Dünya’yı ve evreni yaratan büyük güç, her şeyi bir denge düzen
içersinde yaratmış. Bu nedenle her mevsimin ayrı bir güzelliği
tadı ve gerekliliği var. Şimdi idrak ettiğimiz Ramazan ayının
geliş süreci Kameri yani ay takvimine göre ayarlandığı için bir
ay’da veya bir mevsimde sabit değildir. Oruç ayı değişir. Dört
mevsim de olur. Bu nedenle Ramazan ayı orucu her mevsimde
tutulur, bu ilahi zevk yaşanır. Tutulan orucun her mevsimde ayrı
bir güzelliği tadı olur. Urfa bundan 40-50 yıl evvel nüfusu bir ilçe
kadar azdı. Herkes biri birini tanırdı. Urfa bir orta çağ şehri
gibiydi. Her şey üretim, tüketim, el işiydi. Her şey yiyecekler,
içecekler mis gibi doğaldı. Ramazan ayına hazırlanma kolektif
bir bilinçle, üç aylar da başlardı. Bu hazırlığın ayrı bir neşesi ve
doğalığı olurdu. Haftanın belli günlerinde yaygın olarak oruç
tutulurdu. Dini yaşam çoğunluk olarak sözde değil özde olurdu.
Sonbahar ve ilkbahar oruçları fazla sıcak olmadığından kolay
geçerdi. Meşakatlı, zor olanı, kış ve yaz oruçları idi. Kışın
şimdiki gibi ısınma araçları bulunmuyordu. Ayrıca eski Urfa
kışları çok sert geçer, Kar çok yağar, çoğu kez her taraf buz
tutardı. Sular soğuk olduğundan abdest almak kadar belki su
bile zor içilirdi. Kış orucunun bir avantajı kolay olan tarafı
günlerin kısa olmasıdır. Bu nedenle insanlar bir bakıma göre
çok zorlanmaz. Oruç ayı çabuk geçerdi denilebilir. İbadetler
huzur ve huşu içersinde yerine getirilirdi. Urfa’nın tarihi
kaleboynu mahallesi Arabi camisinde özelikle kışın kılınan
teravih namazını, seher de okunan cüzleri unutmak mümkün
değil. Cami her zaman dolar taşardı. Çünkü Urfa’nın ünlü hatatı
yani Kur’an yazı ustası, sanatkar, şair ruhlu Behçet hoca, Arabi
camisi imamı idi. Teravih namazını huşu içersinde kıldırırdı.
Teravih namazı şimdiki gibi çabuk kılınmaz, namaz aralarında
okunan dualar kısa kesilmezdi. Büyüklerin namazına engel
olmamak için o dönemde biz çocuklar arka saflarda yerimizi
alırdık. Büyüklere uymaya çalışırdık. O dönem için cami adabı
ve hayat, tabir caizse asrı saadet dönemi yaşamını andırır
desem sanırım doğrudur. Sağlam bir inanç ve yardımlaşma
yapılırdı. Zaten zengin ile fakir arasında şimdiki gibi büyük
servet ve gelir farkı yoktu. Urfalıyız bir halıyız o dönemden
kalan anlamlı ve gerçekçi bir deyişti. Komşuluk hakları vardı.
Buna titizlikle riayet edilirdi. Komşular biri birlerine yemek gönderirlerdi. Kış orucunda yaşam çoğunlukla ev ile cami arasında geçerdi. Çünkü kışın günler kısa, her taraf soğuk olduğundan dükkanlar da fazla iş olmazdı. Dergah camisinde cüz dinlenir, Ömer hafızın insanı ağlatan vaizi dinlendikten sonra evin yolu tutulur, zaten vakit geçmiş iftara az bir süre kalmış olurdu. Dışarısı buz gibi soğuk. İçerde mis gibi sade yağlı sıcak yemekler insanın içini ısıtır, tadına doyulmaz olur. Yemekten sonra biraz dinlendikten sonra, yatsı ve teravih namazına gidilir. Uzun namaz kılındıktan sonra, eve gelince çok beklenilmez yatılır. Sabaha yakın, sehere kalkılır. Seher yemeği genel olarak, yuvalak dediğimiz Urfa’ya özgü bir yemek. Yuvalak kara et bulgur karışımı yoğrulup, haşlandıktan sonra yağda kızartılan bir yemek çeşididir. Seherde yenilen Yuvalak insanı tok tutar denilirdi. Urfa’da kış orucu kısaca böyle geçerdi, diyebiliriz. İlkbahar, ve sonbahar orucu insanı fazla zorlamaz dedik. Şimdi sıra diğer zor olan yaz orucuna geldi. Bu daha da zor olan yaz orucuna kısaca değinelim. Malum yaz Urfa’da çok sıcak geçer. Günler çok uzun olur. Ama buna rağmen oruçta, ibadette, kur’an dinlemede okumada aksama olmazdı. Gene ünlü vaizler Buluntu hoca, Ömer hafız, kendi dönemimde Diyarbakırlı derviş hoca vaizleri tesirli olur feyiz alınarak dinlenilir.Teravih namazları yazın cami avlılarında ağaçların olduğu yerlerde kılınır. Elektrik olmadığından ay ışığı ve yıldızlar altında kılınan namazların tasavvufi bir havası olurdu. Urfa eski yaz ramazanlarında şimdi olduğu gibi, buzdolabı, serinleme araçları yoktu. Buz yerine kar, soğuk su için topraktan yapılan küpler vardı. Bazı küplerin suyu daha soğuk olduğundan bazı komşulardan soğuk küp suyu getirilirdi. Eski Urfa’da teknik imkanlar yoktu. Ama insanlar azla yetinir, maddi anlamda küçük şeylerden mutlu olurdu. Hayırlı ramazanlar dilerim. Devam edecek