AHMET NAS
Köşe Yazarı
AHMET NAS
 

"HÖRMETLER"

"Kıtmirinim ey Şâh-ı Rusül, kovma kapından / Asilere lütfun, yüce fermândır Efendim" Kadim hafif batı müziği sanatkârı, oyuncu Emel MÜFTÜOĞLU'nun talebi üzerine udu ile çalarak icra etti bu meşhur ilahiyi ulusal kanalda 1 gün. Şefliğini yaptığı korolarına da söyletmiştir merhum İbrahim ERKAL. Söylettiği-söylediği-derlediği alaturka, ağırlıklı kendi yöre(Erzurum) tasavvuf vb. klasiklerin yanı sıra 140'a yakın bizzat sesiyle icra ettiği & 30 küsur başka solistlerin albümlerine armağanı güfte&bestesini deruhte ettiği eserleri vardır. Rahmetli Hocamın bu eserleri 2 yıllık 1 önçalışma ardından vefatının 6. yılında geniş katılımlı(45 sanatçılı) 1 projede toplanıyor. Globalde bu tür çalışmalar Tribute(Takdir) diye adlandırılıp ülkemizde farklı 1 deyimle ile Saygı(albümü) denilir. Peki bizimki neden "Hürmet" 1 - Hürmet kavramı saygının ötesinde iman ile kabulleniştir. Saygı da yaşam sınırlarını tanıma vardır sadece. 2 - Dönem arkadaşlarına ilaveten hiç yüzyüze gelmemiş alanında kendini ispatlamış genç solistler Hürmet ettiklerini ifade ederek projeye gönüllü katılmışlardır. 3 - (Sağlığında) mürşidinden aldığı(şu tesbihi çek, uçağa bin, farzet ki pilot ..... falan mübarektir) manevi işaretiyle hayatını riske atarak ziyarete gidip yöre halkı ile kaynaşıp etkinliklerine katıldığı Azerbaycan'da "Hörmet" VİB, referans, tolerans vb. anlamları taşır. 4 - Osmanlı'dan bu yana "İlmiye Sınıfı" Ülü-l Emr'in huzuruna çıkarken hürmeten Yakalarına çengelli iğne takmışlardır. Mevcut C.Başkanının davetine iştirakında o da bu geleneği sürdürmüştür. 5 - Belki de bölüm başındaki ilahide zikrettiğimiz Kıtmir sadakatiyle yaptığı Hakk'a hizmeti 15 yıl evvel yayınladığı kasetinde A1'de beyan etmesidir bu hürmet alttaki gibi: "Yaradan'ımdan vasiyet Aşka Hürmet aşka hizmet Sevmek en büyük meziyet İt gibi âşığım sana Bu onur da yeter bana" "Gidiyorsun sonsuzluğa / Beni atıp yalnızlığa / Ben de gelmek istiyorum / Dayanamam sensizliğe Yaşam ne ki ölüm ne ki / Bir devriliş gönlümdeki / Ben de ölmek istiyorum / Taşıyamam ben bu yükü" Bu eserini icra ederek andı merhumu 2010'daki Eurovision'da Final'de global çapta derece alan Manga Grubumuzun solisti. Aynı zamanda Aşık Veysel'in saz arkadaşı Aziz ÜSTÜN'ün torunu & 1 TC Cumhurbaşkanlığı projesi olan "Yunus Aşka Yolculuk" solistlerinden (Manga'dan) Ferman AKGÜL'ün katılımı maddi & manevi çok kıymetlidir projeye. Bu çalışma klasik Tribute albümlerden farklı olarak Haziran ayından bu yana single'lar halinde arz ediliyor her hafta. Ozanlıkla, tasavvufla da hemhal Rockçı Ferman ağabeyimize ilaveten Hakan ALTUN, FUNDA ARAR, Serdar ORTAÇ Gökhan TÜRKMEN, Bilal SONSES, Mustafa CECELİ, IRMAK ARICI, Tekir, Aydilge, Zehra GÜLÜÇ, Serkan KAYA, Ozan DOĞULU, Cem BELEVİ, Eda BABA, Linet, Özgün, Elif KAYA ve Güliz AYLA'nın seslerinden solo & düet tekliler yayınlandı. İbrahim ERKAL'ın sağlığında Ulus Müzik Koordinatörü iken yaptığı gibi gençlere hitap eden "Kafadar, Teko-Sefo, Yirmiyedi, Alaturka Clup, İkilem" gruplarına da fırsat tanındı anıldığı çalışmasında. Her mübarek Cuma günü servis edilen bu single'lara dair sürpriz isimler şöyle: Gökhan TEPE, Atiye, Ceylan, Kubat, Alişan, Doğuş, Yaşar, İntizar ve devamı da gelecek Bu icralardan Top5'e girenler Los Angeles'ta aranje ettirilerek Dünya'ya açılacak. Tüm kayıtlar arz edildikten sonra "Hürmet" "Hürmet II" "Hürmet III" plak ve CD halinde piyasaya sunulacak. ERKAL'ın 3 çocuğu Hatice Dilara, Eralp, Elif'in eğitimi ve istikbali için vakfedilecek bu 3 albüm. Bu nedenle solistler dahil, çalıştıkları saz heyeti, aranjör vb. tüm sanatkarlar meccanen iştirak ettiler mevzubahis tribute projeye. 10 Aralık 2023’de albümdeki sanatçıların solistliğinde TRT – Kültür Bakkanlığı destekli bu etkinlik lansaman konseri verildi. Ülkemizde yapılmış (tribute) emsallerine nazaran rekor rakamda orijinal video clip çekildi Hürmet'e. Daha da çekiliyor. Görsel sunum, ayrı single, münhasıran düzenlemelerle bu projedeki eserler demlendikçe değerli solistlerimizle de bütünleşip anılır olacak büyük ihtimalle. "El-Ma'nâ fî batnı'ş-şâir" yani Mana şairin karnındadır. Peki bu eserlerin derununda neler var. Ancak merhum İbrahim ERKAL Hocamız bilebilir elbette. Bir de naçizane benim gibi kendisinden öğrenenler. Proje hazırlık aşamasında önce başka 1 soliste sonra başkasına giden "Sen Aldırma'da" 17 yaşında duygusal 1 kararla 1 pantolon 1 caket Erzurum'dan İstanbul'a gelişini aynı sırılsıklam albümünde seslendirdiği "Güllere de küstüm'de" amcasının vefatını anlatır. "Kaderine yazılmak" anlamında(halk deyiminin) karşı cinse hem naif hem ciddi talip olmanın şarkısını kaleme alma sürecindeyken İsmail TÜRÜT ziyaretine gelip uzun süre başında yöre aksanıyla konuşur. Argo 1 deyimle kafasını ütüler. O şiveli konuşmayı çokça dinlemenin verdiği etkiyle doğaçlama olarak yazdığı eseri Karadeniz aksanıyla terennüme başlar merhum, stüdyoya girilir, kemençeler çalınır. Akıbet: horon formlu 1 İbrahim ERKAL bestesi ortaya çıkar. "Yazılıyorum Sana" De get yalan Dünya, Nasıl da akıyor Zaman ve Naylon Dünya'da ömür sermayesinin tükenişini Dünyanın faniliğini aktarır. 