AHMET NAS
Köşe Yazarı
AHMET NAS
 

NAKŞİ EZGİLERİ 7-8-9-10-11-12-13. BÖLÜMLER

Abdulhakim HÜSEYNİ Hz.lerinin 1972'de Hakk'a yürüyüşüyle önce Muhammed Raşid EROL Hz.leri (1972-1993) akabindeki 30 yıllık süre zarfında Abdulbaki EL HÜSEYNİ Hz.leri irşad vazifesini sürdürmüştür. Büyük külliyelere, camilere ilaveten, yurdun her yanı hatta yurt dışı sohbet evi çay evi vb. adlarla özveriyle açtıkları ilim yayan doğal STK'larla doludur. İnsanlara doğru yolu gösterirken; bazen talebelerin tiyatrovari temsillerine katılmış kah onlarla latife ederek halaylar çekmiştir. İslamda Ebced hesabı denilen aslında hesap kitapla ulaşılan ancak münkirlerin aklının eremeyeceği ilimler vardır. Gökten turnalar çekilir / İner Ovaya dökülür / On beş yaşında bükülür / Beli yardan ayrılanın / Seyyid Abdulbaki Hazretleri Nakşibendi Halidi Kolu 15. Postnişinidir. İslamiyet'in 15. asrındayız. Bu asırda kendilerinin gayretiyle 15 rakamıyla isimlendirilen tasavvuf yolunu yayan yayın organları teşekkül etmiştir. Biz de zaruretten Nisan ayından beri ara verdiğimiz Nakşi Ezgileri yazı dizimizi mübareğin 15. vefat gününde devam ettirmek istedik zat-ı alilerini bir anma vesilesi olarak. I. Kıta Biz seninle yol gittik / Derin muhabbet ettik / Bir tek resim çekmedik / Duysalar da şarkımızı / Bilmediler davamızı / Nakarat: Bi karşıma çıksalar / Kalp gözlüğü taksalar / Nemli bakışlarımdasın / Gözlerimde / Dualarda dilimde / Aks eder her halimde / Ruberu karşımdasın / Ve kalbimde / II. Kıta Aynı dertle gamlandık / Darbe aldık şanlandık / Ölsek dahi canlandık / Yer altında diri aşık / Seni düşler göz kamaşık / Naçizane güfte & bestesi şahsıma ait yeni deruhte ettiğim bu çalışmam da muhibbanlarının vefatı akabi duygularının ruhuma ilham olmuş ortak sinerjisinin bir tecellisidir. Makablinde aylarca süren fizibilite çalışmamız ardından 13 ay evvel bugün(19 Kasım 2022'de) naçizane eşlik ve yönetimindeki Dini Musiki Okulumuz Quarter Ekibimizle sahnelemiştik Mevlana Halid İlim Yayma Derneği işbirliği ile "Uzun Menzilli İlahiler" dinletimizi. Bu projemizi 7 makale ile anlatmıştık, eğitimcilik iştigalimin yoğunluğu nedeniyle 5 aylık zaruri bir aradan sonra devam ediyoruz yazı dizimize. "Hep gönüller muradıdır âşığın / Nöbetin bekleyen alır keşiğin / Beklemeli o sultanın eşiğin / Günde yüzbin kere yüzler sürmeli" Sivaslı Agahi'nin üstteki kıtada verdiği reçeteyi uygulayarak Allah dostları vesilesiyle Yaradan'a ulaşmaya çalışmışlar aklı EREN'ler. Çoban Mehmet Efendi'nin dervişi Sefil Selimi: "Sıratın yolunu iyi bilen yar / Benim de elimden tutmaz mı ola" derken Murşidi mahşerde elinden tutsun onu Cennete götürsün istiyor(Kevser Irmağı deyişinde) Urfa yöre tabirimizle "heremiz gibi" - Mevlana Halid-i Bağdadi - Erzurumlu Şeyh Abdullah Mekki - Terzi Baba - Şeyh Şakir Efendi - Aşık Ruhsati Saydığım Öğretmen - Öğrenci düzülümünün(silsilesinin) son satırındaki Ozanımız da: "Kendi bildiğine doğrudur deme / Var iki kamile sor deli gönül" diye söylüyor meşhur deyişi "Daha senden gayrı aşık mı yoktur'da" Yani kendisinin Hocasının aklına gönlüne Hocalarının da kendi hocalarına danıştığı asırlık ulu çınarların gölgesinin huzurunu aşılıyor