Arpak, Vali Erin’i yazdı
Arpak, Vali Erin’i yazdı
Urfa ve Urfa değerlerine dair yazdığı makaleler ile sıklıkla gündem olan sanatçı Ekrem Arpak bu kez Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin'i anlattığı " BÖYLE VALİ Mİ OLUR " makalesi ile büyük ses getirdi.
Kalemi ile İbrahim Tatlıses'i göz yaşlarına boğan, Siverek'li Bilim Adamı Adnan Kasman'a dair yazısı ile Ankara'da ses getiren. Gazeteci Şükrü Dolaş ve siyaset adamı Habib Arslan'ın yanı sıra Fotoğraf sanatçısı Sedat Kıran gibi bir çok Urfalı değerimizi anlattığı yazıları ile ciddi ilgi bulan Arpak'a başta TV fenomeni ve posta gazetesi yazarı Mesut Yar olmak üzere ulusal medyadan da övgüler yağıyor.
Viranşehirli hemşerimiz gazeteci Mustafa Şekeroğlu, yine Urfalı ünlü yönetmen yapımcı Faruk Aksoy'u yazdığı yazılar da ilgi uyandırmıştı.
Özellikle AB Uyum Komisyonu Başkanı M.Kasım Gülpınar'ı anlattığı " MEYVE VEREN AĞAÇ SULANIR " makalesi günlerce konuşulan Arpak bu kez Abdullah Erin'i yazdı.
DÜŞÜNDÜRÜYOR AĞLATIYOR GÜLDÜRÜYOR VE DURMADAN ANLATIYOR
Sanat yaşamı boyunca memleket tanıtımı ve memleket değerleri için büyük çalışmalar yapan ve memleket sevdası ile dikkat çeken Arpak yazılarında okurlarını düşündürüyor, ağlatıyor, güldürüyor ama hak ettikleri gibi anlatarak kamuoyuna bir nevi vefa duygusu dolu mektuplar ile sesleniyor.
BİR VALİ ANCAK BÖYLE ANLATILIR
Arpak'ın Abdullah Erin'e dair duygu dolu o makalesi;
BÖYLE VALİ Mİ OLUR!
Bir konser turnesi kapsamında Güneydoğu Anadolu yollarına düşüyoruz sevgili eşim ile.
Eşimin varlığı her zamanki gibi bir başka güven duygusu veriyor bana.
Aklımız bir yandan teyzelerine bıraktığımız kızlarımızda, öte yandan turnenin yoğun ve yorucu geçecek görüşmelerine takılmış.
Urfa Havaalanın da her zamanki gülümseyen yüzü ile, Sevgili kardeşim Yakup Yazar karşılıyor bizi.
Bol acılı Urfa ciğer kebabı ile alışık olmadığımız ama hayli ilginç bir kahvaltıdan sonra bölgeyi avucu içi gibi bilen Yakup kardeşimiz direksiyona geçiyor.
Bölge hakkında kırk yıllık tarihçi gibi bütün bilgilere sahip olan Yakup direksiyonu önce Harran'a kırıyor. 20 km'lik yol boyunca Harran Evleri ve dünyanın ilk üniversitesi hakkında oldukça doyurucu ve değerli bilgileri alıyoruz Yakup'tan.
Harran girişinde o tarihi evlerden birinin tam ortasında yer alan ve Suriye göçmeni bir gencin işlettiği çay ocağında soluklanıyoruz.
Bir yandan kaçak çayımızı yudumlarken, bir yandan dimdik ayakta duran ve buram buram tarih kokan Harran evlerinin büyülü ortamının tadını çıkarıyoruz.
Kısa bir çay molasından sonra yine Yakup rehberliğinde gezintiye çıkıyoruz. Derya ile göz göze geliyoruz o an. Belli ki aynışaşkınlığı yaşıyor, aynı şeyi düşünüyoruz.
