Mehmet CENGİZ
Köşe Yazarı
Mehmet CENGİZ
 

Yeni Bir Gün

Her gün Allah’ındır. Dinen bazı günler mübarek günlerdir. Dini günlerde kulluk görevini hatırlamak, anmak, karşılığı sevaptır. Dinen anlamı olmayan hiç bir günü sevmem boş işler olarak görürüm. Öğrencilik yıllarımızda Nevroz kelimesi, günün, kutlanması yasaktı o günleri kutlamak isteyen çok arkadaşın jop yediklerine şahidim. Gündemler değişerek bugünlere gelinmiş, bugün tüm devlet erkânı bugün ve gündemlerle meşgul. Samanistlerin ateşe tapma, ateşi yakma gününü kutlamak, mücadelesini vermek müslümanın görevi olmasa gerek, ben böyle düşünüyorum. Dini günler dışındaki tüm gün etkinlikleri ideolojikleşmiştir… Gerisi teferruattır. Günler kutlansa da gidişat iyi değildir. Bazı beslemeler veya ipotekli kalemler yağdanlığa devam etse de, Dün yasak olan Nevruz kutlamaları bugün her kesi meşgul etmesi düşündürücüdür. Düşünen her insan için her gün yeni bir gündür. Allah’ın günlerini kirletmemek insanlık görevidir. Gündemler o kadar çok ve değişken ki, insan gündemlerle boğuşmak zorunda kalıyor. Şuan ateşli gündemler dokunulmazlıklar, Nevroz kutlamaları, terör saldırıları, Suriye barış görüşmeleri, göçmen sorunları, Çanakkale şehitlerini günler olarak kutlama, öncelik gündemlerdir. İnsan doğuştan hür doğar, hür yaşar, hür olur bu demek değil ki, hürlük sınırsız ve sorumsuzluktur. Çağdaş bir kadın bu can benim, istediğim gibi bu canı kullanırım demesi hayvani bir reflekstir. Ceberrut rejimlerinde değil sadece vekillerde dokunmazlıklar, ölüleri için bile dokunmama kanunlarını ihdas ederler ve etmişler de. Halkın seçtiği halktan niçin korksun ki, dokunulmazlık zırhına bürünsün. Dokunulmazlık sadece vekillerde değil ki, siyasette, iş çevrelerinde, sporda, parası çok, ensesi kalın olanlarda, bazı din baronlarında ki dokunulmazlık zirvededir. Hak tanınmış Diyanette Diyanet seni kurmuşuz iki kelimelikle İl Müftüsünü eleştirdim diye sürgünle soluğu Erzincan'da aldım. Bu vesile ile kadim dostlarım Mustafa TEPE, Şıhmüslüm AZİZOĞLU beyleri hürmetle anıyor, hayırlı, bereketli ömürler diliyorum. Kanun karşısında herkes eşittir ise niçin dokunulmazlıklar olsun, viplerden uçaklara binilsin, bir gazeteci vefat eden bir generali eleştirdi diye dediği de toprağı bol olsun demişti, vefat eden generalin varisleri bu çilekeş gazeteciyi mahkemeye verdiler, adil mahkeme gazetecinin evini hacız etti parasını generalin varislerine verdi. O zaman özgürlükçü medyadan bahsedenlerden çıt yoktu. Suriye konusu gündemlerden unutuldu, şimdi Suriye toprakları üzerinde paylaşım savaşları veriliyor. Devletçikler oluşmuş bile, bazıları hamasi nutuklar atsa bile, şu an görünen, nimet sömürü baronlarının külfet ise Türkiye’nin, göçmen, ölümler kimin derdinde demokrasi egemenlerin kalkanı ya, gündemin biride Çanakkale şehitlerini anma günleridir. Her yıl bugünler kutlanır, o günlerde yedi düvele karşı vatan müdafaası yapılmış denir. Zaferler elde edilmiş denir, hamasi nutuklar atılır, övünmeler, benzetmeler, ayyuka çıkarılır, o samimi, mazlum, dilhun, fedakâr, cefakâr, az bir topluluk vatan müdafaası yapmış, canlarını vermiş. Minnet borcumuz var elbette, biz ne yapıyoruz, bugün ırkçılık zirvede, öldüren de tekbir,  ölen de tekbir getiriyor. Bizdeki imkânlarda onlarda yoktu. Onların ayaklarında çarık sırtlarında zar zor buldukları üniformalar vardı. Tüm yokluklara rağmen onlar bizim imanımız var diyorlardı. O günün üniversite öğrencileri şahadet şerbetini içmek için cepheye koşuyordu. Anne, ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum diyordu. Tek vücut olmada Kürt, Türk, Arap kısacası dil ve ırk sorunu yoktu.  Anneler ordunun yardım milisleriydi. İlahi kelimetullah düşüncesi her şeyin üstündeydi, onlar asımın, diriliş neslinin fedaileriydi. Bugünün üniversite öğrencileri ne yapıyor merak ediyorum. Kitap okumayan bir gençlik, internet, uyuşturucu bağımlısı bir gençlik, anasını boğazlayan bir gençlik, nikâha karşı nikâhsızlık düşkünü bir gençlik, maneviyatsız bir gençlik, edep, hayâ, ar damarı çatlamış bir gençlik, topu ilahlaştıran bir gençlik, beyni yıkanan idealsiz bir gençlik. Canlı bomba atan üniversite gençleri görüyoruz teröre, teröriste karşıyım derken terör, teröristi doğuran sebeplerden kimse bahsetmiyor, kafa yormuyor. Kalem oynatmıyor. Biz bu hale nasıl geldik. Niçin geldik. Yöneticiler ikaz edilince, medenice eleştirince başta dünün mücahitleri, siyaset petek yalayıcıları hemen kolay bir şekilde paralelci, vatan haini diyebiliyorlar. Karalama zirve yapar. Dünün Avrupa karşıtları, başörtüsü mücahitleri, bugün Avrupa hayranı da abdestli olarak büyük maratonda yarıştadırlar, hey mirasyediler bugün görünen tabloda ne Çanakkale ruhu var, nede Asım ve diriliş nesli var. Sadece siyaset peteklerine konma, rozetle meşhur olma sevdası var. Nerede o eski mücahitlik, büyük şeytan ABD ye karşı olma, Siyonist düşünceye karşı olma hepsi izinde, ümmet fertlerinin koruyucusu halk eden Halıktır. Koruyanda O’dur, akifin dili ile Allah bir daha İstiklal marşını yazmayı bu ümmet fertlerine nasip etmesin her gününüz aydın ve bereketli olsun.  
Ekleme Tarihi: 23 Mart 2016 - Çarşamba