eserinde. Sivaslı Aşık Agahi'nin ilahi nağmelerine dönecek olursak: "Seher vakti" diye esere başlarken "sabah namazını" müteakibinde "kapı çalmak" ifadesinde de "dua etmeyi" vurguluyor eserinde hem bir mutasavvıf hem bir aşık hem bir sanatkar naifliğinde. Sivaslı Agahi, Sürmeli olan kapı açılmayınca çalmaktan vazgeçmiyor. Çünkü boş bulmuyor Hakk Dergahının otağını "Çıkageliyor bir gözleri Sürmeli." Burada Peygamber sünneti olan Sürmeyi çeken Allah c.c. dostlarını tasvir ediyor. Nakşi-Halidi kolunda da son 2 postnişin bu sünneti halk önünde arz ediyorlar. Onlardan evvelde aynı Dergah-ı idare eden M.Raşid EROL, babamız M.Faik NAS ile çok Kürtçe sohbetler ederlermiş. Kendilerine(M.Raşid'e) verilen mahlas da bu dilimizden, Kürtçe kökenlidir: "Seyda Hz" Yaygın kullanımda manası halk tarafından kaydırılabilse de siz Törkler nasıl diyor. Tam meali: Medresede ve dengi kuruluşlarda ders okutan öğretmendir Seyda'nın. Hem islami & fenni ilimlerde ders okuturken & tasavvufi yolda virt dersleri vermişler, mana ikliminde şifalar sunmuşlardır dergahlarına misafir gelenlere. Babamızla birlikte kafile kafile giden ziyaretçiler arasında ulusal çapta meşhur Hafız Kemal TAPUCU da vardır. Adıyaman'a vardıklarında gözleri ama olan TAPUCU ile Seyda Hz.leri arasında 1 keramet izhar olur. TAPUCU şeyhe doğru gider eline sarılır kokusundan tanıdığını söyler. Orada Bağlama Üstadı Aziz ÇEKİRGE'nin bestesi ile 10/8'lik Curcuna usulde sonradan kasete okuyacağı şu eserini yazar: "Fırat kenarında Menzil senin köşkün değil mi / Sofilerden feyz muhabbet senin meşkin değil mi / Hafız Kemal ister Himmet acep aşkın verir mi / Zamanın Gavsıl Azamı sen benim Murşidimsen" Global çapta yankılanan Seyda Seyda terennümleri ile Kötü nazarlara gelir Hafız Kemal'in mevzubahis eserinin başlığındaki "Dünya İrşad Eden Derviş" İnsanlar sağ-sol çatışmasında birbirine kıyarken onlara "dur" diyen Seydanın derdest edilmesi emrini verir (80)ihtilal sonrası Kenan Paşa. Dergah kuşatılmışken; M.Raşid Hz.leri yekten kapıya çıkar. "Bir Bekçi gönderseydiniz biz yine teslim olurduk mademki devletimiz böyle uygun görmüş. Neden ordumuzu buraya kadar yordunuz" der. Muhammed Raşid Hz.leri. Kendi rızası ile teslim olsa da yargılanmadan, muhakeme edilmeden(tövbe ettirdiği alkoliklerin intikamı alınırmışçasına) Bozcaada'da (Şarap Fabrikası) karşısında, ardından Rumların yoğun ikamet ettiği Gökçeada'da bir meyhanenin üst katında cebren tutulup 3 yıl sonra evine dönebilecektir Seyda Hz.leri. Aynı şekilde babam da dönemez hemen o baskından sonra Urfa'ya. Onlar da Dergahta muhasara altında kalırlar. Götürülmeden önce son konuştuklarından biri babamız olduğundan şu an Eskişehir'de kendi medresesinin başında olan o zaman M.Raşid Hz.lerine yöre tabirimizle hal(i)felik(asistanlık) yapan Seyyid Feyzeddin sorduğunda: Babam(Faik NAS) - "Bizim Hanım yüklü, çocuğa isim düşünüyorduk Seyda Hz.leri ile. Eğitimcilikle birlikte basınla uğraşan babamızın favori yazarı "Sabahaddin" Ali olduğundan bu ismi dillendirince S. Feyzeddin "dinin sabahı anlamındadır hoştur" der. Ben doğarken annemi hastaneye götüren komşumuz Ahmet AKBIYIK amcam'a ismimi sorduklarında