1 Milli gün etkinliği dönüşlerinde "Panik Atak ve Tansiyon" Hastası olan İbrahim Hocamız uçakta basınç etkisiyle fenalaşınca o esnada elinden hiçbir şey gelmeyen devlet ricali bu adam müzisyen türkü söyleyelim belki rahatlar diye düşünürler. Koro Bakan: Mehmet AĞAR, Mit Müsteşarı: Korkut EKEN, GS Bşk: Adnan POLAT vb. rütbelilerle doludur. Ninni gibi yarı baygın dinlerken; can figanıyla "Hürmet'te" Funda ARAR'ın icra ettiği "Aklımdasın'ı" yazar "Penceremin önündeyim dalmışım gökyüzüne / Bulutların arasında yer ararken kendime / Sonsuzluğun ötesindeyim gölgem gölge üstüne / Eriyorum bitiyorum çare mi var derdime" Sağlığı tehlikede olan merhum İbrahim ERKAL Hocamız için çözüm aranırken Bakan pilota erken inebilme durumunu sordurur. Pilot 2 dakika içerisinde harekete geçerse sorunsuz inebileceğini geç kalırlarsa riskli olacağını bildirince Mehmet AĞAR, "o halde derhal inişe geçin" emrini verir. Peki neden devlet ricali için kıymetliydi fenalaşırken "Aklımdasın" şarkısında anlattığı şekilde gökyüzünde. Çünkü o da devletine, halkına, sevenlerine adamıştı ömrünü. Misalen Zonguldak'ta, Somada vb. yüzlerce şehit verdiğimiz maden ocaklarına başka bir eserini ithaf etmiştir. "Ben ne yokuşlar çıktım Ben ne duvarlar yıktım" Dediği "Nasıl Sevmiştim" eserini işçilerle birlikte yerin altına girip kliplendirerek maalesef fazlaca can kaybı yaşadığımız maden ocaklarına farkındalık oluşmasına gayret etmiştir. İşçi elbiselerini giyip başına onların ışıklarını takarak maden ocaklarında mağdur olanlara ve onların ailelerine "yalnız değilsiniz" mesajı vermiştir. Hastalığına rağmen risk alarak ve o gün orada da rahatsızlanarak yerin 425 metre altına girmiştir. Bu zihniyetine mukabele havada fenalaştığında da devleti "biz yanındayız" demiştir uçağı onun tedavisi için indirerek. Garibana, emekçiye, esnafa yoksula vb. çok ihtimam gösterirdi. Gelenekselleşen iftar yemeklerinin masrafını cebinden karşılamakla kalmazdı; tezgahın başına geçerek yemekleri misafire, ihtiyaç sahibine elleriyle doldururdu aile bireyleriyle birlikte. Öğrenci sayısını & onlara ödediği miktarı o fakirler mahcup olmasın diye kimsenin bilmediği burslu çocuklar vardı. 3 çocuk babası olan Rahmetli Hocamızın henüz kendisi bekarken yazıp besteleyip kliplendirdiği azeri şiveli alttaki ninni formlu eseri cümle masum çocuklara gösterdiği baba şefkatindendir. "Gel benim tomurcuğum Gözüm nazar boncuğum / Seni hep sakınırım / Canımcım yavrucuğum / Elleri pamukçuğum / Gözleri yumukçuğum / Korusun Mevlam seni / Canımcım yavrucuğum / Gel balam balam balam / Ben sana neler alam / Gözümün ışığı nuru / Sen gerçek herşey yalan" Burslu okuttuğu çocuklardan, Balam eserinden vb. anlaşıldığı üzere eğitime ehemmiyet verirdi Rahmetli. Kendi tahsili de çocukluk yaşlarında Camide Kur'an eğitimiyle başladı. Elif-ba-Amme-Tabareke Cüzleri ardından Kutsal Kitabımızı 3 kez hatmetti. Ailesinin asıl Camiye göndermesindeki amaç tüm dini eğitimler neticesinde Hafız olması idi. İlk-orta-liseyi ilçeleri Narman'da sürdürürken duygusal bir insan olarak çevresiyle etkileşiminin tesirinde kaldı. Çünkü kendisine daim "sesinin ne kadar güzel olduğundan bahsediliyor" enstrüman çalışı takdir ediliyordu. Kız kardeşi Hülya ablamız ne kadar titiz olduğunu. "Günde 3 kere dişini fırçalar, saçını tarar temiz elbiseler giyerdi" sözleriyle anlatır. Yani sadece yeteneğinden ötürü değil dış görünüşünde de bir naiflik, sanat vardı. Telli, tuşlu, vurmalı, nefesli, birçok enstrümanı çalmakla birlikte şiirler yazıyordu. Bu Edebiyat yeteneğiyle başka 1 üniversitede Türkçe öğretmenliğini kazansa da Ankara'daki müzik eğitimini tercih etti. Muhlis AKARSU, Arif SAĞ gibi ustalar kendisinin öğretmenleridir mesela. En uzun süre rahle-i tedrisinde kaldığı kişi ise yaşayan çınar Musa EROĞLU'dur. Öyle bir çırak-kalfa-usta silsilesi gelişir ki aralarında. Yıllar geçtikçe artık yanına gelip; yeni müziğe başlamak isteyenler olduğunda "İbrahim bunları al sen eğit" der. Büyüklerine talebeliğine ilave, küçüklerine de Hocalık yaparken, bir yandan da garsonluk yapıp para kazanmaktadır. Ankara'daki Türk Müziği üstatlarının nazarında çabuk ilerleyişi biraz da eski bir bando mensubu olan babasından gördüğü temeldendi. Babasının okuyuşunu dinlemek bana nasip oldu. Bizim dengbejlere benzer 1 tavırları var. Kendisi de kaside gazel tarzı icracı müzisyen olmasına Rağmen Hacı Ebubekir ERKAL'ın içinde ukte kaldı; evladı her ne kadar dini bütün yetişse de Kur'an'ın tamamını ezberleyememesi. Bu manevi duygularla mani mücbir dış etkenleri sayarak bir gün komşusuna şöyle dert yandı: "Koymadılar oğlum Hafız olsun" Hocası Musa EROĞLU'nun teşviki