"Süreci çocuğumuz gibi korumalıyız"
Gündem
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
27.03.2013 - 09:53, Güncelleme:
12.09.2022 - 18:02 1996+ kez okundu.
"Süreci çocuğumuz gibi korumalıyız"
Röportaj: Naif KAÇMAZ
30 yılı aşkın bir süredir bölgede devam eden savaşta 40 bin insanın hayatını kaybetmesi sonrası devlet ile PKK arasında İmralı'da Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeler, barış umutları arttığı izlenimi veriyor. 21 Mart nevroz bayramı kutlamalarında Öcalan'ın mektubunun okunması,buna karşılık hükümetten olumlu sinyaller alınması bu umutları giderek artırırken, örgütün silahlı unsurları talimata uyarak Türkiye topraklarını terk etmeye hazırlanıyor. Süreç işliyor ve bir taraftan Türkiye ve Ortadoğu yeni bir sürece doğru ilerliyor. Bu bağlamda barış süreci öncesi bölgede yaşanan olayların bir ayağı olan Şanlıurfa'da süreç nasıl karşılanıyor, tepkiler neler ve barış söylemi getirileri ne olacak gibi sorularının yanıtlarını sizler için arıyoruz. YENİURFA gazetesi olarak dün Cuma Ağaç'ın görüşlerine yer vermiştik. Bugün ise köşe yazarı ve kent konseyi Başkanı Sabri Dişli'nin görüşlerini aldık. Dişli, röportajdaki açıklamasında sürecin hassasiyetine ve toplumun tüm kesimlere görevler düştüğüne dikkat çekiyor. Biliyorsunuz son günlerde Türkiye'de devlet ile PKK arasında başlayan görüşmelerle barış rüzgarları esiyor. Ve ülkeye barışın gelmesi umut ediliyor. İlk olarak süreç öncesi ile ilgili gözlemleriniz neler? Savaş, ülkeye neler getirdi, neler götürdü?Şimdi bu ülkede süreç öncesi ekonomiden tutunda her ailenin bir endişesi vardı. 22 yaşında çocuğunuaskere gönderecek askerde olanların bir endişesi vardı. Turizm sektöründe bu bölgenin bir endişesi vardı. Neydi bu endişeler Urfa'dan bir örnek vermek gerekirse…. Urfa'da yaşanan büyük bir olay uluslararası haber ajanslarına düştüğünde buradaki rezervasyonları anında etkiliyordu. Asıl bu ekonomikboyutu bir de insani boyutu var. Oğlu askerde olan anne babalar her gün televizyonu izleyip acaba çocuğumuzun askerlik yaptığı yerden olumsuz bir haber gelir mi? Tam tersine dağa çıkmış Kürt ailelerini birde düşünün çatışma haberleri geliyor. Diyor kimesajla atıyorum…. Habur tarafında hakka Şırnak dağlarında bir çatışma süreci başladı bu haberleri izliyorduk. Bunları duyan çocuğu dağda olan anne babanın durumunu düşünün. Kürtlere verilecek haklar dışına çıkarak olayın bu yönünü düşünebiliyormuşsunuz. Bir baba olarak ben düşünüyorum bir başka bir şey olarak değil. Kürt veya Türk olarak değil anne baba olarak olaya bakmak lazım.Savaş Süreci uzun zaman sürdü.
Gözlemlerinize dayanarak bilanço nedir?