kendi adını söyler. İletişim kısıtlıdır. Babamız şehre dönebildiğinde akrabalara çevreye "Ahmet" diye yayılmıştır adım çoktan. Seyda Hz.leri de şehrine döndüğünde mücadeleler bitmez. Daha çocuk yaşta uğradığı gibi, hedeftedir, suikastı yapan yakalanır bu kez, affetse de türkü yakarlar sevenleri. "Murat Murat Zalım Murat / Seni Alsın Boğsun Fırat" Cuma günü guslünü alır, soyundan geldiği Hz. Muhammed (s.a.v.) misali 63 yaşındayken vefat eder, suikastta enjekte edilen zehrin de etkisiyle 2 yıl sonra. İşte bu projemiz(Uzun Menzilli İlahiler Dinletimiz) & Nakşi Ezgileri(Yazı dizimiz) & ilgili arşiv çalışmamız da Halkın imanını kurtarmak için canını ve ismimizi koyanlara bir vefa borcumuzdur. M.Raşid Hz.lerinin vefatı akabi postnişin olan Hoca Efendi'yi yazı dizimizin 7. bölümünde de işlediğimden hayatına dair etkileyici bir kesiti yazacağım yalnızca. Küçük yaşlarda verem hastalığına yakalanır, Siirt & Van'a eğitime gider rahatsızlığına rağmen. Van’da yaptığı çalışmalarla, dervişlerin kendisinin çevresinde toplanmaları bazı insanların bu durumdan rahatsız olup jandarmaya şikayete gitmelerine sebep olur. Tutuklanır. Hem verem hastalığının etkisiyle zayıf düşen hem de mahpus olan 20'sine varmamış gencin durumunu mevcut postnişin Abdulhakim Hüseyni Hz.lerine haber vermeye çekinirler. Onlar daha utana sıkıla anlatacakken keramet gösterir Gavs ve (gülümseyerek) Der ki: “Bundan büyük nimet var mı? Allah'a şükredelim. Enbiyalar, Evliyalar, Şah-ı Nakşibend, Abdülkadir Geylani, Şah-ı Hazne hepsinin ruhaniyeti mahpusta Abdulbaki'nin koğuş arkadaşlarıdır Medrese-yi Yusuf'ta beraberindeler. Bazıları suç işleyip yakalanıyor, ceza alıyor, bu Allah yolunda tevkif edilmiş, ne kadar büyük nimet, ne kadar şükretsek azdır.” M.Raşid Hz.leri hapis şartlarında durumu ağırlaşan A.Baki Hz.lerini tahliye edildiğinde Ankara'ya tedaviye yollar. Yetişme çağı vücut gelişimi süren A.Baki Hzleri verilen ilaçların yan tesirinden iri yarı ve Kürtçe tabirimizle Direç bir hal alır. "Uzun Menzilli İlahiler" adlandırmamızdaki "Uzun'dan" bir kastımız da bu tasavvuf yolunun 30 yıl önderliğini yapan Abdulbaki Hazretlerinin zahiri uzunluğudur manevi büyüklüğünün yanında. Bir manası da 1400 yıldır Ehlibeytin, Tasavvuf yolcularının uzun menzilli namluların hedefinde olmasıdır. Tıpkı Peygamberimizin mübarek amcasının "Gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmam" dedikten sonra uzaktan haince mızraklanarak şehit edilmesi gibi: "O kahraman Hazreti Hamza misali / Oklasalar dahi uzun menzilli / Şeref bize bu şehadet hali / Mevla'nın yolunda" 1400 yıldır Vahşilerin hedefinde oluşumuzu, Yakın tarihte Hakk'a yürüyen postnişin 'in zahiri tasvirini & yaşadığı beldeyi isimlendiren "Uzun Menzilli" bestem gibi naçizane başka konuya dair bestelerim vardı. Bu bestelerimize ilave Allah c.c. dostlarının(Velilerin) Nakşibendiliğe dair güfteleriyle bestelenmiş olanlar, bir de anonimleşen eserlerimiz. Tüm bu eserlerin İKTM personeli & DMK Genel Sanat Yönetmeni Gökhan ÖZGÜLTEKİN hemşerim piyano, ud, gitar vb. enstrümanların armonik icralarına uygun akorlarını yazdı tek tek sağ olsun aylarca emek vererek. Bu akorlarını