Cemal BABAOĞLU
Köşe Yazarı
Cemal BABAOĞLU
 

İÇ GÜVENLİK KİMİN GÜVENLĞİ?

Bir haftadır TBMM'de hummalı bir çalışma var. İktidar partisi ile muhalif partiler arasında yoğun bir didişme, sataşma hatta yer yer iktidar partisine mensup vekillerin fiziki saldırıları meclisi kana bulamış, kafalar kırılmış, kollar yarılmıştır.Peki, iktidar partisi ile muhalif partileri karşı karşıya getiren konu ne? Konu, iş güvenlik yasa tasarısı. İktidar partisine göre, madde bağımlıları ve bonzai uyuşturucu ticareti yapanla mücadele içeriyor! Muhalefete göre ise, düşünce ve ifade özgürlüğüne darbe vuruyor. Polise, Savcıya ve Valilere özel yetkiler veriyor. Olağanüstü dönemleri aratmayan yetkilerle donatılıyor. İç güvenlik yasa tasarısı 130 maddeden oluşuyor. Bunlardan sadece 2 maddesi uyuşturucu ticareti ile ilgili vurgular yapılmış. Hükümette bu yasa tasarısını savunurken bu maddeyi hep öne alıyor. Ancak yaklaşık 30 madde ise sıkıyönetim dönemini aratmayan, olağanüstü yetkiler veriliyor kolluk güçlerine. Barışın, müzakerenin ve yürürlükteki ateşkesin kalıcılaşmasını sağlama adına yapılan bir çabaya karşı, bu iç güvenlik yasa tasarısı da neyin nesi oluyor? AKP iktidarı İç güvenlik derken neyi kastediyor? Kimin güvenliğini sağlamaya çalışıyor? İşçilerin mi? Köylülerin mi? Gençlerin mi? Kadınların mı? Siyasilerin mi? Aydın-Demokratların mı? Kim söyleye bilir bilumum halkın güvenliği için bu yasa tasarısı gerekli. Yürürlükteki mevcut yasalar, şiddet üreten girişimleri cezasız mı bırakıyor? Yasadışı organize suçlarla ilgili polisin, savcının yetkisi yok muydu? 12 Eylül darbesinden kalma yasaların verdiği hukuksuz yetkiler yetersiz mi kaldı? 35 yıldır bu olağanüstü yetkiler kullanılmadı mı? 30 yıldır, Terörle mücadele adı altında demokratik kanallar tıkatıldı. Terörle mücadele! Kodları deşifre olunca bu kez iç güvenlik yalanına sarılma gereği duyuluyor. Dün terörle mücadele adı altında, muhalifler üzerinde nasıl terör estirildiyse, bugünde iç güvenlik denilerek muhaliflerini bertaraf edip, asıl kendi kurmaya çalıştıkları diktatöryal iktidarlarını ve Saraylarını korumaya yönelik tedbirlerden başka bir şey değil. Bir ülkenin güvenliği, Huzur, Refah ve Barışın gelişmesinin olmazsa olmaz dedirten koşulu daha fazla demokrasidir. Özgürlük alanlarının genişletilmesidir. Daha fazla düşünce ve ifade özgürlüğü, daha fazla, tüm halkların kendini özgürce ifade etmeleri gibi, istem ve talepleri her dönem iktidar sahipleri, olağanüstü yasalarla cevap verilmiştir. İşte bu anlayış, hem ülke ekonomisini felç etmiş, hemde ülkeyi uluslararası arenada yalnızlaşmıştır. Halkını sürekli baskı altında tutmaya çalışan devletlerin uluslararası alanda itibarı da olmaz. Toplumu sürekli baskı altında tutmaya çalışan yasaların, aslında ters teptiği bilinmesine rağmen hala baskıcı, özgürlükleri yasaklayıcı uygulamalarda neden ısrar ettiklerini anlamakta güçlük çekiyorum. Kendi savundukları bu yasalar, aslında kendi sonlarını hazırladıklarını da kavramak istemiyorlar. Bu halk ne diktatörler gördü. Hitler'den tut, Saddam ve Kenan Evren'in hazin sonlarından Erdoğan'ın öğreneceği çok şeyler var. Ama İktidar hırsı, sağlıklı, bilimsel düşünme yetisini kaybetmesine neden olmuş.Hak temelli özgürlükler ne tepeden iner, nede iktidarlar tarafından iade edilir. İç Güvenlik yasa tasarısı bir yerde gelen ve gelebilecek talepleri bastırma amaçlıdır. Bu iktidar gücünün bir ilkel direncidir. Bu haksız direnci kırmak, demokrasiyi ve hukuku egemen kılmak için, başta STÖ'leri olmak üzere herkesin duyarlılık göstermesi gerekir. Zira aksi tutum onursuz bir yaşamdır, kaostur.
Ekleme Tarihi: 02 Mart 2015 - Pazartesi

İÇ GÜVENLİK KİMİN GÜVENLĞİ?