Çatışma olduğu zaman televizyonun başına geçerken 15 terörist öldü 2 asker şehit oldu haberi geçiyor. Bu ne kadar tehlikeli biliyormuşsunuz. Şimdi siz batıda yaşıyorsunuz. Kürt göçmensiniz bazen zaman zaman Kürt aksanı ile konuşuyorsunuz göç ettiğimiz kasabadakebapçıdükkânıaçmışsınız. O gün o ilçeye kasabaya bir asker cenazesi geldiğinde o aile o cenazenin acısı soğuyana kadar ne kadar tedirgin olduğunu düşünün. Sadece güney ve doğu Anadolu'dakilerin mi etkilendiğini düşünüyorsunuz? Doğunun en ücra köşesine kadar tüm aileler askerlerpolisler bu süreçten ne kadar etkilendiğini bunu yaşayanlar bilir. Bir de düşünün cephedesiniz. Yanınızda arkadaşlarınız var. Çatışma anında ideolojik derinlikte düşünemezsiniz. Yani karşımdaki gerilladır bir özgürlük savaşçısıdır diye düşlenemezsiniz. Tabi şuur altına bit Türk ve Kürtayrımcılığı yerleştiriliyordu. Biraz daha açar mısınız?Ayrıştırmalar giderek derinleşiyor. Bu süreç öyle bir zaman denk geldi ki bazı Kürt aktivistler bin yıl birlikte yaşamın dışında Kürt halkının var oluşunu zaman zaman şoven tutum içerisine girip yeni yetişen gençlere var olan bir tarihin dışında da bir protez tarihle onları etkiliyorlardı. Zaman zamnBDP'de siyasi derinliği olanlar Ahmet Türk Gibi ya da Sırrı Süreyya Önder gibi kişiler biz bu süreci tamamlayamazsak bizde sonraki nesil daha fazla bedelleri ödenecekti diye düşündüler. Ve herkes Bunun bilincindeydi. Hem Kürtler hem de Türkler bunun bilincindeydi. Süreç içerisinde 40 bin ölü varken, batıda birkaç tane il dışında (Adana, Mersin gibi) gettolaşma olmadı. Mahalleler ayrılmadı. Mahalleler ayrılmayınca iç içe yaşamın zorunluğu biz iki halkı da aile ve komşuluk yaşamına önem vermesi nedeniyle hiçbir zaman için bir mahalleye baskın düzenlenemedi.Bunu başaramadılar bu Türk ve Kürt halkının yeni jenerasyonun başarısıdır. Bir başka ülkede 40 bin ölümden sonra önce mahalleler, kasabalar sonra da şehirler ayrışır. Çok şükür ülkemizde bunlar yaşanmadı. Burada süreci tamamlama amacı güdülmeli. İzlenen eski politikalarda ne vardı? Her evden bir ceset çıkarıp o cesedin arkasına sığınmak. Yani, bir başka değişte ölülerin üzerinden siyaset yürütmek güdülürdü. Süreçle bunun da sona ermesi umut ediliyor.Süreçteki en önemli hassas noktalar sizce neler?Derlerki en kötü barış her savaştan iyidir. Bir kere bunu düşünelim. Bu amaçla bu röportajda ben yanlış bir kelime konuşur muyum diye düşünüyorum. Endişe ediyorum. Bu endişemin nedeni ne biliyor musunuz?Bu sürece zarar vermemek. Zarar veren kişiler ideolojik saplantılarından kopmamış olaya insani yaklaşmamaktadır. Bu yüzde bir kere İmralı ile görüşme kelimesini ortadan kaldıralım. Gidip bir adayla mı konuşuluyor?Adanın da dile geldiği yok. Orada şu veya bir şekilde bir insan var.Bu insan 2 milyonu aşkın oy almış bir partinin parçası olarak ve yine bir okadarda Kürt'ün de lideri olarak kabul ediliyor. Artık Abdullah Öcalan ile görüşüldüğüne göre muhataptır. Bunu böyle özümsersek bazı şeyleri içimize sindirmememiz daha kolay olur. Çünkü altı bin şehit ailesine oğlunun neden öldüğünü anlatmak çok güçtür. Aynı şekilde 35 bin PKK'lı öldüğü söyleniyor. Kürt aileleri de bizim çocuklarımız neden öldü diye sorarlar. İki taraf için geçerli bu. Ama ne zamanki biz bütün kimliklerden arınırsak bu barış süreci de o denli hızlı işler diye düşünüyorum. Geri çekilme başladı ve sürecin ilk somut adımı olarak değerlendirildi. Bu adımı siz nasıl görüyorsunuz?Şimdi geri çekilme konusunda AbdullahÖzalan, eğer yanlış hatırlamıyorsam silahları bırakma anlamında bir şey söylemedi. 