ile 80'li yıllarda 2 kaset çıkarır. İlki Erzurum yöresinden ikincisi kendi besteleri ağırlıklıdır. Kasetleri eğitimci mantığı ile sunarlar. Magazinel lansmanı, klip çekimi vb. tanıtımlar eksiktir. Arz halka ulaşmaz. "Bu iş olmadı nasip değilmiş" diyerek köye dönmeye niyetliyken 90'ların ilk yarısında; Ulus müziğe onu anlatırlar: "Bestekardır, eğitimcidir" diye methederler. Yaylı ailesi hariç tüm enstrüman türlerine vakıf olan İbrahim ERKAL Hocamız enstrümanlarını satar. Şahsi parasını da ortaya koyar, yapımcı firma da ona inanır. Albüme isim veren Tutku adlı eserini kadim türkücü Burhan ÇAÇAN dinler, beğenir kendi albümünde de yorumlar. Bu bestesinin sükse yapmasıyla o dönemin birçok duayen ismi yeni besteleri için kapısını çalar. Asıl zirveye ise kendi üretip icra ettiği albümleri ile çıkar. Bu albümlerinin münhasıran sistematiği vardır. Düzülümünü bir hareketli bir slow şeklinde yapar. Kendine has önce pesden alıp nakaratta dike çıkarak okuduğu 1 icra rengi vardır. Albümlerinde Erzurum başta olmak üzere İzmir, Ankara, İstanbul, Balıkesir vb. illeri tanıtan eserler yazar. Bursa'yı da anlatan güftesini yazdığı "Uludağ" eserini dinletmeye ömrü vefa etmemiştir. Bir de o dönemde(90'larda) Unkapanı geleneğinin de önüne geçen; Prestij, İdobay, Peker, Raks vb. müzik aileleri oluşmuştur. Asıl Jazz Müzik sevdalısı olan değerli sanatçı Pınar AYLİN: "O kadar sanatçı neden günboyu gider orada(yapımcı firmada) otururduk" diye gülerek anlatır mesela. ibrahim ERKAL da hem sanatçısı olduğu Ulus Müzik'te aynı zamanda koordinatörlük yapmaktayken basın mensupları her gün şirkete gelir. Yüzü yumuşaktır, muhabirler maça derler maça, havuza derler havuza gider. Yıllar geçer bir gün yine basın gelir ama artık kendisine ikrah gelmiştir: "İsterseniz amuda kalkayım" der. "Yine sordular ağabey bugün ne yapıyoruz o zaman kendime sordum peki ben böyle ne yapıyorum" (İbrahim ERKAL) Bu ruh haliyle 1999 yılında "Ben Bu Şöhreti Sevmedim" kitabını kaleme alır. 101 sayfalık eser 2002'de yayınlanır. Magazinel şöhretten soğuması, evlilik süreci, 1 yıl arayla doğan çocukları, yaşının ilerleyişiyle mistik eserleri daha da izhar olur. Merhum babaları Hacı Ebu Bekir ERKAL'ın Yasin sesiyle uyanmalarının, duydukları Selalarının tezahürü vuku bulur akıbette. ER KALanın kapısından al bizi Hamdık Pişir Yak da Öyle sal bizi Boş çevirme açmışız elimizi Ya Sümmani Himmet eyle Can eyle Yağmurun Var Mı'da Rahmete olan hasretimizi, Vur Dibine'de Esma-ül Hüsna'dan Settar Lafzı'nı, Olamadım'da İlme-l Yakin, Ayne-l Yakin, Hakk-el Yakin, Aşk-el Yakin(İman mertebelerini) Güzelleşelim & Sıra Bende'de Sadat-ı Kiramların silsilesini anlatır. Kendi üstadlarının "Bizim İlahi" diye istek verdikleri Can Feda & ney üfleyerek bestelediği "Olduğun Gibi Kal" vb. daha bir çok çalışması Kelami özellikler(islam felsefesi) barındırır. Kendisi Sunni olmakla birlikte Hz. Ali ekolünden gelen Halveti Tasavvuf Yolu Mürididir. Günümüz alevi-sunni ayrıştırma fitnesine tezat görünen bu dervişlik tercihini şu emsalle izah edelim: Peygamberimiz s.a.v. Miraca yükseldiğinde orada Esma-ül Hüsna'nın sırlarına vakıf olmuş geriye döndüğünde ise bu taşıdığı yük Hz. Muhammed'e ağır gelince Cebrail şu ayetle uyarı vermiştir Müddesir Süresinde. "Ey Yataklara bürünen Muhammed kalk" Peygamberimiz aldığı emir ile kalktı insanların içine girdi. Fakat hala Esma-ül Hüsna'nın azameti ruhuna ağır geliyordu. İnisiyatif kullandı bu emaneti sadece bir kişiye devretti amcasının oğlu 4. halifemiz Allah'ın c.c. arslanı Hz. Ali'ye. İşte İbrahim ERKAL Hocamız da 2006 yılında "Yüreğinden Öpüyorum Gülüm albümünde" "Gel Muhammed'e Ali'ye" diyerek bestelediği çalışmasında bu 2 ismi yanyana sayarak adını birlik türküsü koydu eserinin. Bu deyiş(semah) formlu bestesini, Nevzat SOYDAN, Dilek ŞİMŞEK, Kaan Ruhi BİRKALIR, vs. THM solistleri de icra etmişlerdir. Aldığı Esma-ül Hüsna(Allah'ın 99 ismi) sırları Hz. Ali'ye de sakalet verir. Emaneti ifşa etmeme endişesiyle kendisini tenhalara atar. Karakteri gereği halka açık etmez bu gizli bilgileri fakat dayanamayıp bir sazlığa eğilip haykırır. Bu sazlıktan çıkan kamışlardan ney imal edilir. Boğaza benzer dokuz boğumdur. Doğu musikisindeki insan sesine en yakın enstrümandır. Kendi ifadesi ile yaylı ailesi hariç (telli, üflemeli, tuşlu, vurmalı) tüm müzik aletlerine hakim, solist de olan İbrahim ERKAL Hocamız hassaten Ney ile iştigalden manevi haz duyar. Bizzat icra etmekle, bazı bestelerini bu enstrümanla deruhte etmekle yetinmez. Esma-ül Hüsna'nın sırlarını barındıran Ney'i yaymayı kutsi bir misyon edinir. Sadece öğrencilerini acemileri değil; profesyonel müzisyenleri de teşvik eder. Önce şahsi Neylerini edinmeleri, akabinde ses çıkarabilmeleri, ardından melodileri yavaş yavaş icra edebilmeleri teşvik ettiklerinin... Tümü ayrı ayrı sevinç kaynağıdır İbrahim Hocamız için. Ödüller koyar, misalen "Ney'de şu merhaleye