NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -145-

Dünya’yı ve evreni yaratan büyük güç, her şeyi bir denge düzen içersinde yaratmış. Bu nedenle her mevsimin ayrı bir güzelliği tadı ve gerekliliği var. Şimdi idrak ettiğimiz Ramazan ayının geliş süreci Kameri yani ay takvimine göre ayarlandığı için bir ay’da veya bir mevsimde sabit değildir. Oruç ayı değişir. Dört mevsim de olur. Bu nedenle Ramazan ayı orucu her mevsimde tutulur, bu ilahi zevk yaşanır. Tutulan orucun her mevsimde ayrı bir güzelliği tadı olur. Urfa bundan 40-50 yıl evvel nüfusu bir ilçe kadar azdı. Herkes biri birini tanırdı. Urfa bir orta çağ şehri gibiydi. Her şey üretim, tüketim, el işiydi. Her şey yiyecekler, içecekler mis gibi doğaldı. Ramazan ayına hazırlanma kolektif bir bilinçle, üç aylar da başlardı. Bu hazırlığın ayrı bir neşesi ve doğalığı olurdu. Haftanın belli günlerinde yaygın olarak oruç tutulurdu. Dini yaşam çoğunluk olarak sözde değil özde olurdu. Sonbahar ve ilkbahar oruçları fazla sıcak olmadığından kolay geçerdi. Meşakatlı, zor olanı, kış ve yaz oruçları idi. Kışın şimdiki gibi ısınma araçları bulunmuyordu. Ayrıca eski Urfa kışları çok sert geçer, Kar çok yağar, çoğu kez her taraf buz tutardı. Sular soğuk olduğundan abdest almak kadar belki su bile zor içilirdi. Kış orucunun bir avantajı kolay olan tarafı günlerin kısa olmasıdır. Bu nedenle insanlar bir bakıma göre çok zorlanmaz. Oruç ayı çabuk geçerdi denilebilir. İbadetler huzur ve huşu içersinde yerine getirilirdi. Urfa’nın tarihi kaleboynu mahallesi Arabi camisinde özelikle kışın kılınan teravih namazını, seher de okunan cüzleri unutmak mümkün değil. Cami her zaman dolar taşardı. Çünkü Urfa’nın ünlü hatatı yani Kur’an yazı ustası, sanatkar, şair ruhlu Behçet hoca, Arabi camisi imamı idi. Teravih namazını huşu içersinde kıldırırdı. Teravih namazı şimdiki gibi çabuk kılınmaz, namaz aralarında okunan dualar kısa kesilmezdi. Büyüklerin namazına engel olmamak için o dönemde biz çocuklar arka saflarda yerimizi alırdık. Büyüklere uymaya çalışırdık. O dönem için cami adabı ve hayat, tabir caizse asrı saadet dönemi yaşamını andırır desem sanırım doğrudur. Sağlam bir inanç ve yardımlaşma yapılırdı. Zaten zengin ile fakir arasında şimdiki gibi büyük servet ve gelir farkı yoktu. Urfalıyız bir halıyız o dönemden kalan anlamlı ve gerçekçi bir deyişti. Komşuluk hakları vardı. Buna titizlikle riayet edilirdi. Komşular biri birlerine yemek gönderirlerdi. Kış orucunda yaşam çoğunlukla ev ile cami arasında geçerdi. Çünkü kışın günler kısa, her taraf soğuk olduğundan dükkanlar da fazla iş olmazdı. Dergah camisinde cüz dinlenir, Ömer hafızın insanı ağlatan vaizi dinlendikten sonra evin yolu tutulur, zaten vakit geçmiş iftara az bir süre kalmış olurdu. Dışarısı buz gibi soğuk. İçerde mis gibi sade yağlı sıcak yemekler insanın içini ısıtır, tadına doyulmaz olur. Yemekten sonra biraz dinlendikten sonra, yatsı ve teravih namazına gidilir. Uzun namaz kılındıktan sonra, eve gelince çok beklenilmez yatılır. Sabaha yakın, sehere kalkılır. Seher yemeği genel olarak, yuvalak dediğimiz Urfa’ya özgü bir yemek. Yuvalak kara et bulgur karışımı yoğrulup, haşlandıktan sonra yağda kızartılan bir yemek çeşididir. Seherde yenilen Yuvalak insanı tok tutar denilirdi. Urfa’da kış orucu kısaca böyle geçerdi, diyebiliriz. İlkbahar, ve sonbahar orucu insanı fazla zorlamaz dedik. Şimdi sıra diğer zor olan yaz orucuna geldi. Bu daha da zor olan yaz orucuna kısaca değinelim. Malum yaz Urfa’da çok sıcak geçer. Günler çok uzun olur. Ama buna rağmen oruçta, ibadette, kur’an dinlemede okumada aksama olmazdı. Gene ünlü vaizler Buluntu hoca, Ömer hafız, kendi dönemimde Diyarbakırlı derviş hoca vaizleri tesirli olur feyiz alınarak dinlenilir.Teravih namazları yazın cami avlılarında ağaçların olduğu yerlerde kılınır. Elektrik olmadığından ay ışığı ve yıldızlar altında kılınan namazların tasavvufi bir havası olurdu. Urfa eski yaz ramazanlarında şimdi olduğu gibi, buzdolabı, serinleme araçları yoktu. Buz yerine kar, soğuk su için topraktan yapılan küpler vardı. Bazı küplerin suyu daha soğuk olduğundan bazı komşulardan soğuk küp suyu getirilirdi. Eski Urfa’da teknik imkanlar yoktu. Ama insanlar azla yetinir, maddi anlamda küçük şeylerden mutlu olurdu. Hayırlı ramazanlar dilerim. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 15 Temmuz 2022 - Cuma