'Silahlar sussun' dedi. Bu biraz beni endişelendiriyor. Silah her zaman orada bulunmamalı. Bir diğer konu ise bizim yıllar sonra duyduğumuz. İşte geri çekilen insanlara hava yolu ile akınlar düzenlenmemesi lazım. Süreç içerisinde eğer karşı taraf ben ataşe kes dedim derse ve ateşi de kesmişse askeri kurum onlara saldırı düzenlenmemelidir. Her ne zaman buna benzer bir süreç gelişse buna benzer provokasyonlar olmuştur. Hatta bazı kesimler dumura uğrasın diye her seçim öncesinde bir ateşkes olurdu. Seçim sonrasına kadar iki taraf çekilir, seçim sonrası ise daha güçlü bir şekilde bir savaş başlardı. Ama bu süreçte hiçbir zaman için olay bu noktaya kadar gelmedi yani Abdullah Öcalan'ın muhatap alınması konusu geri çekilin olayı. Geçmişte hiçbir ateşkeste geri çekilme olayı yoktur. Bakın Fransa'da olan üç PKK'lı kadının öldürülmesi bu süreci durduramamışsa hiçbir şey durduramaz. Geçmişte olsaydı herkes duygusal davranırdı ve sokaklara çıkardı. Ancak öyle olmadı ve birileri hayal kırıklığına uğradı. Bu yüzden daha dirayetli olmak gerekiyor.Burada dikkat diyebileceğimiz neler var…?Burada akil adamlar denilen olayda seçilecek kişiler iyi seçilmeli. Burada dikkat edilmesi gereken, şovenist, ırksal konuların içerisindeyetişmiş kişilerolmamasına dikkat edilmeli. Yani o tip kişilerden kurtulmamamız lazım bizim. Geçim kaynağı Kürt siyasal hareketinin var oluşu ya da Türkçülük olan kişilerden kesinlikle uzak durmamamız lazım. Kullanılan terminoloji, dil ve üslup konusunda ne düşünüyorsunuz?Bu da dikkat denilebilecek bir konu. Siz bir insanın yapısını kolay kolay değiştiremezsiniz. Çünkü adamın alt yapısı o. Ne sorarsan sor, kendi heybesinde ya da dağarcığında olanları size sunacaktır. Başka bir şey yok çünkü. Barışı görmemişki, ateşkesi de görmemiş. Çünkü bu savaşla yatıp bu savaşla kalkıyor. Bir de Kürt halkını özellikle bir kesimin işte biz Kürdüz diye eziliyoruz kürdüz diye bize bunu yapıyorlar aşağılık kompleksinden kurtulması lazım. Artık bu ülkede işte kurtuluş savaşında, Çanakkale konuları artık bilenen bu söylemler milletin kafasına mıh gibi çakıldı. Artık herkes biliyorki bu ülke 1921 anayasası ile Türkler ve Kürtler birlikte kuruldu. Ancak daha sonra bazı olaylardan dolayı Osmanlı topraklarının azalıp küçülmesi gibi bir psikoloji ile yani biz Güneydoğu Anadolu bölgesini de mi kaybedeceğiz? kaygısı Türk kimliğine dayalı bir ulusal devlet oluşturulması girişiminde bulunmaya itti. Ama başarılamadı. Türkiye Cumhuriyeti olarak ortaya çıkıldı ve geçmişte yaşananlar eşyanın tabiatına aykırıydı. Bir diğer konu ise bence muhalefetin özellikle MHP'nin karşı duruşuna karşı sert söylemlerde bulunmamak lazım. Kışkırtıcı da olamamak gerekiyor. Diğer grup hangisi CHP dir. CHP'nin söylemleri yumuşak bu yüzden onları muhatap alırken özellikle Başbakan Erdoğan'ın iç siyasete dönük demeçler yerine daha bir barış dilini kullanarak yaklaşmalı. Çünkü şu anda halkın çoğunluğu bunu istiyor. Türkiye nüfusunun %75'i en azından bu barış sürecinin ilerlemesini istiyor. Elbette ki onlara duyulan sempatiden dolayı verilen her sert tepki muhalif tabanları kışkırtıyor. Bu yüzden bu süreci çok nazlı bir çocuk gibi yaşatmamız ve sürdürmememiz gerekir. Medyanın tavrını nasıl buluyorsunuz? Ya da nasıl olmalı?Valla kim ne derse desin medyada Mehmet Altan gibi Cengiz Çandar gibi onlar hakkında ne söylenirse söylesin bu barış sürecindeki duruşları belidir.Bu insanlara güvenilir kişilerdir. Dün iktidar doğru şeyler yaparken bu insanlar baş tacıydı ancak bugün yanlış şeyler yapılıyor diye yerden yere vuruluyorlar. İşlerinden oluyorlar. Böylesine hümanist duruşlu yazarların çizerlerin. Bu süreçte kıymetinin bilinmesi gerektiğini düşünüyorum. Haber tarzı ve içerik konusunda ne düşünüyorsunuz?Şimdi sizin medya derken muhatap aldığınız herkesin bir yayın organı var. Şimdi gidin Özgürgündem'in kayla alamazsınız, ya da diğer taraftan Türklük konusunda yetişmiş olan basını kayla alamazsınız. Eğer bunların temsil ettiği küçük bir azınlığı dikkate alırsanız sürece büyük zarar vermiş oluruz. Yine gelip işte o ideolojik saplantısı olan medyaya dayanıyoruz. Sosyal medya bu konuda beni düşündürüyor. Açıkçası Türkçülükten beslenen insanların karşı duruşları var. Eğer Kürt halkı veya Türk halkı bu duruşları muhatap alırlarsa çok yazık olur.Görüşmelerin ardından Türkiye'ye ilk getiriler yansıdı mı?