Bir bir yıkılmakta olan ve içlerine betonarme evlerin inşa edildiği tarihi evlerin ağlar gibi duran halleri üzüyor bizi.
Harran Kalesinin önünden geçerken Restorasyon Çalışması yapıldığına dair bir tabela ile karşılaşıyoruz ama kalenin içi de dışı da içler acısı!.
Üzüntümüz; dünyanın ilk üniversitesi konumundaki tarihi medresenin korunaksız, yağmalanmış, yıkılmışhallerini görünce ikiye katlanıyor.
Tüm bu ilgisizliğe rağmen Harran tarihin derinliğine alıp götürüyor bizi.
Güzelim Harran'ı görmeye gelen bir avuç yerli turisti karşılayan tek sosyal etkinlik; etrafında sivrisineklerin uçuştuğu uyuz bir Deve!
"Allah'tan yabancı turist gelmiyor, yoksa rezil olurduk!." diye Deryanın kulağına fısıldıyorum. Ne acı değil mi?
Göbeklitepeye de uğramak istiyoruz ama; " Abi, Göbeklitepe ziyarete kapalı! " diyor Yakup. " ve devam ediyor " Hoş açık olsa ne olur? Doğru dürüst bir yol yok! Etrafında dinlenebileceğimiz bir tesis daha önemlisi yol gösteren bir tabela bile yok! "
Dünyanın bilinen yazılı tarihini 6.000 yıl geriye iten bu muhteşem eserin kaderine terk edildiği bilgisinin üzüntüsü kalıyor elimizde.
Fazla zaman kaybetmeden Urfa Valiliğine doğru yola çıkıyoruz.
Sn. Güngör Azim Tuna valimizin oldukça sıcak ilgisi ile karşılanıyoruz.
Sn. Vali etkinliğe oldukça sıcak bakıyor; oldukça samimi geçen görüşme anlaşma ile nihayete varıyor.
Teşekkür edip ayrılıyoruz
Yorucu geçen günün akşamını Balıklıgölün o muhteşem dokusunda dinlenerek geçiriyoruz.
Ertesi sabah Sevgili Yakup kardeşimiz alıyor bizi ve Adıyaman'a doğru yola çıkıyoruz.
Her zamanki gibi Yakup tarihin tozlu sayfalarını karıştırıyor ve eşsiz bilgileri bizimle paylaşıyor.
Uzun ve bereketli toprakların arasından kıvrılan yollarda fıstık ağaçlarını görüyoruz. Yakup üzülerek çoğunun söküleceğini söylüyor! Çünkü fıstık üreticileri kar etmiyor diyor..
Atatürk Barajına kuş bakışı manzarası ile insanı bambaşka bir dünyaya götüren dinlenme tesislere uğruyoruz.
Kısa bir moladan sonra öğle saatlerinde Adıyaman’a varıyoruz. Adıyaman’ın çiçeği burnunda Valisi Sn. Abdullah Erin'i yemek saatinde rahatsız etmek istemiyoruz ancak; valiliğe giderek bekleme kararı alıyoruz.
İlk görünüşte oldukça sakin görünen valiliğin dördüncü katına geldiğimizde mahşeri bir kalabalık ile karşılaşıyoruz!
Dönüp Yakup kardeşime " Galiba Sn. Valinin halk gününe denk geldik " diyorum. Bunu duyan Vali Özel Kalemi Murat Bey gülümseyerek " Hayır, bizim her günümüz böyle geçiyor! " diyor ve Sn. Valinin bizimle baş başa görüşeceğini belirterek bekleme salonuna alıyor.
Burada toplanan kalabalıktan Sn. Erin'in kısa sürede Adıyaman halkının büyük sevgisini kazandığını öğreniyoruz. " Sn. Valimizi bizlere Allah gönderdi" diyor yaşlı bir teyze.
Bir başkası " Allah onu başımızdan eksik etmesin " diye ekliyor.
Saatler geçiyor. Vali Beyin makamına ağlayan gözlerle girenlerin mutlulukla çıktığını gözlemliyoruz.