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -145-

Dünya’yı ve evreni yaratan büyük güç, her şeyi bir denge düzen

içersinde yaratmış. Bu nedenle her mevsimin ayrı bir güzelliği

tadı ve gerekliliği var. Şimdi idrak ettiğimiz Ramazan ayının

geliş süreci Kameri yani ay takvimine göre ayarlandığı için bir

ay’da veya bir mevsimde sabit değildir. Oruç ayı değişir. Dört

mevsim de olur. Bu nedenle Ramazan ayı orucu her mevsimde

tutulur, bu ilahi zevk yaşanır. Tutulan orucun her mevsimde ayrı

bir güzelliği tadı olur. Urfa bundan 40-50 yıl evvel nüfusu bir ilçe

kadar azdı. Herkes biri birini tanırdı. Urfa bir orta çağ şehri

gibiydi. Her şey üretim, tüketim, el işiydi. Her şey yiyecekler,

içecekler mis gibi doğaldı. Ramazan ayına hazırlanma kolektif

bir bilinçle, üç aylar da başlardı. Bu hazırlığın ayrı bir neşesi ve

doğalığı olurdu. Haftanın belli günlerinde yaygın olarak oruç

tutulurdu. Dini yaşam çoğunluk olarak sözde değil özde olurdu.

Sonbahar ve ilkbahar oruçları fazla sıcak olmadığından kolay

geçerdi. Meşakatlı, zor olanı, kış ve yaz oruçları idi. Kışın

şimdiki gibi ısınma araçları bulunmuyordu. Ayrıca eski Urfa

kışları çok sert geçer, Kar çok yağar, çoğu kez her taraf buz

tutardı. Sular soğuk olduğundan abdest almak kadar belki su

bile zor içilirdi. Kış orucunun bir avantajı kolay olan tarafı

günlerin kısa olmasıdır. Bu nedenle insanlar bir bakıma göre

çok zorlanmaz. Oruç ayı çabuk geçerdi denilebilir. İbadetler

huzur ve huşu içersinde yerine getirilirdi. Urfa’nın tarihi

kaleboynu mahallesi Arabi camisinde özelikle kışın kılınan

teravih namazını, seher de okunan cüzleri unutmak mümkün

değil. Cami her zaman dolar taşardı. Çünkü Urfa’nın ünlü hatatı

yani Kur’an yazı ustası, sanatkar, şair ruhlu Behçet hoca, Arabi

camisi imamı idi. Teravih namazını huşu içersinde kıldırırdı.