gelirsen yemek yedireceğim, daha ilerlersen elbise alacağım" gibi. Bu hususta teşvik ettiklerinden biri de yılların THM yorumcusu Zara Hanım Efendi ve ailesidir. Sadece Ney ile sınırlı değildir abi-kardeşlikleri. Halk Müziğimizi tanıtan, öven eseri "Türküler Susmaz'ı" da Zara icra etmiştir 25 yıl evvel "Avuntu" albümünde. İbrahim ERKAL Hocamız, yöre türkülerini derler, Tatyanlarla(Erzurum ilahileriyle) ayrı bağı vardır. Yöre Aşıkları başta olmak üzere Emrah, Reyhani, Sümmani, tüm ozanlarla hemhaldir. Bütün bu Halk Müziği geçmişine ihanet suçlamasını, arabeskçi iftirasını, hakaretleri göze alarak; icralarında serbest çalışmalar, rock soundlar, brasslar farklı altyapılar yer yer kullanarak Klasik & THM arası formda çalışmalar ortaya koyması 2 sebepledir. 1.si muhibbi oldukları Evliya Çelebi Derneğinde kendilerine ilham olunanları(bestelerini) duyurmalarının Yaradan'dan gelen 1 vazife olduğunun telkini. 2. si ise Hocalarını kast ederek: "Büyüklerinin lafının üstüne laf olmaz, ben onlar gibi okuyamam" hassasiyetidir. Usta malı eserlerin hatıralarda onların icraları ile kalmasına hassasiyet gösterse de Musa EROĞLU'dan Arif SAĞ'dan vb. Hocalarından geçtiği gibi yansıtır eserleri en ince teferruatına dikkat ederek. Albüm icralarının %90 küsuratını ise kendi yazıp besteledikleri oluşturur. Tasavvufi manalar içerenlere ilave Hubb-u Vatan muhtevalı bir misyonu vardır eserlerinde çünkü. Yayınlamaya ömrü yetmediği "Aldırma Koçum'u" ve Zeynep TÜRKEŞ'in icra ettiği "Mehmedim'i" kolluk kuvvetlerimize, "O gündür" çalışmasını 15 Temmuz'a göğüs gerenlere ithafen yazmıştır. Filistin'deki Zulme 1 tepki olarak deruhte ettiği "Tutmayın Beni'yi" hücum kayıt yaptığı "De Get Yalan Dünya" için hazırlasa da kanal kayıt ile yıllar sonra "Aranağme" CD'sinde arz edebilmiştir. Haksızlıklara karşı duruşu, Erciyes kurultaylarından parti mitinglerine açıkça iştirakı, Şefliğini yaptığı Maltepe Musiki Vakfı'ında Tasavvuf Müziğine ağırlık vermesi vb. manevi & milli faaliyetleri okları üstüne çevirmiştir. Orta yerden, utanmadan Türkiye ulusal medyasında (onların üstün olduğu savunularak) gayri müslim müzisyenlerle kıyaslaması yapılmış, Merhumun Halveti tasavvuf yolunda derviş olması aşağılanmıştır. Bir kaç yıl sonra ilkbaharda Esenyurt Erzurumlular Şöleninde atkısında Türk Bayrağıyla mikrofona konuşan İbrahim ERKAL Hocamız: "Katillerle aynı safta olmayacağım" demiştir. Bu etkinlikten 3 gün sonra kameraların görmediği kör noktada baygın halde komşuları tarafından bulunmuştur otoparkta. Panik Atak & Yüksek Tansiyon kronik hastalığı da vardır muayene(sağlık) hikayesinde. Yalnız baygın halde gören ilk tanıklar, gözlerinin açık olduğunu kendilerine baktığını ifade ederler. Teşhis konulduğu şekilde beyin kanamasında ise göz açılamazmış. Merhumun son CD'sinde ise şöyle bir güftesi vardır. "Anam ağlar babam için / Beni kim bilir / Ölür müyüm kalır mıyım / Kaç hekim bilir" Vefatı akabi geride kendi ismi verilen kültür merkezi, hatıra ormanı, yönettiği korolar, ders verdiği & okuttuğu talebeler, baktığı garibanlar vb. sevenleri yetim kaldı. Savcılık da bu arada delillere rağmen dosyasına takipsizlik kararı çıkardı. Sevenlerinin kalbini kazandığı "Gönlünüze Talibim" albümünde seslendirdiği "Yalnızım" eserinde haykırdığı "Kitapsızlar, imansızlar, Allah'ından korkmayan kullar" dünya değiştirmesine rağmen; seküler çamurlarını fırlatmaya devam ediyorlardı. Misalen: En küçük kızı Elif'in "Babam yanıma geliyor, benimle oyun oynuyor" söylemi kamuoyunda yer alınca; hemen "halüsinasyon" teşhisini koydular sanki psikolojik felsefik zehirlerine başvurulmuş gibi. Zamanında "Kravatlı evliya görmek isteyen N.ERBAKAN Hocamıza baksın" denirdi. Ben de diyorum ki: "(Tarihten gelen hürmet geleneğini yaşattığı takısı ile) Çengelli iğneli Veli görmek isteyen İ.ERKAL Hocamıza baksın. Plakçısı İskender ULUS velilik vasfını şöyle anlatıyor: "Hani Yunus Emre der ya: Ölen hayvandır âşıklar ölmez, İbrahim 1 âşıktı. Kendi nefsine Allah'ın lütfettiği söz ve müzikleri yazdı. 1 kanat biz olduk, 1 kanat İbrahim oldu. Kanatlandık uçtuk. Elhamdülillah. Şimdi melekler gibi göklere uçtu bir gün biz de uçacağız. İbrahim Allah'ın Hakkı huzuruna çok güzel 1 şekilde gitti, mekanı Cennet olsun." "Mevlana'nın çizgisinden / Yunus Emre nefesinden / Menfaatler ötesinden / Geliyorum sıra bende" Halveti Tasavvuf yolunun büyüklerinden aldığı emanetler ruhunda sirayet etmişti. Sıra kendisindeydi. Vefatından bir kaç ay evvel biletlerini alıp, ailesini davet etmişti İstanbul'a. Vardıklarında gece vakti şu soruyu sordu: "Bu Dünya'nın tadı kaçtı anne benimle ölür müsün?" Buz kesiyorlar, ardından anne:(Hatice ERKAL) "Niye ölirsen yavrum, eşin çocukların var" İbrahim ERKAL: "Tamam anne sen yaşa, babamdan kalan maaşın, paran, evin var, ama ben öleceğim bugüne kadar beni yaşatan Allah c.c. çocuklarımı da büyütür"
Ekleme Tarihi: 28 Aralık 2023 - Perşembe