Örneğin İsrail'in özrü bunu sürece de dayandırılıyor.Şimdi bu uluslararası komplo teorileri baz alarak kocuşmak kadar saçma sapan bir şey yoktur. İşte Büyük Ortadoğu Projesi meşhur. Ben onu bunu bilmem arkadaş bu ülkede ölen insanları bilirim.Ben bunun çözülmesini isterim. Efendim İsrail'in özür dilemesi sürece denk gelmiş, komplo teorileribiter, ki eğer varsa o uluslararasıstratejistler bunu işletir, plan biter ondan sonra birisi çıkar bir kitap yazar. Bizim ne kadar başkalarının güdümü ile aslında ne kadar yanıldığımızı gözlemleriz. Bu işler hep böyle yaşanmıştır geçmişte. Barışın getirileri neler olacaktır sizce?Herşeyden önce toplumsal barışıklık için çok önemli. Türkiye birçok sorununu bu sayede aşacaktır. İnsanların daha rahat ve özgür bir şekilde düşünme alanı bulabileceğine inanıyorum. Ekonomik gelişmişliğe önemli ölçüde katkı sunacaktır. Süreç daha sonraki dönemlerde ne gösterisi bilinmez ama barışın bir şeylere zarar verdiğini kimse iddia edemez.
Röportaj: Naif KAÇMAZ
30 yılı aşkın bir süredir bölgede devam eden savaşta 40 bin insanın hayatını kaybetmesi sonrası devlet ile PKK arasında İmralı'da Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeler, barış umutları arttığı izlenimi veriyor. 21 Mart nevroz bayramı kutlamalarında Öcalan'ın mektubunun okunması,buna karşılık hükümetten olumlu sinyaller alınması bu umutları giderek artırırken, örgütün silahlı unsurları talimata uyarak Türkiye topraklarını terk etmeye hazırlanıyor. Süreç işliyor ve bir taraftan Türkiye ve Ortadoğu yeni bir sürece doğru ilerliyor. Bu bağlamda barış süreci öncesi bölgede yaşanan olayların bir ayağı olan Şanlıurfa'da süreç nasıl karşılanıyor, tepkiler neler ve barış söylemi getirileri ne olacak gibi sorularının yanıtlarını sizler için arıyoruz. YENİURFA gazetesi olarak dün Cuma Ağaç'ın görüşlerine yer vermiştik. Bugün ise köşe yazarı ve kent konseyi Başkanı Sabri Dişli'nin görüşlerini aldık. Dişli, röportajdaki açıklamasında sürecin hassasiyetine ve toplumun tüm kesimlere görevler düştüğüne dikkat çekiyor. Biliyorsunuz son günlerde Türkiye'de devlet ile PKK arasında başlayan görüşmelerle barış rüzgarları esiyor. Ve ülkeye barışın gelmesi umut ediliyor. İlk olarak süreç öncesi ile ilgili gözlemleriniz neler? Savaş, ülkeye neler getirdi, neler götürdü?Şimdi bu ülkede süreç öncesi ekonomiden tutunda her ailenin bir endişesi vardı. 22 yaşında çocuğunuaskere gönderecek askerde olanların bir endişesi vardı. Turizm sektöründe bu bölgenin bir endişesi vardı. Neydi bu endişeler Urfa'dan bir örnek vermek gerekirse…. Urfa'da yaşanan büyük bir olay uluslararası haber ajanslarına düştüğünde buradaki rezervasyonları anında etkiliyordu. Asıl bu ekonomikboyutu bir de insani boyutu var. Oğlu askerde olan anne babalar her gün televizyonu izleyip acaba çocuğumuzun askerlik yaptığı yerden olumsuz bir haber gelir mi? Tam tersine dağa çıkmış Kürt ailelerini birde düşünün çatışma haberleri geliyor. Diyor kimesajla atıyorum…. Habur tarafında hakka Şırnak dağlarında bir çatışma süreci başladı bu haberleri izliyorduk. Bunları duyan çocuğu dağda olan anne babanın durumunu düşünün. Kürtlere verilecek haklar dışına çıkarak olayın bu yönünü düşünebiliyormuşsunuz. Bir baba olarak ben düşünüyorum bir başka bir şey olarak değil. Kürt veya Türk olarak değil anne baba olarak olaya bakmak lazım.Savaş Süreci uzun zaman sürdü.