Teravih namazı şimdiki gibi çabuk kılınmaz, namaz aralarında

okunan dualar kısa kesilmezdi. Büyüklerin namazına engel

olmamak için o dönemde biz çocuklar arka saflarda yerimizi

alırdık. Büyüklere uymaya çalışırdık. O dönem için cami adabı

ve hayat, tabir caizse asrı saadet dönemi yaşamını andırır

desem sanırım doğrudur. Sağlam bir inanç ve yardımlaşma

yapılırdı. Zaten zengin ile fakir arasında şimdiki gibi büyük

servet ve gelir farkı yoktu. Urfalıyız bir halıyız o dönemden

kalan anlamlı ve gerçekçi bir deyişti. Komşuluk hakları vardı.

Buna titizlikle riayet edilirdi. Komşular biri birlerine yemek gönderirlerdi. Kış orucunda yaşam çoğunlukla ev ile cami arasında geçerdi. Çünkü kışın günler kısa, her taraf soğuk olduğundan dükkanlar da fazla iş olmazdı. Dergah camisinde cüz dinlenir, Ömer hafızın insanı ağlatan vaizi dinlendikten sonra evin yolu tutulur, zaten vakit geçmiş iftara az bir süre kalmış olurdu. Dışarısı buz gibi soğuk. İçerde mis gibi sade yağlı sıcak yemekler insanın içini ısıtır, tadına doyulmaz olur. Yemekten sonra biraz dinlendikten sonra, yatsı ve teravih namazına gidilir. Uzun namaz kılındıktan sonra, eve gelince çok beklenilmez yatılır. Sabaha yakın, sehere kalkılır. Seher yemeği genel olarak, yuvalak dediğimiz Urfa’ya özgü bir yemek. Yuvalak kara et bulgur karışımı yoğrulup, haşlandıktan sonra yağda kızartılan bir yemek çeşididir. Seherde yenilen Yuvalak insanı tok tutar denilirdi. Urfa’da kış orucu kısaca böyle geçerdi, diyebiliriz. İlkbahar, ve sonbahar orucu insanı fazla zorlamaz dedik. Şimdi sıra diğer zor olan yaz orucuna geldi. Bu daha da zor olan yaz orucuna kısaca değinelim. Malum yaz Urfa’da çok sıcak geçer. Günler çok uzun olur. Ama buna rağmen oruçta, ibadette, kur’an dinlemede okumada aksama olmazdı. Gene ünlü vaizler Buluntu hoca, Ömer hafız, kendi dönemimde Diyarbakırlı derviş hoca vaizleri tesirli olur feyiz alınarak dinlenilir.Teravih namazları yazın cami avlılarında ağaçların olduğu yerlerde kılınır. Elektrik olmadığından ay ışığı ve yıldızlar altında kılınan namazların tasavvufi bir havası olurdu. Urfa eski yaz ramazanlarında şimdi olduğu gibi, buzdolabı, serinleme araçları yoktu. Buz yerine kar, soğuk su için topraktan yapılan küpler vardı. Bazı küplerin suyu daha soğuk olduğundan bazı komşulardan soğuk küp suyu getirilirdi. Eski Urfa’da teknik imkanlar yoktu. Ama insanlar azla yetinir, maddi anlamda küçük şeylerden mutlu olurdu. Hayırlı ramazanlar dilerim. Devam edecek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.