Bu konuyu ele almak beni bir hayli düşündürdü. İçimi kanatıyor. Ama bu konuyu açıklık getirmesem kendimi toplum huzurunda suçlu hissederim. Bu vesileyle çok çok azalmış olsa da günümüzde yaslamak mümkün.
Yıllardı içimi kemiren, tarihten gelen benim için kötü bir anlatımdır. Ama toplumuz bu konuyu bilmesi gerektiğinin kışındayım.
Bu bölgelerimizde berdel yapmak öncelikle zenginliğe ve fakirliğe bakılmaksızın yapılmış. Zamanında fakirlikten ama gelin görün ki bazı zamanlarda mal paylaşımı ve maden zengin olup ama insan gücü zayıflar arasında yapardı.
Öncelikle maddiyat konusunda zayıf olan aileler evlilik çağına gelmiş Oğlu ve Kızlarını mutluluğa erdirmek (Evlendirmek) için başvurdukları bir şekildi.
Tabi kardeşler arasında olması bir nebze olur diye biliriz. Tabi ki sakıncalımı bir evde huzursuzluk varsa bir diğer eve de huzursuzluk bulaşıyor.
Bu konunun içinde daha nice sakıncalar var. Daha kötü olanlarında değineceğim. Bir kız çocuğu mal gibi belli şeyler karşılığında Babasının ikinci evliliğine karşılık, Amca veya amcasının oğlunun evliliği karşılığı karşı tarafın kızı ile değişik yapılarak evlendirilirdi.
Daha daha kabullenemeyeceğim köylerde kan davalarına karşılık kan davalılar arsında evlilik çağına gelmiş kız çocuğunu karşı tarafa vererek evlilik sağlanmış olarak, kan davası kapanmış olur.
Böylece iki tarafta sözde akrabalık bağı oluştuğu için kin ve nefreti ortadan kalkarmış.
Eğer böyle konular halen günümüzde var mı yok mu çok iyi bilmiyorum. Tarihten gelen bu konuyu araştırmak gerekir.
Öncelikle bu konuyu ben halen ailemizin yüz akı olan Nur yüzlü güzel Anamdan dinledim. Oğlum yaşını bulmuş ve kemale ermişim biriyim. Dedemden, Babamdan ve Anamdan bu konuyu hep duyardım söylerlerdi doğrudur.
Oğlum yazları 3 aylığına köye giderdik. Kışları ise Şanlıurfa’nın en eski semti olan Atatürk (Kadıoğlu) Mah. Bıdık Sokakta ikamet ederdik.
Bu vesileyle konuya tam vukuf değim.
Ama…
Köye gittiğimde o zamanın köy ahalisinden ve büyüklerinden duyardık.
Bu güzel konuyu senin gibi güzel ve nur yüzlü anamdan duymak bana büyük mutluluk vermiştir.
Eğer günümüzde var ise bu şekilde olanları dışladığımız zaman bu konu ebediyete kadar yok olmaya yüz tutacaktır.
Bölgemizin ve Urfa’mızın konularına değinmişken, ben bir özel bir inşaatçı olarak, Urfa’nın Nahit taşına bir iki kelam söylemek isterim.
Genellikle Şanlıurfa’mın çevresinde kalker ocaklarından çıkma bir taştır. Anamın kaldığı evin ve Mahallenin tamamı bu yontma Nahit taşından yapılmadı. Şanlıurfa’nın bu yontma Nahit taşı kışları sıcak, yazları ise soğuk tutuğu için sağlıklı ve güzeldir.
Şuanda ise briketler ve tuğlalar çıkmış ama bu Şanlıurfa Nahit Taşlarının yerini tutmamaktadır.
Şehre zaman zaman Anam ile birlikte Şanlıurfa kalesinin yan tarafına da bulunan seyir tepesinden, gözlemleme yapmaktayız.
Anam, oğlum bir kentin kimliğini iyi bilmek gerekir. Bu bilgileri bizden sonraki kuşaklara da doğru ve sağlıklı aktarmak gerekir. Bir yandan da uygun olarak gelecekle kucaklaşmak ve yeni yapılarda geçmiş ile gelecek arasında bağlantı kurarak, kent kimliğinin korumak bizlerin asli görevidir.
Unutmayalım...
Şehirler kimliksiz insanlar gibidir.
Kimliğini kaybeden kentlerde, saygınlığını kaybederler.
Bu naçizane Anamız güzel sözüdür.