Mehmet CENGİZ
Köşe Yazarı
Mehmet CENGİZ
 

Talihsiz Bir Halk Doğu Ve Güneydoğu

Çokça yazı yazıyorum bu konulara hiç değinmedim. Bazı kardeşlerimin ısrarı üzerine bu yazıyı bu meyanda yazıyorum. Yazıyı yazmadan önce belirteyim. Ben ümmetçiyim. Her türlü ırkçılığa karşıyım. Referansım vahiy kültürüdür. Kur'an sız, Sünnetsiz, fıkıhsız. Hiç bir şeyin düzeleceğine inanmıyorum. Demokrasi, laiklik hiç semtime uğramaz. Her şeyden önce bir Müslüman olarak zalimin karşısında mazlumun yanındayım. Tüm saldırısız görüşlere de saygı duyarım. Yeter ki fikirler çarpışmasın, medenice tartışılsın. Doğu ve Güneydoğu Anadolu denilince hemen akla gelen mahrumiyet, geri bırakılmışlık, okutulmamış kesim kısacası her yönü ile ihmal edilmiş Anadolu'nun bir parçası akla gelir. Bende bu toprakların bağrından çıkmış bir insanım. İnsan nisyandan gelir. Yani insan eksiktir tam değildir eksik tarafları olabilir. Onun için insanın devreleri vardır. Bu bölgeler insanı, senelerce üç baskının altında inim inim inlemiş halen de inliyor. nedir bu baskılar?  Birincisi devletin baskıcı ve yanlış politikaları, ikincisi zorba ağalık, üçüncüsü, sahte şeyh ve Seydalar (Din adamları) (Eli öpülesileri ayırıyorum)  Osmanlının yıkılışı ile kapatılan fonksiyonu kayıp olan medreseler ortalıkta kaldı. Uyanık olanlar hemen o mirasa kondular ve günümüze kadar devam eden tedrisat şekli, bu üçlü güç birlikte hareket ettiler. Dün siyasilerin maşası oldukları gibi bugünde aynıdır. Azalmış olabilir tablo bu.Bu güç odakları nüfuzlarını kullanarak siyasilerin oy depolarıdır. Konu anlaşılsın diye bir örnek vereyim sene 1978 Karacadağ'ın bir köyünde resmi imamım. Köyde önceden alışılmış şeyhler cirit atıyor. Köyde mor koyunlar yani pez var. Şeyh efendi ayda bir zekât topluyor.(Zekat yılda bir verilir) Üstelik koyunun en iyisini vermezseniz başınıza bir bela gelir diyor Köylülerde inandırılmış Cahil halkta korkudan bu haramı işliyor. İkincisi nüshacılık oda bir gelir kaynağı ve sömürü düzenidir. Bu din dışı sömürüye üfürükçülükte denir  Bunlarla mücadele etmek hiç de kolay değil. Çok uğraştım sonunda galip geldim. Bu İslam dışı alışkanlıklar aynen daha çoğalarak modernce devam ediyor. Gerçek İslam dininde var mı bunlar yok Sorunların temelinde bazılarınca abartılı görülse de bunlar var ve en önemlileri bunlardır. Kırk elli sene öncelere gittiğimizde yolu, suyu, okulu, elektriği olmayan köyler. Sabanla çift süren, gazyağı ile odasını aydınlatan, odun yerine tezek yakan köylüler. Tarlasından kaldırdığı ürününü satacak Pazar bulamayan halk yığınları, sağlık ocağı olmadığından sağlıksız yaşayan büyüyen nesil ve doğum esnasında mahalli ebeler. Bu dönemlerde köylerin çoğunda su bile yoktu. Köylerde genelde kuyu bulunurdu. belki bazı köyler hala kuyu suyu ile su ihtiyaçlarını gidermekteler. Hiç bir köyde tuvalet bulunmazdı. Ortaokul sıralarında aynı ana babadan doğmuş iki kardeş biri