ve sözlerini derinlerden çıkarıp izhar ettiğimiz tasavvufi eserleri dosyaladık, arşivledik. (Eserlerin) İçlerinden seçtiklerimizle sahnelemek üzere bir repertuvar oluşturduk. Bu repertuvarı sahnelemek üzere hareket kabiliyeti ağır kalabalık bir korodan ziyade hızlı faaliyet yürütebilecek doğu tabirimizle Hücum batı terminolojisine göre quarter bir ekip kurduk 6 kişilik. Üflemeli(Neyzen) Ritim ve vokallerden müteşekkil. Hem ekip üyelerinin aralarında koordinasyonu hem de idari, eğitimci, müzisyen vb. istişare ile iştirakıyla halen 50 üyesi bulunan bir sosyal medya iletişim ağı(grubu) kurduk. İlkin B.Ş.B. Konservatuarı Eski Müdürümüz İsmail ALTINGÖZ Hocanın telkini üzerine yaz mevsiminde açık havada (okul bahçesinde) sahnelemeye niyetlenmiştik. Lakin (Kurban Bayramı arifesiydi) bize tarih olarak yukarıdan verdikleri vakitte katılımın az olacağını sezince, tehir edeceğimizi bildirdik. Repertuvarımız, ekibimiz, provamız vb. her şeyimiz hazır iken; 5 ay zaruretten bekledikten sonra Mevlana Halid İlim Yayma Derneği tarafından davet edildik sahne almak için. Salona gündüzden gidip ön hazırlıkları yaptım, ardından öğrencilerimizi araç gönderip aldırdılar. Quarter Ekibimizle ruhani anlamı büyük "Uzun Menzilli İlahiler" Dinletimizi icra edip duyurabilmek nasip oldu Hamdolsun o gece. Kış günü teveccüh göstererek gece vakti halıların üstünde oturan dinleyicilerimize Çiğ köfte ikramı, tulumba tatlısı çeşitli içecekler vb. bizlere de (tüm quarter ekibimize) ödüller sunuldu (Uzun Menzilli İlahiler) sahnemiz sonunda. Lakin şahsım adına bu husustaki büyük mükafatıysa genetik manevi mirasımızı sürdürebilmenin nasip olmasıyla kazandım Geçmişte yapılan hizmetlerimizi şifahen biliyordum. Güvenlik amiri olan İbrahim Halil ağabeyimizin yanına sığınan (farklı illerden göçmüş) depremzedeler yakın tarihte bize yine hatırlattı. Dedemizin namını çok duyduklarını söylediler. Babamızın, babası Molla Muhammed NAS'ın Siirt'te İmamlık görevi esnasındayken oradaki medresede Nakşibendi adabı üzerine yetiştirdiği talebeler bugün sade ülkemizde değil heryerdeler. Çeçenistan direnişinde oradaki Nakşibendi Komutanlara burdaki yoldaşlarının altın desteği teklifine, Ürdündekilerin irşadıyla yolumuza iştirak eden Bosnadan gelen tercümanlığını yaptığım Çavuş Hasan'a şahitlikle Müşerref oldum. Kıbrıs'daki Nakşi Dergahını kuzenlerim KARAKEÇİLİLER & ilahiyatçı talebelerimiz de ziyarette bulundular. Eğer tarikim sorarsan Nakşibendi İtiyim / Eğer nefsimi sorarsan hepinizden kötüyüm / Aşık Ruhsati Araştırmalarını yapıp arşivleyerek Dinletimizle, bu yazı dizimizle aktardığımız Nakşi Ezgiler Durağan değil dinamik sürmektedir. 1 yılını doldurmamasına rağmen henüz son postnişin Seyyid Saki Hz.lerine ithaf Ender DOĞAN, Bayram BÜYÜKORUÇ, D. Ali ERZİNCANLI, Serdar TUNCER vb. eserler yazdılar. Şey Nazım Kıbrisi'nin tasavvuf yoluna intisabın getireceği huzuru tasvir ettiği şu vecizi ile yazı dizimizi noktalıyorum: "Evliyaları ara, çünkü onlar gizlendi, Lakin kendilerini arayan olursa onlara işaret verirler, göz kırparlar, kendilerini belli ederler, yanlarına gelip otururlar." SON(suz)
Ekleme Tarihi: 12 Şubat 2024 - Pazartesi