Bir valilik çalışanından Sn. Valinin halkın sorunlarını makamında ve ya yerinde dinlemek için bazen yemek yemeyi dahi unuttuğunu, çoğu kez bir simitle idare ettiğini öğreniyoruz.
Mesleğimiz gereği birçok değerli valimizi ziyaret etmişliğimiz vardır. Ve bu tecrübeden biliriz ki; genelde haftada birgün halk günü düzenler valilikler ama Sn. Erin valiliği haftanın her günü halkın gönül sofrasına çevirmiş. Sofraya gelen halk mutlu ayrılıyor.
Bu arada Sn. Valinin gelişi ile kendisini çok seven ve gurur duyan Mardinli hemşerilerimizin sayesinde Adıyaman da adeta Mardinli turizminin patladığı esprisine tanıklık ediyoruz.
Nihayet Sn. Valimiz ile görüşmek üzere davet ediliyoruz. Karşımızda devlet adamı zarafeti, şıklığı ve ciddiyetinde ama gülümseyen yüzüne halkın samimiyeti vurmuş bir vali portresi çıkıyor.
Çaylar geliyor, samimi ve sıcak sohbet hepimizin içini ısıtıyor.
Sn. Valinin memleket sanatçısına düşkünlüğüne ve musiki bilgisine hayran kalıyor, şaşırıyoruz.
Memleket sevdam ve tanıtımına katkımdan dolayı teşekkür ediyor nezaketle.
Ve derin bir muhabbet ile başlayan sohbet aynı sevgi, saygı, duygu ile uğurlama esnasında son buluyor.
Sn. Valimiz bizi kapıya kadar uğurlarken, Adıyaman'ın kadim kültürünü, tarihi zenginliklerini, mutfağını anlatan bir tür dergi ile Adıyaman ritüellerinden oluşan tanıtıcı küçük hediyelerini vermeyi ihmal etmiyor.
Aklıma Urfa geliyor. Böyle bir tanıtıma gerek duyulmayan Urfa!
Valilikten ayrılırken eşime ve Yakup’a " Bakın göreceksiniz; Sn. Erin yakın zamanda büyük şehirlerden birine atanacak! " diyorum.
Her ne kadar üç büyük ( İstanbul, Ankara,İzmir ) dileğim ve beklentim gerçekleşmemiş olsa da; Sn. Erin memleketime atanıyor kısa süre sonra.
Kendisine kutlama ziyaretinde bulunuyor kalbi başarılarımızı iletiyoruz.
Sonra basından ve sanatçı olduğumuz için bize yazan hemşerilerimizden Sn. Erin'e dair ardı ardına başarı, sevgi, inanmışlık, güven dolu mesajlar alıyoruz.
Bir resimde Sn. Erin'in elinden tuttuğu yoksul kız çocuğunun mutluluğunu okuyoruz. Bir başka karede, yaşlı bir amca ile baba/oğul duygusunda sarmaşdolaş olduğu yoksul bir amcanın sevinç gözyaşları dökülüyor.
Bir bakıyoruz oldukça sade bir mahalle kahvehanesinde okey oynayan halkın yanında çay içiyor Sn. Erin!
Resimde dikkat çeken ayrıntı; Sn. Valiye duyulan derin saygının yanında büyük bir sevgi ve güvenin ile devleti kendi yanında gören halkın gönül rahatlığı oluyor.
Durmak bilmiyor Sn. Erin.. Birçok valinin kaderine terk ettiği Ceylanpınar'a ardı ardına ziyaretlerde bulunuyor.
Ve Siverek, Harran, Akçakale, Viranşehir ve diğer ilçeler
Kah bir sabah kahvaltısında halkın yer sofrasında, kah bir akşam çayının demli tadında ama hep halkın yüreğinin tam ortasında ve onların sevinçlerine, acılarına dokunurken görüyoruz Sn. Erin'i..