sağcı biri solcu idi. Solculuk yeni çıkmıştı. İsmail BEŞİKÇİ, Yaşar KEMAL,Lenin,Mao,Stalin, solcuların yol göstericileri idi. sağcıların ise Necip Fazıl KISA KÜREK, Emine, ŞENLİKOĞLU, HASAN  EL BENNA,Bediüzzaman, Seyit KUTUP'TU, sağın Özünde MTTB Vardı. Halk devlet ve ağa'dan korkar, din adına Seyda, şeyhlere teslim olmuştu halen öyledir. Devlet eli ile gerçek din tedrisatı verilmediği için Seyda'nın geçimi halka aitti talebeleri de bu işin çabası, tek bir şey vardı ben Seyda'yım, şeyh'im fakih yetiştiriyorum tarikat dağıtıyorum. Ne kadar zekât fitre, sadaka varsa bize gider diyor bu anlayış halen devam etmektedir. Bu akımların kökü çok derindir üstesinden gelmek çok zordur.  Anlayacağınız toplumda uydurulmuş din hâkimdir. Toplumda bunlar olurken, gerçek İslam, tarikat unutulmuş, halbuki bunlar büyük bir müessesedir toplum fertlerinin yol göstericisidir. insanı kula kul olmaktan kurtaran, bir kurtarıcı, zulme ve zalime karşı bir aksiyondur. ne yazık ki, insanlık gerçek din ve dindardan mahrum bırakıldı. İmdada biraz Risalei nurlar yetişti bir zamanlar siyasilerin oyuncağı olduğu için, yetersizdi. O dönemlerde gençlik iki kutuplu sağcılık solculuğa ayrılmıştı. Sonradan anlaşıldı karıştırıcı güç silahları sabah bir guruba akşamda diğer guruba veriyormuş, ta ki ortalık karışsın saltanatlar sürülsün. o dönemde çok genç yer altında, bir o kadarı da zindanlarda, bahsettiğim üç baskı unsurunda dış iç hainler, devlet içine sızmış paralelciler, ajanlar çok istifade etmişlerdir. Bölgenin en etkin çözümü sanayiye ağırlık vermek,istihdam alanları açmaktır.Boş durmamışlar yaraları hep kaşımışlar. Siyasi alanda rahmetli ERBAKAN hoca vardı projesi büyük sanayi hamlesi idi. Her gittiği yerde fabrika temelini atıyordu Diyarbakır, Temsan, Şanlıurfa zirai aletler ve çimento fabrikaları, Mardin, Adıyaman, Ergani çimento fabrikaları,daha sayamadığım temeli atılmış fabrikalar onun eseri.  Hele Mardin Mazıdağı'nda bir maden var ki, dünyanın en zengin madeni niçin üretime açılmıyor? Düşündürücüdür. Bunlar hocanın yaptıkları birkaç hizmetti. Gençlik hocanın söylemlerine bayılıyordu. Şer güçler sözde aydın geçinenler ise, hocayla alay ediyorlardı şu kadar namaz kıldı, ayaklarına şunlar su döktü, takunya ile dolaştı laflarla insanlarla alay geçiyorlardı.  Bugün rahmetli hocayı mumla arayanlar var. Mirasına konanlar iyi düşünmelidir. Siyasi İslam'la hizmet etmek hocanın eseridir. İşin tam burasında istihdam insanlara iş bulmak yerli mal üretmek insanların yaşam tarzını yükseltmek belki sorunların birinci çözümü idi. Ancak hainler bırakmadılar halen bırakmıyorlar. Sömürülen devlet istiyorlar. İnancımıza göre Irkçı emperyalizm insanlığa huzur vermez. Böler, parçalar yutar. Avrupa hayranlığı ile sorunların çözüleceğine inananlara yazıklar olsun. Bahtı kara, fedakâr, cefakâr, talihsiz bir halk üzerinde çıkar mücadelesini verenler mağlup olacaklardır.  