NAKŞİ EZGİLERİ 7-8-9-10-11-12-13. BÖLÜMLER

Abdulhakim HÜSEYNİ Hz.lerinin 1972'de Hakk'a yürüyüşüyle önce Muhammed Raşid EROL Hz.leri (1972-1993) akabindeki 30 yıllık süre zarfında Abdulbaki EL HÜSEYNİ Hz.leri irşad vazifesini sürdürmüştür.

Büyük külliyelere, camilere ilaveten, yurdun her yanı hatta yurt dışı sohbet evi çay evi vb. adlarla özveriyle açtıkları ilim yayan doğal STK'larla doludur.

İnsanlara doğru yolu gösterirken; bazen talebelerin tiyatrovari temsillerine katılmış kah onlarla latife ederek halaylar çekmiştir.

İslamda Ebced hesabı denilen aslında hesap kitapla ulaşılan ancak münkirlerin aklının eremeyeceği ilimler vardır.

Gökten turnalar çekilir /
İner Ovaya dökülür /
On beş yaşında bükülür /
Beli yardan ayrılanın /

Seyyid Abdulbaki Hazretleri Nakşibendi Halidi Kolu 15. Postnişinidir.

İslamiyet'in 15. asrındayız. Bu asırda kendilerinin gayretiyle 15 rakamıyla isimlendirilen tasavvuf yolunu yayan yayın organları teşekkül etmiştir.

Biz de zaruretten Nisan ayından beri ara verdiğimiz Nakşi Ezgileri yazı dizimizi mübareğin 15. vefat gününde devam ettirmek istedik zat-ı alilerini bir anma vesilesi olarak.

I. Kıta
Biz seninle yol gittik /
Derin muhabbet ettik /
Bir tek resim çekmedik /

Duysalar da şarkımızı /
Bilmediler davamızı /

Nakarat:
Bi karşıma çıksalar /
Kalp gözlüğü taksalar /
Nemli bakışlarımdasın /
Gözlerimde /

Dualarda dilimde /
Aks eder her halimde /
Ruberu karşımdasın /
Ve kalbimde /

II. Kıta
Aynı dertle gamlandık /
Darbe aldık şanlandık /
Ölsek dahi canlandık /

Yer altında diri aşık /
Seni düşler göz kamaşık /

Naçizane güfte & bestesi şahsıma ait yeni deruhte ettiğim bu çalışmam da muhibbanlarının vefatı akabi duygularının ruhuma ilham olmuş ortak sinerjisinin bir tecellisidir.

Makablinde aylarca süren fizibilite çalışmamız ardından 13 ay evvel bugün(19 Kasım 2022'de) naçizane eşlik ve yönetimindeki Dini Musiki Okulumuz Quarter Ekibimizle sahnelemiştik Mevlana Halid İlim Yayma Derneği işbirliği ile "Uzun Menzilli İlahiler" dinletimizi.

Bu projemizi 7 makale ile anlatmıştık, eğitimcilik iştigalimin yoğunluğu nedeniyle 5 aylık zaruri bir aradan sonra devam ediyoruz yazı dizimize.

"Hep gönüller muradıdır âşığın /
Nöbetin bekleyen alır keşiğin /
Beklemeli o sultanın eşiğin /
Günde yüzbin kere yüzler sürmeli"

Sivaslı Agahi'nin üstteki kıtada verdiği reçeteyi uygulayarak Allah dostları vesilesiyle Yaradan'a ulaşmaya çalışmışlar aklı EREN'ler.

Çoban Mehmet Efendi'nin dervişi Sefil Selimi:
"Sıratın yolunu iyi bilen yar /
Benim de elimden tutmaz mı ola"
derken Murşidi mahşerde elinden tutsun onu Cennete götürsün istiyor(Kevser Irmağı deyişinde) Urfa yöre tabirimizle "heremiz gibi"

- Mevlana Halid-i Bağdadi
- Erzurumlu Şeyh Abdullah Mekki
- Terzi Baba
- Şeyh Şakir Efendi
- Aşık Ruhsati

Saydığım Öğretmen - Öğrenci düzülümünün(silsilesinin) son satırındaki Ozanımız da:
"Kendi bildiğine doğrudur deme /
Var iki kamile sor deli gönül"
diye söylüyor meşhur deyişi "Daha senden gayrı aşık mı yoktur'da"

Yani kendisinin Hocasının aklına gönlüne Hocalarının da kendi hocalarına danıştığı asırlık ulu çınarların gölgesinin huzurunu aşılıyor eserinde.

