. Kendilerine yapmadıkları ve gösteremedikleri ihtimamı bakımı makinalarına gösterecekler. Fakat unutulmaması gereken şu ki; hiç bir makina tamamen insan yerine geçemez. Çünkü insan olmak akıl yürütme, sorgulama, objektif gerçekleri algılama, yargılama, sonuç çıkarma, olduğu kadar, gönül sahibi olmayı, her duruma, zamana ve zemine uyum sağlamayı, sevgi göstermeyi ve fedakârlık yapabilmeyi de gerektirir. Müsaadenizle kendini teknolojiye köle edenleri ayrı tuturak söylüyorum, telaşa gerek yok. En az insan makinalara ihtiyaç duyduğu kadar, makinalar da insana muhtaçtır. İnsan teknolojinin de efendisidir ve öyle de kalmalıdır. Onun için çekinmeden çok çalışarak, cesaretle tekâmül etmeye ve ilerlemeye devam diyorum. Hadi rastgele… Selam ve muhabbetim, efendisi olmamız gereken teknolojinin kölesi olmayanlara gitsin…
Ekleme Tarihi: 29 Şubat 2024 - Perşembe

BİREY MAKİNALAR

Türk Dil Kurumu’na göre zekâ, insanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamına verilen ad. Tanımdan da anlaşılacağı üzere TDK zekâ kavramını sadece insanlara ait bir özellikmiş gibi algılıyor. Oysa ki: Zekâ sadece insanlarda bulunan bir şey değil. Hayvanların da zekâ sahibi olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla zekâ kavramını herhangi bir türün tekelindeymiş gibi düşünmemekte fayda var.

Zekâ, çok kısa bir tanımla, bir işi yapabilme becerisi olarak ifade edilebilir. İşte tam bu noktada, işi yapabilme becerisi bir insan da değil de, bir makinada olduğunda, bu “ YAPAY ZEK” olarak adlandırılıyor.

Yapay zekâ kavramı 1956’da ortaya atıldı. Yapay zekâların atası ise 1950'li yıllarda ortaya çıkan Turing Makinesidir. Ancak artan veri hacimleri, ileri algoritmalar, bilgi işlem gücü ve depolamadaki gelişmeler sayesinde tekâmül ede ede gelişti, günümüzde daha popüler hale geldi.

1950 Alan Turing, Turing Testi, (taklit oyunu)nu tanıttı. 1951 de, ilk yapay sinir ağı, 40 nöron ağı taklit etmek için 3000 vakum tüpü kullanılan Stokastik Sinirsel Analog Güçlendirme Hesaplayıcısını yapıldı. 1952 de bilgisayarda ilk satranç oyununu ve ilk kendi kendine öğrenebilen bilgisayar programını geliştirdi. 1955 te üç bilim insanınca 52 teoremin 38'ini ispatlayacak olan ilk yapay zeka programı olan Logic Theorist’i geliştirildi. 1957 de Frank Rosenblatt, “Düşünülerek yapılabilecek şeyleri yapabilen bir makine” yaptı. 1958 te yapay zekâ araştırmasında kullanılan en popüler programlama dili olan” Lisp”i geliştirildi.

1970 de İlk antropomorfik robot olan WABOT-1, Japonya’daki Waseda Üniversitesi’nde inşa edildi. Bu robot, ekstremite kontrol sistemi, görme sistemi ve konuşma sistemi içeriyordu. 1972 de Stanford Üniversitesi’nde ciddi enfeksiyonlara neden olan bakterilerin saptanması ve antibiyotik önerilmesi için erken bir uzman sistem olan MYCIN geliştirildi.

1980 de Wabot-2, yine Japonya’daki Waseda Üniversitesi’nde icat edildi, bir müzisyen robot olarak, bir kişiyle iletişim kurabilir, bir müzik notası okuyabilir ve bir elektronik kanallar üzerinde ortalama zorluk derecesi ezgileri oynayabilir şekilde tasarlandı. 1986 ya gelindiğinde Münih’te kamera ve sensörlerle donatılmış, ilk sürücüsüz araba, boş sokaklarda 55 mil hızla gidebilme özelliğini sahipti.

Sürücüsüz otomobiller olacak- İnsanın araba kullanması yasaklanacak (kazaların %95 i insan kusurlu) Her gün doktor kontrolünden geçeceğiz - İşe alım ve işten çıkarma bilgisayarlarda gerçekleşecek - Medyayı robotlar tanzim edecek ve gazeteyi hazırlayacak - Akıllı saatler, tahlil, kan basıncı, nabız ve daha birçok tıbbi değerlerimizi kontrol edecek ve tavsiyelerde bulunacak. İnsan gibi düşünen sistemler ve insan gibi davranan sistemler, zamanla makinalar hala bazı insanların olamadığı birey olacak, belki de makinaya çarptığımızda makine “ LÜTFEN DİKKAT EDİNİZ ” diyecek. Biz de birbirimizden esirgediğimiz, söylemediğimiz “ PARDON, AFEDERSİNİZ veya ÖZÜR DİLERİM” i makinaya diyeceğiz. Kim bilir birbirimize göstermediğimiz nezaketi makinalara göstereceğiz. Belki de nezaketi ve uygarlığı onlar bize öğretecek…

Birbirini kırıp geçirenlerimiz makinalarına zarar gelmemesi için kendilerini siper edecekler. Bedenlerinden, bakmakla yükümlü olduklarından çoğu konuda esirgedikleri davranışları, fedakârlıkları makinalarına fazlasıyla gösterecekler. Kendilerinin ve bakmaya yükümlü olduklarının sağlıklarına ve zaruri ihtiyaçlarına harcamaya kıyamadıkları paraları

makinalarına harcayacaklar. Kendilerine yapmadıkları ve gösteremedikleri ihtimamı bakımı makinalarına gösterecekler.

Fakat unutulmaması gereken şu ki; hiç bir makina tamamen insan yerine geçemez. Çünkü insan olmak akıl yürütme, sorgulama, objektif gerçekleri algılama, yargılama, sonuç çıkarma, olduğu kadar, gönül sahibi olmayı, her duruma, zamana ve zemine uyum sağlamayı, sevgi göstermeyi ve fedakârlık yapabilmeyi de gerektirir. Müsaadenizle kendini teknolojiye köle edenleri ayrı tuturak söylüyorum, telaşa gerek yok. En az insan makinalara ihtiyaç duyduğu kadar, makinalar da insana muhtaçtır. İnsan teknolojinin de efendisidir ve öyle de kalmalıdır. Onun için çekinmeden çok çalışarak, cesaretle tekâmül etmeye ve ilerlemeye devam diyorum. Hadi rastgele…

Selam ve muhabbetim, efendisi olmamız gereken teknolojinin kölesi olmayanlara gitsin…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.