Bir haftadır TBMM'de hummalı bir çalışma var. İktidar partisi ile muhalif partiler arasında yoğun bir didişme, sataşma hatta yer yer iktidar partisine mensup vekillerin fiziki saldırıları meclisi kana bulamış, kafalar kırılmış, kollar yarılmıştır.
Peki, iktidar partisi ile muhalif partileri karşı karşıya getiren konu ne? Konu, iş güvenlik yasa tasarısı. İktidar partisine göre, madde bağımlıları ve bonzai uyuşturucu ticareti yapanla mücadele içeriyor! Muhalefete göre ise, düşünce ve ifade özgürlüğüne darbe vuruyor. Polise, Savcıya ve Valilere özel yetkiler veriyor. Olağanüstü dönemleri aratmayan yetkilerle donatılıyor.
İç güvenlik yasa tasarısı 130 maddeden oluşuyor. Bunlardan sadece 2 maddesi uyuşturucu ticareti ile ilgili vurgular yapılmış. Hükümette bu yasa tasarısını savunurken bu maddeyi hep öne alıyor. Ancak yaklaşık 30 madde ise sıkıyönetim dönemini aratmayan, olağanüstü yetkiler veriliyor kolluk güçlerine.
Barışın, müzakerenin ve yürürlükteki ateşkesin kalıcılaşmasını sağlama adına yapılan bir çabaya karşı, bu iç güvenlik yasa tasarısı da neyin nesi oluyor? AKP iktidarı İç güvenlik derken neyi kastediyor? Kimin güvenliğini sağlamaya çalışıyor? İşçilerin mi? Köylülerin mi? Gençlerin mi? Kadınların mı? Siyasilerin mi? Aydın-Demokratların mı? Kim söyleye bilir bilumum halkın güvenliği için bu yasa tasarısı gerekli. Yürürlükteki mevcut yasalar, şiddet üreten girişimleri cezasız mı bırakıyor? Yasadışı organize suçlarla ilgili polisin, savcının yetkisi yok muydu? 12 Eylül darbesinden kalma yasaların verdiği hukuksuz yetkiler yetersiz mi kaldı? 35 yıldır bu olağanüstü yetkiler kullanılmadı mı? 30 yıldır, Terörle mücadele adı altında demokratik kanallar tıkatıldı. Terörle mücadele! Kodları deşifre olunca bu kez iç güvenlik yalanına sarılma gereği duyuluyor.
Dün terörle mücadele adı altında, muhalifler üzerinde nasıl terör estirildiyse, bugünde iç güvenlik denilerek muhaliflerini bertaraf edip, asıl kendi kurmaya çalıştıkları diktatöryal iktidarlarını ve Saraylarını korumaya yönelik tedbirlerden başka bir şey değil.
Bir ülkenin güvenliği, Huzur, Refah ve Barışın gelişmesinin olmazsa olmaz dedirten koşulu daha fazla demokrasidir. Özgürlük alanlarının genişletilmesidir.
Daha fazla düşünce ve ifade özgürlüğü, daha fazla, tüm halkların kendini özgürce ifade etmeleri gibi, istem ve talepleri her dönem iktidar sahipleri, olağanüstü yasalarla cevap verilmiştir. İşte bu anlayış, hem ülke ekonomisini felç etmiş, hemde ülkeyi uluslararası arenada yalnızlaşmıştır. Halkını sürekli baskı altında tutmaya çalışan devletlerin uluslararası alanda itibarı da olmaz.
Toplumu sürekli baskı altında tutmaya çalışan yasaların, aslında ters teptiği bilinmesine rağmen hala baskıcı, özgürlükleri yasaklayıcı uygulamalarda neden ısrar ettiklerini anlamakta güçlük çekiyorum. Kendi savundukları bu yasalar, aslında kendi sonlarını hazırladıklarını da kavramak istemiyorlar. Bu halk ne diktatörler gördü. Hitler'den tut, Saddam ve Kenan Evren'in hazin sonlarından Erdoğan'ın öğreneceği çok şeyler var. Ama İktidar hırsı, sağlıklı, bilimsel düşünme yetisini kaybetmesine neden olmuş.
Hak temelli özgürlükler ne tepeden iner, nede iktidarlar tarafından iade edilir. İç Güvenlik yasa tasarısı bir yerde gelen ve gelebilecek talepleri bastırma amaçlıdır. Bu iktidar gücünün bir ilkel direncidir. Bu haksız direnci kırmak, demokrasiyi ve hukuku egemen kılmak için, başta STÖ'leri olmak üzere herkesin duyarlılık göstermesi gerekir. Zira aksi tutum onursuz bir yaşamdır, kaostur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.