Ekleme Tarihi: 16 Haziran 2014 - Pazartesi

Talihsiz Bir Halk Doğu Ve Güneydoğu

Çokça yazı yazıyorum bu konulara hiç değinmedim. Bazı kardeşlerimin ısrarı üzerine bu yazıyı bu meyanda yazıyorum. Yazıyı yazmadan önce belirteyim. Ben ümmetçiyim. Her türlü ırkçılığa karşıyım. Referansım vahiy kültürüdür. Kur'an sız, Sünnetsiz, fıkıhsız. Hiç bir şeyin düzeleceğine inanmıyorum. Demokrasi, laiklik hiç semtime uğramaz. Her şeyden önce bir Müslüman olarak zalimin karşısında mazlumun yanındayım. Tüm saldırısız görüşlere de saygı duyarım. Yeter ki fikirler çarpışmasın, medenice tartışılsın.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu denilince hemen akla gelen mahrumiyet, geri bırakılmışlık, okutulmamış kesim kısacası her yönü ile ihmal edilmiş Anadolu'nun bir parçası akla gelir. Bende bu toprakların bağrından çıkmış bir insanım. İnsan nisyandan gelir. Yani insan eksiktir tam değildir eksik tarafları olabilir. Onun için insanın devreleri vardır. Bu bölgeler insanı, senelerce üç baskının altında inim inim inlemiş halen de inliyor. nedir bu baskılar?  Birincisi devletin baskıcı ve yanlış politikaları, ikincisi zorba ağalık, üçüncüsü, sahte şeyh ve Seydalar (Din adamları) (Eli öpülesileri ayırıyorum)  Osmanlının yıkılışı ile kapatılan fonksiyonu kayıp olan medreseler ortalıkta kaldı. Uyanık olanlar hemen o mirasa kondular ve günümüze kadar devam eden tedrisat şekli, bu üçlü güç birlikte hareket ettiler. Dün siyasilerin maşası oldukları gibi bugünde aynıdır. Azalmış olabilir tablo bu.Bu güç odakları nüfuzlarını kullanarak siyasilerin oy depolarıdır. Konu anlaşılsın diye
 bir örnek vereyim sene 1978 Karacadağ'ın bir köyünde resmi imamım. Köyde önceden alışılmış şeyhler cirit atıyor. Köyde mor koyunlar yani pez var. Şeyh efendi ayda bir zekât topluyor.(Zekat yılda bir verilir) Üstelik koyunun en iyisini vermezseniz başınıza bir bela gelir diyor Köylülerde inandırılmış Cahil halkta korkudan bu haramı işliyor. İkincisi nüshacılık oda bir gelir kaynağı ve sömürü düzenidir. Bu din dışı sömürüye üfürükçülükte denir  Bunlarla mücadele etmek hiç de kolay değil. Çok uğraştım sonunda galip geldim. Bu İslam dışı alışkanlıklar aynen daha çoğalarak modernce devam ediyor. Gerçek İslam dininde var mı bunlar yok Sorunların temelinde bazılarınca abartılı görülse de bunlar var ve en önemlileri bunlardır. Kırk elli sene öncelere gittiğimizde yolu, suyu, okulu, elektriği olmayan köyler. Sabanla çift süren, gazyağı ile odasını aydınlatan, odun yerine tezek yakan köylüler.