Yeni Bir Gün

Her gün Allah’ındır. Dinen bazı günler mübarek günlerdir. Dini günlerde kulluk görevini hatırlamak, anmak, karşılığı sevaptır. Dinen anlamı olmayan hiç bir günü sevmem boş işler olarak görürüm. Öğrencilik yıllarımızda Nevroz kelimesi, günün, kutlanması yasaktı o günleri kutlamak isteyen çok arkadaşın jop yediklerine şahidim. Gündemler değişerek bugünlere gelinmiş, bugün tüm devlet erkânı bugün ve gündemlerle meşgul. Samanistlerin ateşe tapma, ateşi yakma gününü kutlamak, mücadelesini vermek müslümanın görevi olmasa gerek, ben böyle düşünüyorum. Dini günler dışındaki tüm gün etkinlikleri ideolojikleşmiştir… Gerisi teferruattır. Günler kutlansa da gidişat iyi değildir. Bazı beslemeler veya ipotekli kalemler yağdanlığa devam etse de, Dün yasak olan Nevruz kutlamaları bugün her kesi meşgul etmesi düşündürücüdür. Düşünen her insan için her gün yeni bir gündür. Allah’ın günlerini kirletmemek insanlık görevidir. Gündemler o kadar çok ve değişken ki, insan gündemlerle boğuşmak zorunda kalıyor. Şuan ateşli gündemler dokunulmazlıklar, Nevroz kutlamaları, terör saldırıları, Suriye barış görüşmeleri, göçmen sorunları, Çanakkale şehitlerini günler olarak kutlama, öncelik gündemlerdir.