Elden bırakmadığı devlet adamı ciddiyetine halktan olmanın güzelliklerini serpiyor.
Bir bakıyorsun Ankara'da Urfa'nın eğitim sorunu için ter döküyor, bir bakıyorsun ıssız bir dağ köyüne bir valinin şefkatini dağıtıyor.
Abdullah Erin bir devlet adamının zarafeti ile yürüdüğü yollarda Urfa halkına umudun, güvenin, çalışmanın, emeğin, kardeşliğin, birlikteliğin ve memleket sevgisinin tohumlarını ekiyor.
Urfa gibi nüfusu iki milyonu aşan önemli bir şehirde halkın valisine duyduğu güven, aslında devlete duyduğu güven anlamına gelir. Ve Sn. Erin bu duygunun sağlam temellerini atmaya başlamıştır.
Bakınız; her bağlamda ciddi sorunlar ile boğuşan Urfa da kısa sürede bu gönül bağını kurmak kolay değildir.
Urfa siyaseti kaygandır. Arap sabunu her başarılı kişinin yollarına muntazaman dökülür Urfa da!.
Bu gerçeğe rağmen şimdiye kadar çıktığı yollarda zırnık sapmadan, kayıp düşmeden halka ulaşan Sn. Erin'e bundan sonrada yol açıklığı diliyorum.
Bakınız bir vali o şehrin en önemli Mülki Amiridir. Halkın sığınabileceği Devletin en yüksek perdeden temsilcisi, vekili ve karar merciidir.
100 yıllık tarihimizde görev yaptıklarışehirlerde yaşayan milyonların gönlünü kazanmış nadir insanlar vardır. Bulundukları yere huzur, başarı, bereket, hakkaniyet getiren bu tür insanlarda efsane olmayı başarmış bir avuç isimlerdirler.
Ve Sn. Erin o bir avuç efsane arasına adını altın harfler ile yazdırmaya doğru sağlam adımlar ile ilerlemektedir
Bu duruşunun ve attığı adımların altında böyle bir gayesi olmadığını da samimiyet ile söyleyebilirim.
Siz hiç kuru soğanı bulgura katık eden bir yoksulun sofrasında kaşık sallayan bir vali gördünüz mü?!
Ben gördüm, Adıyaman gördü, Urfa gördü..
EN GÜZEL YOLCU?
Vaat edilen çok büyük ödülü bırakıp, ardından gelecek yarışmacılar için yolun ortasındaki moloz yığını ve tümseği çıplak elleri ile ortadan kaldıran adamın hikâyesini bilir misiniz?
Tümseğin altında bulduğu altın dolu kupayı Krala sunar. Ancak Kral " O altınlar senin! " der. Çünkü bu yolun en güzel yolcusu sendin ve bu senin ödülün der adama.
İşte " Halka hizmet, Hakka hizmettir şiarı ile yürüdüğü yolları ardı sıra gelecekler için yürünebilir hale getiren bir değerdir Abdullah Erin. Ve bu duruşu ile milyonlarca Urfalı gibi yüreğimizden kopan sevgi kupasını hak etmiştir. Çünkü o sadece Kralın değil bir şehrin EN GÜZEL YOLCUSU olmuştur.’’
Kendisini bir kez daha kutluyor, memleketim adına teşekkür ederken; yaşam boyu sağlık, başarı, huzur diliyorum. Ve Allah yar ve yardımcısı olsun duası ile selamlıyorum.
Kendisinden naçizane isteğimiz: son zamanlarda başta Sn. Adnan Kasman olmak üzere haksızlığa uğramış Urfalı değerlerimize biraz daha ilgi göstermesi ve dünyanın gözlerini çevirdiği tarihi güzelliklerimizin tanıtımına yönelik projelere imza atmasıdır.
Gördüğünüz gibi " Böyle Vali mi olur? " sorusunun güzellikten yana cevabıdır Sn. Abdullah Erin. Kutluyoruz.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.