"HÖRMETLER"

"Kıtmirinim ey Şâh-ı Rusül, kovma kapından /
Asilere lütfun, yüce fermândır Efendim"

Kadim hafif batı müziği sanatkârı, oyuncu Emel MÜFTÜOĞLU'nun talebi üzerine udu ile çalarak icra etti bu meşhur ilahiyi ulusal kanalda 1 gün. Şefliğini yaptığı korolarına da söyletmiştir merhum İbrahim ERKAL.

Söylettiği-söylediği-derlediği alaturka, ağırlıklı kendi yöre(Erzurum) tasavvuf vb. klasiklerin yanı sıra 140'a yakın bizzat sesiyle icra ettiği & 30 küsur başka solistlerin albümlerine armağanı güfte&bestesini deruhte ettiği eserleri vardır.

Rahmetli Hocamın bu eserleri 2 yıllık 1 önçalışma ardından vefatının 6. yılında geniş katılımlı(45 sanatçılı) 1 projede toplanıyor.

Globalde bu tür çalışmalar Tribute(Takdir) diye adlandırılıp ülkemizde farklı 1 deyimle ile Saygı(albümü) denilir.

Peki bizimki neden "Hürmet"
1 - Hürmet kavramı saygının ötesinde iman ile kabulleniştir. Saygı da yaşam sınırlarını tanıma vardır sadece.
2 - Dönem arkadaşlarına ilaveten hiç yüzyüze gelmemiş alanında kendini ispatlamış genç solistler Hürmet ettiklerini ifade ederek projeye gönüllü katılmışlardır.
3 - (Sağlığında) mürşidinden aldığı(şu tesbihi çek, uçağa bin, farzet ki pilot ..... falan mübarektir) manevi işaretiyle hayatını riske atarak ziyarete gidip yöre halkı ile kaynaşıp etkinliklerine katıldığı Azerbaycan'da "Hörmet" VİB, referans, tolerans vb. anlamları taşır.
4 - Osmanlı'dan bu yana "İlmiye Sınıfı" Ülü-l Emr'in huzuruna çıkarken hürmeten Yakalarına çengelli iğne takmışlardır. Mevcut C.Başkanının davetine iştirakında o da bu geleneği sürdürmüştür.
5 - Belki de bölüm başındaki ilahide zikrettiğimiz Kıtmir sadakatiyle yaptığı Hakk'a hizmeti 15 yıl evvel yayınladığı kasetinde A1'de beyan etmesidir bu hürmet alttaki gibi:

"Yaradan'ımdan vasiyet
Aşka Hürmet aşka hizmet
Sevmek en büyük meziyet
İt gibi âşığım sana
Bu onur da yeter bana"

"Gidiyorsun sonsuzluğa /
Beni atıp yalnızlığa /
Ben de gelmek istiyorum /
Dayanamam sensizliğe
Yaşam ne ki ölüm ne ki /
Bir devriliş gönlümdeki /
Ben de ölmek istiyorum /
Taşıyamam ben bu yükü"

Bu eserini icra ederek andı merhumu 2010'daki Eurovision'da Final'de global çapta derece alan Manga Grubumuzun solisti.

Aynı zamanda Aşık Veysel'in saz arkadaşı Aziz ÜSTÜN'ün torunu & 1 TC Cumhurbaşkanlığı projesi olan "Yunus Aşka Yolculuk" solistlerinden (Manga'dan) Ferman AKGÜL'ün katılımı maddi & manevi çok kıymetlidir projeye.

Bu çalışma klasik Tribute albümlerden farklı olarak Haziran ayından bu yana single'lar halinde arz ediliyor her hafta.

Ozanlıkla, tasavvufla da hemhal Rockçı Ferman ağabeyimize ilaveten Hakan ALTUN, FUNDA ARAR, Serdar ORTAÇ Gökhan TÜRKMEN, Bilal SONSES, Mustafa CECELİ, IRMAK ARICI, Tekir, Aydilge, Zehra GÜLÜÇ, Serkan KAYA, Ozan DOĞULU, Cem BELEVİ, Eda BABA, Linet, Özgün, Elif KAYA ve Güliz AYLA'nın seslerinden solo & düet tekliler yayınlandı.

İbrahim ERKAL'ın sağlığında Ulus Müzik Koordinatörü iken yaptığı gibi gençlere hitap eden "Kafadar, Teko-Sefo, Yirmiyedi, Alaturka Clup, İkilem" gruplarına da fırsat tanındı anıldığı çalışmasında.

Her mübarek Cuma günü servis edilen bu single'lara dair sürpriz isimler şöyle: Gökhan TEPE, Atiye, Ceylan, Kubat, Alişan, Doğuş, Yaşar, İntizar ve devamı da gelecek

Bu icralardan Top5'e girenler Los Angeles'ta aranje ettirilerek Dünya'ya açılacak.

Tüm kayıtlar arz edildikten sonra "Hürmet" "Hürmet II" "Hürmet III" plak ve CD halinde piyasaya sunulacak.

ERKAL'ın 3 çocuğu Hatice Dilara, Eralp, Elif'in eğitimi ve istikbali için vakfedilecek bu 3 albüm. Bu nedenle solistler dahil, çalıştıkları saz heyeti, aranjör vb. tüm sanatkarlar meccanen iştirak ettiler mevzubahis tribute projeye.

10 Aralık 2023’de albümdeki sanatçıların solistliğinde TRT – Kültür Bakkanlığı destekli bu etkinlik lansaman konseri verildi.

Ülkemizde yapılmış (tribute) emsallerine nazaran rekor rakamda orijinal video clip çekildi Hürmet'e. Daha da çekiliyor.

Görsel sunum, ayrı single, münhasıran düzenlemelerle bu projedeki eserler demlendikçe değerli solistlerimizle de bütünleşip anılır olacak büyük ihtimalle.

"El-Ma'nâ fî batnı'ş-şâir" yani Mana şairin karnındadır. Peki bu eserlerin derununda neler var.

Ancak merhum İbrahim ERKAL Hocamız bilebilir elbette. Bir de naçizane benim gibi kendisinden öğrenenler.

Proje hazırlık aşamasında önce başka 1 soliste sonra başkasına giden "Sen Aldırma'da" 17 yaşında duygusal 1 kararla 1 pantolon 1 caket Erzurum'dan İstanbul'a gelişini aynı sırılsıklam albümünde seslendirdiği "Güllere de küstüm'de" amcasının vefatını anlatır.

"Kaderine yazılmak" anlamında(halk deyiminin) karşı cinse hem naif hem ciddi talip olmanın şarkısını kaleme alma sürecindeyken İsmail TÜRÜT ziyaretine gelip uzun süre başında yöre aksanıyla konuşur. Argo 1 deyimle kafasını ütüler.