Sivaslı Aşık Agahi'nin ilahi nağmelerine dönecek olursak: "Seher vakti" diye esere başlarken "sabah namazını" müteakibinde "kapı çalmak" ifadesinde de "dua etmeyi" vurguluyor eserinde hem bir mutasavvıf hem bir aşık hem bir sanatkar naifliğinde.

Sivaslı Agahi, Sürmeli olan kapı açılmayınca çalmaktan vazgeçmiyor. Çünkü boş bulmuyor Hakk Dergahının otağını "Çıkageliyor bir gözleri Sürmeli."

Burada Peygamber sünneti olan Sürmeyi çeken Allah c.c. dostlarını tasvir ediyor.

Nakşi-Halidi kolunda da son 2 postnişin bu sünneti halk önünde arz ediyorlar.

Onlardan evvelde aynı Dergah-ı idare eden M.Raşid EROL, babamız M.Faik NAS ile çok Kürtçe sohbetler ederlermiş.

Kendilerine(M.Raşid'e) verilen mahlas da bu dilimizden, Kürtçe kökenlidir: "Seyda Hz"

Yaygın kullanımda manası halk tarafından kaydırılabilse de siz Törkler nasıl diyor. Tam meali: Medresede ve dengi kuruluşlarda ders okutan öğretmendir Seyda'nın.

Hem islami & fenni ilimlerde ders okuturken & tasavvufi yolda virt dersleri vermişler, mana ikliminde şifalar sunmuşlardır dergahlarına misafir gelenlere.

Babamızla birlikte kafile kafile giden ziyaretçiler arasında ulusal çapta meşhur Hafız Kemal TAPUCU da vardır.

Adıyaman'a vardıklarında gözleri ama olan TAPUCU ile Seyda Hz.leri arasında 1 keramet izhar olur. TAPUCU şeyhe doğru gider eline sarılır kokusundan tanıdığını söyler.

Orada Bağlama Üstadı Aziz ÇEKİRGE'nin bestesi ile 10/8'lik Curcuna usulde sonradan kasete okuyacağı şu eserini yazar:

"Fırat kenarında Menzil senin köşkün değil mi /
Sofilerden feyz muhabbet senin meşkin değil mi /
Hafız Kemal ister Himmet acep aşkın verir mi /
Zamanın Gavsıl Azamı sen benim Murşidimsen"

Global çapta yankılanan Seyda Seyda terennümleri ile Kötü nazarlara gelir Hafız Kemal'in mevzubahis eserinin başlığındaki "Dünya İrşad Eden Derviş"

İnsanlar sağ-sol çatışmasında birbirine kıyarken onlara "dur" diyen Seydanın derdest edilmesi emrini verir (80)ihtilal sonrası Kenan Paşa.

Dergah kuşatılmışken; M.Raşid Hz.leri yekten kapıya çıkar.

"Bir Bekçi gönderseydiniz biz yine teslim olurduk mademki devletimiz böyle uygun görmüş. Neden ordumuzu buraya kadar yordunuz" der. Muhammed Raşid Hz.leri.

Kendi rızası ile teslim olsa da yargılanmadan, muhakeme edilmeden(tövbe ettirdiği alkoliklerin intikamı alınırmışçasına) Bozcaada'da (Şarap Fabrikası) karşısında, ardından Rumların yoğun ikamet ettiği Gökçeada'da bir meyhanenin üst katında cebren tutulup 3 yıl sonra evine dönebilecektir Seyda Hz.leri.

Aynı şekilde babam da dönemez hemen o baskından sonra Urfa'ya. Onlar da Dergahta muhasara altında kalırlar.

Götürülmeden önce son konuştuklarından biri babamız olduğundan şu an Eskişehir'de kendi medresesinin başında olan o zaman M.Raşid Hz.lerine yöre tabirimizle hal(i)felik(asistanlık) yapan Seyyid Feyzeddin sorduğunda:

Babam(Faik NAS) - "Bizim Hanım yüklü, çocuğa isim düşünüyorduk Seyda Hz.leri ile.

Eğitimcilikle birlikte basınla uğraşan babamızın favori yazarı "Sabahaddin" Ali olduğundan bu ismi dillendirince S. Feyzeddin "dinin sabahı anlamındadır hoştur" der.