Gözlemlerinize dayanarak bilanço nedir?
Çatışma olduğu zaman televizyonun başına geçerken 15 terörist öldü 2 asker şehit oldu haberi geçiyor. Bu ne kadar tehlikeli biliyormuşsunuz. Şimdi siz batıda yaşıyorsunuz. Kürt göçmensiniz bazen zaman zaman Kürt aksanı ile konuşuyorsunuz göç ettiğimiz kasabadakebapçıdükkânıaçmışsınız. O gün o ilçeye kasabaya bir asker cenazesi geldiğinde o aile o cenazenin acısı soğuyana kadar ne kadar tedirgin olduğunu düşünün. Sadece güney ve doğu Anadolu'dakilerin mi etkilendiğini düşünüyorsunuz? Doğunun en ücra köşesine kadar tüm aileler askerlerpolisler bu süreçten ne kadar etkilendiğini bunu yaşayanlar bilir. Bir de düşünün cephedesiniz. Yanınızda arkadaşlarınız var. Çatışma anında ideolojik derinlikte düşünemezsiniz. Yani karşımdaki gerilladır bir özgürlük savaşçısıdır diye düşlenemezsiniz. Tabi şuur altına bit Türk ve Kürtayrımcılığı yerleştiriliyordu. Biraz daha açar mısınız?Ayrıştırmalar giderek derinleşiyor. Bu süreç öyle bir zaman denk geldi ki bazı Kürt aktivistler bin yıl birlikte yaşamın dışında Kürt halkının var oluşunu zaman zaman şoven tutum içerisine girip yeni yetişen gençlere var olan bir tarihin dışında da bir protez tarihle onları etkiliyorlardı. Zaman zamnBDP'de siyasi derinliği olanlar Ahmet Türk Gibi ya da Sırrı Süreyya Önder gibi kişiler biz bu süreci tamamlayamazsak bizde sonraki nesil daha fazla bedelleri ödenecekti diye düşündüler. Ve herkes Bunun bilincindeydi. Hem Kürtler hem de Türkler bunun bilincindeydi. Süreç içerisinde 40 bin ölü varken, batıda birkaç tane il dışında (Adana, Mersin gibi) gettolaşma olmadı. Mahalleler ayrılmadı. Mahalleler ayrılmayınca iç içe yaşamın zorunluğu biz iki halkı da aile ve komşuluk yaşamına önem vermesi nedeniyle hiçbir zaman için bir mahalleye baskın düzenlenemedi.Bunu başaramadılar bu Türk ve Kürt halkının yeni jenerasyonun başarısıdır. Bir başka ülkede 40 bin ölümden sonra önce mahalleler, kasabalar sonra da şehirler ayrışır. Çok şükür ülkemizde bunlar yaşanmadı. Burada süreci tamamlama amacı güdülmeli. İzlenen eski politikalarda ne vardı? Her evden bir ceset çıkarıp o cesedin arkasına sığınmak. Yani, bir başka değişte ölülerin üzerinden siyaset yürütmek güdülürdü. Süreçle bunun da sona ermesi umut ediliyor.Süreçteki en önemli hassas noktalar sizce neler?Derlerki en kötü barış her savaştan iyidir. Bir kere bunu düşünelim. Bu amaçla bu röportajda ben yanlış bir kelime konuşur muyum diye düşünüyorum. Endişe ediyorum. Bu endişemin nedeni ne biliyor musunuz?Bu sürece zarar vermemek. Zarar veren kişiler ideolojik saplantılarından kopmamış olaya insani yaklaşmamaktadır. Bu yüzde bir kere İmralı ile görüşme kelimesini ortadan kaldıralım. Gidip bir adayla mı konuşuluyor?Adanın da dile geldiği yok. Orada şu veya bir şekilde bir insan var.Bu insan 2 milyonu aşkın oy almış bir partinin parçası olarak ve yine bir okadarda Kürt'ün de lideri olarak kabul ediliyor. Artık Abdullah Öcalan ile görüşüldüğüne göre muhataptır. Bunu böyle özümsersek bazı şeyleri