O şiveli konuşmayı çokça dinlemenin verdiği etkiyle doğaçlama olarak yazdığı eseri Karadeniz aksanıyla terennüme başlar merhum, stüdyoya girilir, kemençeler çalınır. Akıbet: horon formlu 1 İbrahim ERKAL bestesi ortaya çıkar. "Yazılıyorum Sana"

De get yalan Dünya, Nasıl da akıyor Zaman ve Naylon Dünya'da ömür sermayesinin tükenişini Dünyanın faniliğini aktarır.

1 Milli gün etkinliği dönüşlerinde "Panik Atak ve Tansiyon" Hastası olan İbrahim Hocamız uçakta basınç etkisiyle fenalaşınca o esnada elinden hiçbir şey gelmeyen devlet ricali bu adam müzisyen türkü söyleyelim belki rahatlar diye düşünürler.

Koro Bakan: Mehmet AĞAR, Mit Müsteşarı: Korkut EKEN, GS Bşk: Adnan POLAT vb. rütbelilerle doludur. Ninni gibi yarı baygın dinlerken; can figanıyla "Hürmet'te" Funda ARAR'ın icra ettiği "Aklımdasın'ı" yazar

"Penceremin önündeyim dalmışım gökyüzüne /
Bulutların arasında yer ararken kendime /
Sonsuzluğun ötesindeyim gölgem gölge üstüne /
Eriyorum bitiyorum çare mi var derdime"

Sağlığı tehlikede olan merhum İbrahim ERKAL Hocamız için çözüm aranırken Bakan pilota erken inebilme durumunu sordurur.

Pilot 2 dakika içerisinde harekete geçerse sorunsuz inebileceğini geç kalırlarsa riskli olacağını bildirince Mehmet AĞAR, "o halde derhal inişe geçin" emrini verir.

Peki neden devlet ricali için kıymetliydi fenalaşırken "Aklımdasın" şarkısında anlattığı şekilde gökyüzünde.

Çünkü o da devletine, halkına, sevenlerine adamıştı ömrünü. Misalen Zonguldak'ta, Somada vb. yüzlerce şehit verdiğimiz maden ocaklarına başka bir eserini ithaf etmiştir.

"Ben ne yokuşlar çıktım
Ben ne duvarlar yıktım"
Dediği "Nasıl Sevmiştim" eserini işçilerle birlikte yerin altına girip kliplendirerek maalesef fazlaca can kaybı yaşadığımız maden ocaklarına farkındalık oluşmasına gayret etmiştir.

İşçi elbiselerini giyip başına onların ışıklarını takarak maden ocaklarında mağdur olanlara ve onların ailelerine "yalnız değilsiniz" mesajı vermiştir.

Hastalığına rağmen risk alarak ve o gün orada da rahatsızlanarak yerin 425 metre altına girmiştir. Bu zihniyetine mukabele havada fenalaştığında da devleti "biz yanındayız" demiştir uçağı onun tedavisi için indirerek.

Garibana, emekçiye, esnafa yoksula vb. çok ihtimam gösterirdi. Gelenekselleşen iftar yemeklerinin masrafını cebinden karşılamakla kalmazdı; tezgahın başına geçerek yemekleri misafire, ihtiyaç sahibine elleriyle doldururdu aile bireyleriyle birlikte.

Öğrenci sayısını & onlara ödediği miktarı o fakirler mahcup olmasın diye kimsenin bilmediği burslu çocuklar vardı.

3 çocuk babası olan Rahmetli Hocamızın henüz kendisi bekarken yazıp besteleyip kliplendirdiği azeri şiveli alttaki ninni formlu eseri cümle masum çocuklara gösterdiği baba şefkatindendir.

"Gel benim tomurcuğum
Gözüm nazar boncuğum /
Seni hep sakınırım /
Canımcım yavrucuğum /
Elleri pamukçuğum /
Gözleri yumukçuğum /
Korusun Mevlam seni /
Canımcım yavrucuğum /
Gel balam balam balam /
Ben sana neler alam /
Gözümün ışığı nuru /
Sen gerçek herşey yalan"

Burslu okuttuğu çocuklardan, Balam eserinden vb. anlaşıldığı üzere eğitime ehemmiyet verirdi Rahmetli.

Kendi tahsili de çocukluk yaşlarında Camide Kur'an eğitimiyle başladı.

Elif-ba-Amme-Tabareke Cüzleri ardından Kutsal Kitabımızı 3 kez hatmetti.

Ailesinin asıl Camiye göndermesindeki amaç tüm dini eğitimler neticesinde Hafız olması idi.

İlk-orta-liseyi ilçeleri Narman'da sürdürürken duygusal bir insan olarak çevresiyle etkileşiminin tesirinde kaldı. Çünkü kendisine daim "sesinin ne kadar güzel olduğundan bahsediliyor" enstrüman çalışı takdir ediliyordu.

Kız kardeşi Hülya ablamız ne kadar titiz olduğunu. "Günde 3 kere dişini fırçalar, saçını tarar temiz elbiseler giyerdi" sözleriyle anlatır.

Yani sadece yeteneğinden ötürü değil dış görünüşünde de bir naiflik, sanat vardı.

Telli, tuşlu, vurmalı, nefesli, birçok enstrümanı çalmakla birlikte şiirler yazıyordu.

Bu Edebiyat yeteneğiyle başka 1 üniversitede Türkçe öğretmenliğini kazansa da Ankara'daki müzik eğitimini tercih etti.

Muhlis AKARSU, Arif SAĞ gibi ustalar kendisinin öğretmenleridir mesela.

En uzun süre rahle-i tedrisinde kaldığı kişi ise yaşayan çınar Musa EROĞLU'dur.

Öyle bir çırak-kalfa-usta silsilesi gelişir ki aralarında. Yıllar geçtikçe artık yanına gelip; yeni müziğe başlamak isteyenler olduğunda "İbrahim bunları al sen eğit" der.

Büyüklerine talebeliğine ilave, küçüklerine de Hocalık yaparken, bir yandan da garsonluk yapıp para kazanmaktadır.

Ankara'daki Türk Müziği üstatlarının nazarında çabuk ilerleyişi biraz da eski bir bando mensubu olan babasından gördüğü temeldendi.

Babasının okuyuşunu dinlemek bana nasip oldu. Bizim dengbejlere benzer 1 tavırları var.

Kendisi de kaside gazel tarzı icracı müzisyen olmasına Rağmen Hacı Ebubekir ERKAL'ın içinde ukte kaldı; evladı her ne kadar dini bütün yetişse de Kur'an'ın tamamını ezberleyememesi.

Bu manevi duygularla mani mücbir dış etkenleri sayarak bir gün komşusuna şöyle dert yandı: "Koymadılar oğlum Hafız olsun"

Hocası Musa EROĞLU'nun teşviki ile 80'li yıllarda 2 kaset çıkarır.