Ben doğarken annemi hastaneye götüren komşumuz Ahmet AKBIYIK amcam'a ismimi sorduklarında kendi adını söyler.

İletişim kısıtlıdır. Babamız şehre dönebildiğinde akrabalara çevreye "Ahmet" diye yayılmıştır adım çoktan.

Seyda Hz.leri de şehrine döndüğünde mücadeleler bitmez.

Daha çocuk yaşta uğradığı gibi, hedeftedir, suikastı yapan yakalanır bu kez, affetse de türkü yakarlar sevenleri.

"Murat Murat Zalım Murat /
Seni Alsın Boğsun Fırat"

Cuma günü guslünü alır, soyundan geldiği Hz. Muhammed (s.a.v.) misali 63 yaşındayken vefat eder, suikastta enjekte edilen zehrin de etkisiyle 2 yıl sonra.

İşte bu projemiz(Uzun Menzilli İlahiler Dinletimiz) & Nakşi Ezgileri(Yazı dizimiz) & ilgili arşiv çalışmamız da Halkın imanını kurtarmak için canını ve ismimizi koyanlara bir vefa borcumuzdur.

M.Raşid Hz.lerinin vefatı akabi postnişin olan Hoca Efendi'yi yazı dizimizin 7. bölümünde de işlediğimden hayatına dair etkileyici bir kesiti yazacağım yalnızca.

Küçük yaşlarda verem hastalığına yakalanır, Siirt & Van'a eğitime gider rahatsızlığına rağmen.

Van’da yaptığı çalışmalarla, dervişlerin kendisinin çevresinde toplanmaları bazı insanların bu durumdan rahatsız olup jandarmaya şikayete gitmelerine sebep olur. Tutuklanır.

Hem verem hastalığının etkisiyle zayıf düşen hem de mahpus olan 20'sine varmamış gencin durumunu mevcut postnişin Abdulhakim Hüseyni Hz.lerine haber vermeye çekinirler.

Onlar daha utana sıkıla anlatacakken keramet gösterir Gavs ve (gülümseyerek) Der ki:
“Bundan büyük nimet var mı? Allah'a şükredelim. Enbiyalar, Evliyalar, Şah-ı Nakşibend, Abdülkadir Geylani, Şah-ı Hazne hepsinin ruhaniyeti mahpusta Abdulbaki'nin koğuş arkadaşlarıdır Medrese-yi Yusuf'ta beraberindeler. Bazıları suç işleyip yakalanıyor, ceza alıyor, bu Allah yolunda tevkif edilmiş, ne kadar büyük nimet, ne kadar şükretsek azdır.”

M.Raşid Hz.leri hapis şartlarında durumu ağırlaşan A.Baki Hz.lerini tahliye edildiğinde Ankara'ya tedaviye yollar.

Yetişme çağı vücut gelişimi süren A.Baki Hzleri verilen ilaçların yan tesirinden iri yarı ve Kürtçe tabirimizle Direç bir hal alır.

"Uzun Menzilli İlahiler" adlandırmamızdaki "Uzun'dan" bir kastımız da bu tasavvuf yolunun 30 yıl önderliğini yapan Abdulbaki Hazretlerinin zahiri uzunluğudur manevi büyüklüğünün yanında.

Bir manası da 1400 yıldır Ehlibeytin, Tasavvuf yolcularının uzun menzilli namluların hedefinde olmasıdır.

Tıpkı Peygamberimizin mübarek amcasının "Gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmam" dedikten sonra uzaktan haince mızraklanarak şehit edilmesi gibi:

"O kahraman Hazreti Hamza misali /
Oklasalar dahi uzun menzilli /
Şeref bize bu şehadet hali /
Mevla'nın yolunda"

1400 yıldır Vahşilerin hedefinde oluşumuzu, Yakın tarihte Hakk'a yürüyen postnişin 'in zahiri tasvirini & yaşadığı beldeyi isimlendiren "Uzun Menzilli" bestem gibi naçizane başka konuya dair bestelerim vardı.

Bu bestelerimize ilave Allah c.c. dostlarının(Velilerin) Nakşibendiliğe dair güfteleriyle bestelenmiş olanlar, bir de anonimleşen eserlerimiz.

Tüm bu eserlerin İKTM personeli & DMK Genel Sanat Yönetmeni Gökhan ÖZGÜLTEKİN hemşerim piyano, ud, gitar vb. enstrümanların armonik icralarına uygun akorlarını yazdı tek tek sağ olsun aylarca emek vererek.