içimize sindirmememiz daha kolay olur. Çünkü altı bin şehit ailesine oğlunun neden öldüğünü anlatmak çok güçtür. Aynı şekilde 35 bin PKK'lı öldüğü söyleniyor. Kürt aileleri de bizim çocuklarımız neden öldü diye sorarlar. İki taraf için geçerli bu. Ama ne zamanki biz bütün kimliklerden arınırsak bu barış süreci de o denli hızlı işler diye düşünüyorum. Geri çekilme başladı ve sürecin ilk somut adımı olarak değerlendirildi. Bu adımı siz nasıl görüyorsunuz?Şimdi geri çekilme konusunda AbdullahÖzalan, eğer yanlış hatırlamıyorsam silahları bırakma anlamında bir şey söylemedi. 'Silahlar sussun' dedi. Bu biraz beni endişelendiriyor. Silah her zaman orada bulunmamalı. Bir diğer konu ise bizim yıllar sonra duyduğumuz. İşte geri çekilen insanlara hava yolu ile akınlar düzenlenmemesi lazım. Süreç içerisinde eğer karşı taraf ben ataşe kes dedim derse ve ateşi de kesmişse askeri kurum onlara saldırı düzenlenmemelidir. Her ne zaman buna benzer bir süreç gelişse buna benzer provokasyonlar olmuştur. Hatta bazı kesimler dumura uğrasın diye her seçim öncesinde bir ateşkes olurdu. Seçim sonrasına kadar iki taraf çekilir, seçim sonrası ise daha güçlü bir şekilde bir savaş başlardı. Ama bu süreçte hiçbir zaman için olay bu noktaya kadar gelmedi yani Abdullah Öcalan'ın muhatap alınması konusu geri çekilin olayı. Geçmişte hiçbir ateşkeste geri çekilme olayı yoktur. Bakın Fransa'da olan üç PKK'lı kadının öldürülmesi bu süreci durduramamışsa hiçbir şey durduramaz. Geçmişte olsaydı herkes duygusal davranırdı ve sokaklara çıkardı. Ancak öyle olmadı ve birileri hayal kırıklığına uğradı. Bu yüzden daha dirayetli olmak gerekiyor.Burada dikkat diyebileceğimiz neler var…?Burada akil adamlar denilen olayda seçilecek kişiler iyi seçilmeli. Burada dikkat edilmesi gereken, şovenist, ırksal konuların içerisindeyetişmiş kişilerolmamasına dikkat edilmeli. Yani o tip kişilerden kurtulmamamız lazım bizim. Geçim kaynağı Kürt siyasal hareketinin var oluşu ya da Türkçülük olan kişilerden kesinlikle uzak durmamamız lazım. Kullanılan terminoloji, dil ve üslup konusunda ne düşünüyorsunuz?Bu da dikkat denilebilecek bir konu. Siz bir insanın yapısını kolay kolay değiştiremezsiniz. Çünkü adamın alt yapısı o. Ne sorarsan sor, kendi heybesinde ya da dağarcığında olanları size sunacaktır. Başka bir şey yok çünkü. Barışı görmemişki, ateşkesi de görmemiş. Çünkü bu savaşla yatıp bu savaşla kalkıyor. Bir de Kürt halkını özellikle bir kesimin işte biz Kürdüz diye eziliyoruz kürdüz diye bize bunu yapıyorlar aşağılık kompleksinden kurtulması lazım. Artık bu ülkede işte kurtuluş savaşında, Çanakkale konuları artık bilenen bu söylemler milletin kafasına mıh gibi çakıldı. Artık herkes biliyorki bu ülke 1921 anayasası ile Türkler ve Kürtler birlikte kuruldu. Ancak daha sonra bazı olaylardan dolayı Osmanlı topraklarının azalıp küçülmesi gibi bir psikoloji ile yani biz Güneydoğu Anadolu bölgesini de mi kaybedeceğiz? kaygısı Türk kimliğine dayalı bir ulusal devlet oluşturulması girişiminde bulunmaya