İlki Erzurum yöresinden ikincisi kendi besteleri ağırlıklıdır.

Kasetleri eğitimci mantığı ile sunarlar. Magazinel lansmanı, klip çekimi vb. tanıtımlar eksiktir. Arz halka ulaşmaz.

"Bu iş olmadı nasip değilmiş" diyerek köye dönmeye niyetliyken 90'ların ilk yarısında; Ulus müziğe onu anlatırlar: "Bestekardır, eğitimcidir" diye methederler.

Yaylı ailesi hariç tüm enstrüman türlerine vakıf olan İbrahim ERKAL Hocamız enstrümanlarını satar.

Şahsi parasını da ortaya koyar, yapımcı firma da ona inanır.

Albüme isim veren Tutku adlı eserini kadim türkücü Burhan ÇAÇAN dinler, beğenir kendi albümünde de yorumlar.

Bu bestesinin sükse yapmasıyla o dönemin birçok duayen ismi yeni besteleri için kapısını çalar.

Asıl zirveye ise kendi üretip icra ettiği albümleri ile çıkar.

Bu albümlerinin münhasıran sistematiği vardır. Düzülümünü bir hareketli bir slow şeklinde yapar.

Kendine has önce pesden alıp nakaratta dike çıkarak okuduğu 1 icra rengi vardır.

Albümlerinde Erzurum başta olmak üzere İzmir, Ankara, İstanbul, Balıkesir vb. illeri tanıtan eserler yazar.

Bursa'yı da anlatan güftesini yazdığı "Uludağ" eserini dinletmeye ömrü vefa etmemiştir.

Bir de o dönemde(90'larda) Unkapanı geleneğinin de önüne geçen; Prestij, İdobay, Peker, Raks vb. müzik aileleri oluşmuştur.

Asıl Jazz Müzik sevdalısı olan değerli sanatçı Pınar AYLİN: "O kadar sanatçı neden günboyu gider orada(yapımcı firmada) otururduk" diye gülerek anlatır mesela.

ibrahim ERKAL da hem sanatçısı olduğu Ulus Müzik'te aynı zamanda koordinatörlük yapmaktayken basın mensupları her gün şirkete gelir.

Yüzü yumuşaktır, muhabirler maça derler maça, havuza derler havuza gider.

Yıllar geçer bir gün yine basın gelir ama artık kendisine ikrah gelmiştir: "İsterseniz amuda kalkayım" der.

"Yine sordular ağabey bugün ne yapıyoruz o zaman kendime sordum peki ben böyle ne yapıyorum" (İbrahim ERKAL)

Bu ruh haliyle 1999 yılında "Ben Bu Şöhreti Sevmedim" kitabını kaleme alır. 101 sayfalık eser 2002'de yayınlanır.

Magazinel şöhretten soğuması, evlilik süreci, 1 yıl arayla doğan çocukları, yaşının ilerleyişiyle mistik eserleri daha da izhar olur.

Merhum babaları Hacı Ebu Bekir ERKAL'ın Yasin sesiyle uyanmalarının, duydukları Selalarının tezahürü vuku bulur akıbette.

ER KALanın kapısından al bizi
Hamdık Pişir Yak da Öyle sal bizi
Boş çevirme açmışız elimizi
Ya Sümmani Himmet eyle Can eyle

Yağmurun Var Mı'da Rahmete olan hasretimizi, Vur Dibine'de Esma-ül Hüsna'dan Settar Lafzı'nı, Olamadım'da İlme-l Yakin, Ayne-l Yakin, Hakk-el Yakin, Aşk-el Yakin(İman mertebelerini) Güzelleşelim & Sıra Bende'de Sadat-ı Kiramların silsilesini anlatır.

Kendi üstadlarının "Bizim İlahi" diye istek verdikleri Can Feda & ney üfleyerek bestelediği "Olduğun Gibi Kal" vb. daha bir çok çalışması Kelami özellikler(islam felsefesi) barındırır.

Kendisi Sunni olmakla birlikte Hz. Ali ekolünden gelen Halveti Tasavvuf Yolu Mürididir.

Günümüz alevi-sunni ayrıştırma fitnesine tezat görünen bu dervişlik tercihini şu emsalle izah edelim:

Peygamberimiz s.a.v. Miraca yükseldiğinde orada Esma-ül Hüsna'nın sırlarına vakıf olmuş geriye döndüğünde ise bu taşıdığı yük Hz. Muhammed'e ağır gelince Cebrail şu ayetle uyarı vermiştir Müddesir Süresinde. "Ey Yataklara bürünen Muhammed kalk"

Peygamberimiz aldığı emir ile kalktı insanların içine girdi. Fakat hala Esma-ül Hüsna'nın azameti ruhuna ağır geliyordu.

İnisiyatif kullandı bu emaneti sadece bir kişiye devretti amcasının oğlu 4. halifemiz Allah'ın c.c. arslanı Hz. Ali'ye.

İşte İbrahim ERKAL Hocamız da 2006 yılında "Yüreğinden Öpüyorum Gülüm albümünde" "Gel Muhammed'e Ali'ye" diyerek bestelediği çalışmasında bu 2 ismi yanyana sayarak adını birlik türküsü koydu eserinin.

Bu deyiş(semah) formlu bestesini, Nevzat SOYDAN, Dilek ŞİMŞEK, Kaan Ruhi BİRKALIR, vs. THM solistleri de icra etmişlerdir.

Aldığı Esma-ül Hüsna(Allah'ın 99 ismi) sırları Hz. Ali'ye de sakalet verir.

Emaneti ifşa etmeme endişesiyle kendisini tenhalara atar.

Karakteri gereği halka açık etmez bu gizli bilgileri fakat dayanamayıp bir sazlığa eğilip haykırır.

Bu sazlıktan çıkan kamışlardan ney imal edilir.

Boğaza benzer dokuz boğumdur. Doğu musikisindeki insan sesine en yakın enstrümandır.

Kendi ifadesi ile yaylı ailesi hariç (telli, üflemeli, tuşlu, vurmalı) tüm müzik aletlerine hakim, solist de olan İbrahim ERKAL Hocamız hassaten Ney ile iştigalden manevi haz duyar.

Bizzat icra etmekle, bazı bestelerini bu enstrümanla deruhte etmekle yetinmez.

Esma-ül Hüsna'nın sırlarını barındıran Ney'i yaymayı kutsi bir misyon edinir.

Sadece öğrencilerini acemileri değil; profesyonel müzisyenleri de teşvik eder.

Önce şahsi Neylerini edinmeleri, akabinde ses çıkarabilmeleri, ardından melodileri yavaş yavaş icra edebilmeleri teşvik ettiklerinin... Tümü ayrı ayrı sevinç kaynağıdır İbrahim Hocamız için.