Bu akorlarını ve sözlerini derinlerden çıkarıp izhar ettiğimiz tasavvufi eserleri dosyaladık, arşivledik.

(Eserlerin) İçlerinden seçtiklerimizle sahnelemek üzere bir repertuvar oluşturduk.

Bu repertuvarı sahnelemek üzere hareket kabiliyeti ağır kalabalık bir korodan ziyade hızlı faaliyet yürütebilecek doğu tabirimizle Hücum batı terminolojisine göre quarter bir ekip kurduk 6 kişilik. Üflemeli(Neyzen) Ritim ve vokallerden müteşekkil.

Hem ekip üyelerinin aralarında koordinasyonu hem de idari, eğitimci, müzisyen vb. istişare ile iştirakıyla halen 50 üyesi bulunan bir sosyal medya iletişim ağı(grubu) kurduk.

İlkin B.Ş.B. Konservatuarı Eski Müdürümüz İsmail ALTINGÖZ Hocanın telkini üzerine yaz mevsiminde açık havada (okul bahçesinde) sahnelemeye niyetlenmiştik.

Lakin (Kurban Bayramı arifesiydi) bize tarih olarak yukarıdan verdikleri vakitte katılımın az olacağını sezince, tehir edeceğimizi bildirdik.

Repertuvarımız, ekibimiz, provamız vb. her şeyimiz hazır iken; 5 ay zaruretten bekledikten sonra Mevlana Halid İlim Yayma Derneği tarafından davet edildik sahne almak için.

Salona gündüzden gidip ön hazırlıkları yaptım, ardından öğrencilerimizi araç gönderip aldırdılar.

Quarter Ekibimizle ruhani anlamı büyük "Uzun Menzilli İlahiler" Dinletimizi icra edip duyurabilmek nasip oldu Hamdolsun o gece.

Kış günü teveccüh göstererek gece vakti halıların üstünde oturan dinleyicilerimize Çiğ köfte ikramı, tulumba tatlısı çeşitli içecekler vb. bizlere de (tüm quarter ekibimize) ödüller sunuldu (Uzun Menzilli İlahiler) sahnemiz sonunda.

Lakin şahsım adına bu husustaki büyük mükafatıysa genetik manevi mirasımızı sürdürebilmenin nasip olmasıyla kazandım

Geçmişte yapılan hizmetlerimizi şifahen biliyordum. Güvenlik amiri olan İbrahim Halil ağabeyimizin yanına sığınan (farklı illerden göçmüş) depremzedeler yakın tarihte bize yine hatırlattı.

Dedemizin namını çok duyduklarını söylediler.

Babamızın, babası Molla Muhammed NAS'ın Siirt'te İmamlık görevi esnasındayken oradaki medresede Nakşibendi adabı üzerine yetiştirdiği talebeler bugün sade ülkemizde değil heryerdeler.

Çeçenistan direnişinde oradaki Nakşibendi Komutanlara burdaki yoldaşlarının altın desteği teklifine, Ürdündekilerin irşadıyla yolumuza iştirak eden Bosnadan gelen tercümanlığını yaptığım Çavuş Hasan'a şahitlikle Müşerref oldum.

Kıbrıs'daki Nakşi Dergahını kuzenlerim KARAKEÇİLİLER & ilahiyatçı talebelerimiz de ziyarette bulundular.

Eğer tarikim sorarsan Nakşibendi İtiyim /
Eğer nefsimi sorarsan hepinizden kötüyüm /
Aşık Ruhsati

Araştırmalarını yapıp arşivleyerek Dinletimizle, bu yazı dizimizle aktardığımız Nakşi Ezgiler Durağan değil dinamik sürmektedir.

1 yılını doldurmamasına rağmen henüz son postnişin Seyyid Saki Hz.lerine ithaf Ender DOĞAN, Bayram BÜYÜKORUÇ, D. Ali ERZİNCANLI, Serdar TUNCER vb. eserler yazdılar.

Şey Nazım Kıbrisi'nin tasavvuf yoluna intisabın getireceği huzuru tasvir ettiği şu vecizi ile yazı dizimizi noktalıyorum:

"Evliyaları ara, çünkü onlar gizlendi, Lakin kendilerini arayan olursa onlara işaret verirler, göz kırparlar, kendilerini belli ederler, yanlarına gelip otururlar."

SON(suz)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.