İnsan doğuştan hür doğar, hür yaşar, hür olur bu demek değil ki, hürlük sınırsız ve sorumsuzluktur. Çağdaş bir kadın bu can benim, istediğim gibi bu canı kullanırım demesi hayvani bir reflekstir. Ceberrut rejimlerinde değil sadece vekillerde dokunmazlıklar, ölüleri için bile dokunmama kanunlarını ihdas ederler ve etmişler de. Halkın seçtiği halktan niçin korksun ki, dokunulmazlık zırhına bürünsün. Dokunulmazlık sadece vekillerde değil ki, siyasette, iş çevrelerinde, sporda, parası çok, ensesi kalın olanlarda, bazı din baronlarında ki dokunulmazlık zirvededir. Hak tanınmış Diyanette Diyanet seni kurmuşuz iki kelimelikle İl Müftüsünü eleştirdim diye sürgünle soluğu Erzincan'da aldım. Bu vesile ile kadim dostlarım Mustafa TEPE, Şıhmüslüm AZİZOĞLU beyleri hürmetle anıyor, hayırlı, bereketli ömürler diliyorum. Kanun karşısında herkes eşittir ise niçin dokunulmazlıklar olsun, viplerden uçaklara binilsin, bir gazeteci vefat eden bir generali eleştirdi diye dediği de toprağı bol olsun demişti, vefat eden generalin varisleri bu çilekeş gazeteciyi mahkemeye verdiler, adil mahkeme gazetecinin evini hacız etti parasını generalin varislerine verdi. O zaman özgürlükçü medyadan bahsedenlerden çıt yoktu.

Suriye konusu gündemlerden unutuldu, şimdi Suriye toprakları üzerinde paylaşım savaşları veriliyor. Devletçikler oluşmuş bile, bazıları hamasi nutuklar atsa bile, şu an görünen, nimet sömürü baronlarının külfet ise Türkiye’nin, göçmen, ölümler kimin derdinde demokrasi egemenlerin kalkanı ya, gündemin biride Çanakkale şehitlerini anma günleridir. Her yıl bugünler kutlanır, o günlerde yedi düvele karşı vatan müdafaası yapılmış denir. Zaferler elde edilmiş denir, hamasi nutuklar atılır, övünmeler, benzetmeler, ayyuka çıkarılır, o samimi, mazlum, dilhun, fedakâr, cefakâr, az bir topluluk vatan müdafaası yapmış, canlarını vermiş. Minnet borcumuz var elbette, biz ne yapıyoruz, bugün ırkçılık zirvede, öldüren de tekbir,  ölen de tekbir getiriyor. Bizdeki imkânlarda onlarda yoktu. Onların ayaklarında çarık sırtlarında zar zor buldukları üniformalar vardı. Tüm yokluklara rağmen onlar bizim imanımız var diyorlardı. O günün üniversite öğrencileri şahadet şerbetini içmek için cepheye koşuyordu. Anne, ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum diyordu. Tek vücut olmada Kürt, Türk, Arap kısacası dil ve ırk sorunu yoktu.  Anneler ordunun yardım milisleriydi. İlahi kelimetullah düşüncesi her şeyin üstündeydi, onlar asımın, diriliş neslinin fedaileriydi.

Bugünün üniversite öğrencileri ne yapıyor merak ediyorum. Kitap okumayan bir gençlik, internet, uyuşturucu bağımlısı bir gençlik, anasını boğazlayan bir gençlik, nikâha karşı nikâhsızlık düşkünü bir gençlik, maneviyatsız bir gençlik, edep, hayâ, ar damarı çatlamış bir gençlik, topu ilahlaştıran bir gençlik, beyni yıkanan idealsiz bir gençlik. Canlı bomba atan üniversite gençleri görüyoruz teröre, teröriste karşıyım derken terör, teröristi doğuran sebeplerden kimse bahsetmiyor, kafa yormuyor. Kalem oynatmıyor. Biz bu hale nasıl geldik. Niçin geldik. Yöneticiler ikaz edilince, medenice eleştirince başta dünün mücahitleri, siyaset petek yalayıcıları hemen kolay bir şekilde paralelci, vatan haini diyebiliyorlar. Karalama zirve yapar. Dünün Avrupa karşıtları, başörtüsü mücahitleri, bugün Avrupa hayranı da abdestli olarak büyük maratonda yarıştadırlar, hey mirasyediler bugün görünen tabloda ne Çanakkale ruhu var, nede Asım ve diriliş nesli var. Sadece siyaset peteklerine konma, rozetle meşhur olma sevdası var. Nerede o eski mücahitlik, büyük şeytan ABD ye karşı olma, Siyonist düşünceye karşı olma hepsi izinde, ümmet fertlerinin koruyucusu halk eden Halıktır. Koruyanda O’dur, akifin dili ile Allah bir daha İstiklal marşını yazmayı bu ümmet fertlerine nasip etmesin her gününüz aydın ve bereketli olsun.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.