itti. Ama başarılamadı. Türkiye Cumhuriyeti olarak ortaya çıkıldı ve geçmişte yaşananlar eşyanın tabiatına aykırıydı. Bir diğer konu ise bence muhalefetin özellikle MHP'nin karşı duruşuna karşı sert söylemlerde bulunmamak lazım. Kışkırtıcı da olamamak gerekiyor. Diğer grup hangisi CHP dir. CHP'nin söylemleri yumuşak bu yüzden onları muhatap alırken özellikle Başbakan Erdoğan'ın iç siyasete dönük demeçler yerine daha bir barış dilini kullanarak yaklaşmalı. Çünkü şu anda halkın çoğunluğu bunu istiyor. Türkiye nüfusunun %75'i en azından bu barış sürecinin ilerlemesini istiyor. Elbette ki onlara duyulan sempatiden dolayı verilen her sert tepki muhalif tabanları kışkırtıyor. Bu yüzden bu süreci çok nazlı bir çocuk gibi yaşatmamız ve sürdürmememiz gerekir. Medyanın tavrını nasıl buluyorsunuz? Ya da nasıl olmalı?Valla kim ne derse desin medyada Mehmet Altan gibi Cengiz Çandar gibi onlar hakkında ne söylenirse söylesin bu barış sürecindeki duruşları belidir.Bu insanlara güvenilir kişilerdir. Dün iktidar doğru şeyler yaparken bu insanlar baş tacıydı ancak bugün yanlış şeyler yapılıyor diye yerden yere vuruluyorlar. İşlerinden oluyorlar. Böylesine hümanist duruşlu yazarların çizerlerin. Bu süreçte kıymetinin bilinmesi gerektiğini düşünüyorum. Haber tarzı ve içerik konusunda ne düşünüyorsunuz?Şimdi sizin medya derken muhatap aldığınız herkesin bir yayın organı var. Şimdi gidin Özgürgündem'in kayla alamazsınız, ya da diğer taraftan Türklük konusunda yetişmiş olan basını kayla alamazsınız. Eğer bunların temsil ettiği küçük bir azınlığı dikkate alırsanız sürece büyük zarar vermiş oluruz. Yine gelip işte o ideolojik saplantısı olan medyaya dayanıyoruz. Sosyal medya bu konuda beni düşündürüyor. Açıkçası Türkçülükten beslenen insanların karşı duruşları var. Eğer Kürt halkı veya Türk halkı bu duruşları muhatap alırlarsa çok yazık olur.Görüşmelerin ardından Türkiye'ye ilk getiriler yansıdı mı?
Örneğin İsrail'in özrü bunu sürece de dayandırılıyor.Şimdi bu uluslararası komplo teorileri baz alarak kocuşmak kadar saçma sapan bir şey yoktur. İşte Büyük Ortadoğu Projesi meşhur. Ben onu bunu bilmem arkadaş bu ülkede ölen insanları bilirim.Ben bunun çözülmesini isterim. Efendim İsrail'in özür dilemesi sürece denk gelmiş, komplo teorileribiter, ki eğer varsa o uluslararasıstratejistler bunu işletir, plan biter ondan sonra birisi çıkar bir kitap yazar. Bizim ne kadar başkalarının güdümü ile aslında ne kadar yanıldığımızı gözlemleriz. Bu işler hep böyle yaşanmıştır geçmişte. Barışın getirileri neler olacaktır sizce?Herşeyden önce toplumsal barışıklık için çok önemli. Türkiye birçok sorununu bu sayede aşacaktır. İnsanların daha rahat ve özgür bir şekilde düşünme alanı bulabileceğine inanıyorum. Ekonomik gelişmişliğe önemli ölçüde katkı sunacaktır. Süreç daha sonraki dönemlerde ne gösterisi bilinmez ama barışın bir şeylere zarar verdiğini kimse iddia edemez.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) ve diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.