Ödüller koyar, misalen "Ney'de şu merhaleye gelirsen yemek yedireceğim, daha ilerlersen elbise alacağım" gibi.

Bu hususta teşvik ettiklerinden biri de yılların THM yorumcusu Zara Hanım Efendi ve ailesidir. Sadece Ney ile sınırlı değildir abi-kardeşlikleri.

Halk Müziğimizi tanıtan, öven eseri "Türküler Susmaz'ı" da Zara icra etmiştir 25 yıl evvel "Avuntu" albümünde.

İbrahim ERKAL Hocamız, yöre türkülerini derler, Tatyanlarla(Erzurum ilahileriyle) ayrı bağı vardır.

Yöre Aşıkları başta olmak üzere Emrah, Reyhani, Sümmani, tüm ozanlarla hemhaldir.

Bütün bu Halk Müziği geçmişine ihanet suçlamasını, arabeskçi iftirasını, hakaretleri göze alarak; icralarında serbest çalışmalar, rock soundlar, brasslar farklı altyapılar yer yer kullanarak Klasik & THM arası formda çalışmalar ortaya koyması 2 sebepledir.

1.si muhibbi oldukları Evliya Çelebi Derneğinde kendilerine ilham olunanları(bestelerini) duyurmalarının Yaradan'dan gelen 1 vazife olduğunun telkini.

2. si ise Hocalarını kast ederek: "Büyüklerinin lafının üstüne laf olmaz, ben onlar gibi okuyamam" hassasiyetidir.

Usta malı eserlerin hatıralarda onların icraları ile kalmasına hassasiyet gösterse de Musa EROĞLU'dan Arif SAĞ'dan vb. Hocalarından geçtiği gibi yansıtır eserleri en ince teferruatına dikkat ederek.

Albüm icralarının %90 küsuratını ise kendi yazıp besteledikleri oluşturur.

Tasavvufi manalar içerenlere ilave Hubb-u Vatan muhtevalı bir misyonu vardır eserlerinde çünkü.

Yayınlamaya ömrü yetmediği "Aldırma Koçum'u" ve Zeynep TÜRKEŞ'in icra ettiği "Mehmedim'i" kolluk kuvvetlerimize, "O gündür" çalışmasını 15 Temmuz'a göğüs gerenlere ithafen yazmıştır.

Filistin'deki Zulme 1 tepki olarak deruhte ettiği "Tutmayın Beni'yi" hücum kayıt yaptığı "De Get Yalan Dünya" için hazırlasa da kanal kayıt ile yıllar sonra "Aranağme" CD'sinde arz edebilmiştir.

Haksızlıklara karşı duruşu, Erciyes kurultaylarından parti mitinglerine açıkça iştirakı, Şefliğini yaptığı Maltepe Musiki Vakfı'ında Tasavvuf Müziğine ağırlık vermesi vb. manevi & milli faaliyetleri okları üstüne çevirmiştir.

Orta yerden, utanmadan Türkiye ulusal medyasında (onların üstün olduğu savunularak) gayri müslim müzisyenlerle kıyaslaması yapılmış, Merhumun Halveti tasavvuf yolunda derviş olması aşağılanmıştır.

Bir kaç yıl sonra ilkbaharda Esenyurt Erzurumlular Şöleninde atkısında Türk Bayrağıyla mikrofona konuşan İbrahim ERKAL Hocamız: "Katillerle aynı safta olmayacağım" demiştir.

Bu etkinlikten 3 gün sonra kameraların görmediği kör noktada baygın halde komşuları tarafından bulunmuştur otoparkta.

Panik Atak & Yüksek Tansiyon kronik hastalığı da vardır muayene(sağlık) hikayesinde.

Yalnız baygın halde gören ilk tanıklar, gözlerinin açık olduğunu kendilerine baktığını ifade ederler. Teşhis konulduğu şekilde beyin kanamasında ise göz açılamazmış.

Merhumun son CD'sinde ise şöyle bir güftesi vardır.

"Anam ağlar babam için /
Beni kim bilir /
Ölür müyüm kalır mıyım /
Kaç hekim bilir"

Vefatı akabi geride kendi ismi verilen kültür merkezi, hatıra ormanı, yönettiği korolar, ders verdiği & okuttuğu talebeler, baktığı garibanlar vb. sevenleri yetim kaldı.

Savcılık da bu arada delillere rağmen dosyasına takipsizlik kararı çıkardı.

Sevenlerinin kalbini kazandığı "Gönlünüze Talibim" albümünde seslendirdiği "Yalnızım" eserinde haykırdığı "Kitapsızlar, imansızlar, Allah'ından korkmayan kullar" dünya değiştirmesine rağmen; seküler çamurlarını fırlatmaya devam ediyorlardı.

Misalen: En küçük kızı Elif'in "Babam yanıma geliyor, benimle oyun oynuyor" söylemi kamuoyunda yer alınca; hemen "halüsinasyon" teşhisini koydular sanki psikolojik felsefik zehirlerine başvurulmuş gibi.

Zamanında "Kravatlı evliya görmek isteyen N.ERBAKAN Hocamıza baksın" denirdi. Ben de diyorum ki: "(Tarihten gelen hürmet geleneğini yaşattığı takısı ile) Çengelli iğneli Veli görmek isteyen İ.ERKAL Hocamıza baksın.

Plakçısı İskender ULUS velilik vasfını şöyle anlatıyor: "Hani Yunus Emre der ya: Ölen hayvandır âşıklar ölmez, İbrahim 1 âşıktı. Kendi nefsine Allah'ın lütfettiği söz ve müzikleri yazdı. 1 kanat biz olduk, 1 kanat İbrahim oldu. Kanatlandık uçtuk. Elhamdülillah. Şimdi melekler gibi göklere uçtu bir gün biz de uçacağız. İbrahim Allah'ın Hakkı huzuruna çok güzel 1 şekilde gitti, mekanı Cennet olsun."

"Mevlana'nın çizgisinden /
Yunus Emre nefesinden /
Menfaatler ötesinden /
Geliyorum sıra bende"

Halveti Tasavvuf yolunun büyüklerinden aldığı emanetler ruhunda sirayet etmişti. Sıra kendisindeydi.

Vefatından bir kaç ay evvel biletlerini alıp, ailesini davet etmişti İstanbul'a.

Vardıklarında gece vakti şu soruyu sordu: "Bu Dünya'nın tadı kaçtı anne benimle ölür müsün?"

Buz kesiyorlar, ardından anne:(Hatice ERKAL) "Niye ölirsen yavrum, eşin çocukların var"

İbrahim ERKAL: "Tamam anne sen yaşa, babamdan kalan maaşın, paran, evin var, ama ben öleceğim bugüne kadar beni yaşatan Allah c.c. çocuklarımı da büyütür"

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.