Tarlasından kaldırdığı ürününü satacak Pazar bulamayan halk yığınları, sağlık ocağı olmadığından sağlıksız yaşayan büyüyen nesil ve doğum esnasında mahalli ebeler. Bu dönemlerde köylerin çoğunda su bile yoktu. Köylerde genelde kuyu bulunurdu. belki bazı köyler hala kuyu suyu ile su ihtiyaçlarını gidermekteler. Hiç bir köyde tuvalet bulunmazdı. Ortaokul sıralarında aynı ana babadan doğmuş iki kardeş biri sağcı biri solcu idi. Solculuk yeni çıkmıştı. İsmail BEŞİKÇİ, Yaşar KEMAL,Lenin,Mao,Stalin, solcuların yol göstericileri idi. sağcıların ise Necip Fazıl KISA KÜREK, Emine, ŞENLİKOĞLU, HASAN  EL BENNA,Bediüzzaman, Seyit KUTUP'TU, sağın Özünde MTTB Vardı. Halk devlet ve ağa'dan korkar, din adına Seyda, şeyhlere teslim olmuştu halen öyledir. Devlet eli ile gerçek din tedrisatı verilmediği için Seyda'nın geçimi halka aitti talebeleri de bu işin çabası, tek bir şey vardı ben Seyda'yım, şeyh'im fakih yetiştiriyorum tarikat dağıtıyorum. Ne kadar zekât fitre, sadaka varsa bize gider diyor bu anlayış halen devam etmektedir.
Bu akımların kökü çok derindir üstesinden gelmek çok zordur.  Anlayacağınız toplumda uydurulmuş din hâkimdir. Toplumda bunlar olurken, gerçek İslam, tarikat unutulmuş, halbuki bunlar büyük bir müessesedir toplum fertlerinin yol göstericisidir. insanı kula kul olmaktan kurtaran, bir kurtarıcı, zulme ve zalime karşı bir aksiyondur. ne yazık ki, insanlık gerçek din ve dindardan mahrum bırakıldı. İmdada biraz Risalei nurlar yetişti bir zamanlar siyasilerin oyuncağı olduğu için, yetersizdi. O dönemlerde gençlik iki kutuplu sağcılık solculuğa ayrılmıştı. Sonradan anlaşıldı karıştırıcı güç silahları sabah bir guruba akşamda diğer guruba veriyormuş, ta ki ortalık karışsın saltanatlar sürülsün. o dönemde çok genç yer altında, bir o kadarı da zindanlarda, bahsettiğim üç baskı unsurunda dış iç hainler, devlet içine sızmış paralelciler, ajanlar çok istifade etmişlerdir. Bölgenin en etkin çözümü sanayiye ağırlık vermek,istihdam alanları açmaktır.
Boş durmamışlar yaraları hep kaşımışlar. Siyasi alanda rahmetli ERBAKAN hoca vardı projesi büyük sanayi hamlesi idi. Her gittiği yerde fabrika temelini atıyordu Diyarbakır, Temsan, Şanlıurfa zirai aletler ve çimento fabrikaları, Mardin, Adıyaman, Ergani çimento fabrikaları,daha sayamadığım temeli atılmış fabrikalar onun eseri.  Hele Mardin Mazıdağı'nda bir maden var ki, dünyanın en zengin madeni niçin üretime açılmıyor? Düşündürücüdür.
Bunlar hocanın yaptıkları birkaç hizmetti. Gençlik hocanın söylemlerine bayılıyordu. Şer güçler sözde aydın geçinenler ise, hocayla alay ediyorlardı şu kadar namaz kıldı, ayaklarına şunlar su döktü, takunya ile dolaştı laflarla insanlarla alay geçiyorlardı.  
Bugün rahmetli hocayı mumla arayanlar var. Mirasına konanlar iyi düşünmelidir. Siyasi İslam'la hizmet etmek hocanın eseridir. İşin tam burasında istihdam insanlara iş bulmak yerli mal üretmek insanların yaşam tarzını yükseltmek belki sorunların birinci çözümü idi. Ancak hainler bırakmadılar halen bırakmıyorlar. Sömürülen devlet istiyorlar. İnancımıza göre Irkçı emperyalizm insanlığa huzur vermez.
Böler, parçalar yutar. Avrupa hayranlığı ile sorunların çözüleceğine inananlara yazıklar olsun. Bahtı kara, fedakâr, cefakâr, talihsiz bir halk üzerinde çıkar mücadelesini verenler mağlup olacaklardır.  

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.