İSTİBDAT VE HÜRRİYET

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 24.04.2012 - 10:01, Güncelleme: 12.09.2022 - 18:02 2743+ kez okundu.
 

İSTİBDAT VE HÜRRİYET

Bu yazıda Müslümanların ilerlemeleri için onlara adeta ayak bağı olan istibdat ile onların parlak geleceklerini simgeleyen özgürlükler konusunda Bediüzzaman'ın görüşlerine müracaat edeceğiz. Kuşkusuz hürriyeti anlayabilmek için önce istibdadı anlamak gerekir. Bediüzzaman, doğudaki aşiret liderleri ve hocalar tarafından kendisine sorulan bir soruya verdiği cevapta istibdadı özetle şöyle anlatır:"İstibdat zorbalıktır ve keyfî muameledir. Bir tek kişinin sözüne dayandığı için güç ve kuvvete dayalı bir cebirdir. Dolayısıyla sû-i istimâlâta gâyet müsâit bir zemin olup zulmün temeli ve insaniyetin yok edicisidir."  İstibdadın sadece son zamanlardaki Osmanlı saltanat yönetimine mahsus bir özellik olduğunu düşünmek yanlıştır. Çünkü Osmanlının yıkılmasından sonra istibdat muhtelif isimler altında, vatandaşları belli zümrelerin tahakkümün altında ezdirmiştir. Günümüzde bile, sırtını kanunlara dayayarak cebir yoluyla şahsi görüşlerini dikte ettiren ve herkesin bu görüşü benimsemesini sağlamaya çalışan, bu görüşü kabul etmeyenleri de cebren ve baskı yoluyla susturarak onları imhaya çalışan müstebit zümreler az değildir. Bediüzzaman istibdadın özelliklerini anlatırken devamla şöyle diyor: "İnsanı sefalet derelerinin esfel-i safilinine yuvarlandıran ve İslam dünyasını zillet ve sefalete düşüren, bununla beraber düşmanlıkları ve husumeti ve uyandıran, hatta İslamiyeti zehirleyen, bunun sonucunda, Mûtezile, Cebriye, Mürcie gibi dalâlet fırkalarını doğuran istibdattır. Evet, taklidin pederi ve siyasî istibdadın çocuğu olan ilmî istibdat Cebriye, Râfıziye ve Mutezile gibi İslâmiyeti karmakarışık hale getiren fırkaları doğurmuştur." Bu ifadelerden anlaşılıyor ki, istibdat, sadece insanın kişiliğini yok etmekle ve insanlar arasında düşmanlıkları körüklemekle kalmıyor, aynı zamanda Müslümanları zillet ve sefalete düşüren, koca bir din olan İslamiyeti bile anlaşılmaz hale sokarak her şeyi zehirlemek istidadında olan çok kötü bir idaredir. Hatta Müslümanları birbirine düşüren itikadî ve siyasî fırkalar bile Müslümanlar tarafından beslenen ilmî istibdat yüzünden ortaya çıkmışlardır. Bir ferdin kabahatini bir kuruma mal etmek veya bazı şahısların menfi hareketlerini tüm topluma yüklemek genellikle iyi niyetli olmayan bahanecilerin sığındıkları bir limandır. Bediüzzaman özgürlüklerin teminatı olarak kabul ettiği meşrutiyeti (demokrasiyi) anlatırken, hükümet memurlarının bazı hareketleri sebebiyle meşrutiyetin yanlış anlaşılmaması gerektiğine dikkat çekerek özetle şöyle der:"Bazı memurların fiilleri sebebiyle sizin tarafınızdan yanlış anlaşılan meşrutiyeti değil, hükümetin asıl maksadı olan ve şer'î ahlaka uygun olan meşrutiyeti size anlatacağım. İşte, meşrûtiyet  ???? ??? ??? (Ve işlerde onlarla istişare et.) ,  (???? ???? ???? Onların aralarındaki işleri istişare iledir.)  âyet-i kerîmelerinin tecellîsidir. Meşrutiyet meşveret-i şer'iyedir. O nurlu varlığın hayatı kuvvet değil haktır. Kalbi marifet, lisanı muhabbet; aklı ise şahıs değil kanundur."" Bediüzzaman burada iki ayete dayanarak, sırtını kanuna dayayıp bir tek şahsın görüşünü topluma dayatmak yerine halkın ve çoğunluğun görüşüne dayanan demokrasinin Allah'ın iradesine daha uygun olduğunu vurguluyor. Çünkü demokrasinin hareket noktası güç değil hukuktur. Kanun demokrasilerin aklı mesabesindedir. Zira kanun herkese eşit uygulanması şartıyla toplum için gereklidir. Daha sonra özetle şöyle diyor:"Evet, demokrasi milletin hâkimiyeti demektir ve bütün kavimlerin mutluluk sebebidir. Çünkü demokrasi insanda bulunan bütün yüce hisleri ve arzuları uyandıran bir özelliğe sahiptir. Artık uyku zamanı değil; siz de uyanınız. İstibdat insanı hayvanlık derekesine indirirken demokrasi insanı hayvanlıktan kurtarıyor. Artık herkesin insan gibi yaşama hakkı vardır. Demokrasi, herkesin müdahalesiyle ince bir tel gibi her tarafa çekilebilen istibdadın tek kişilik düşüncesi yerine, bir elmas kılıç hükmünde olan kamuoyunu getirir. Demokrasi herkesi bir padişah yaptığı gibi, bütün âlem-i İslam'ı da bir tek aşiret gibi birbirine bağlar."  Bediüzzaman Münazarat adlı eserinin başka bir yerinde istibdadın, insanî meziyetleri yok ettiğini, insanları adeta hayvanlara dönüştürdüğünü, esasen istibdadın hayvanlıktan gelme bir geleneğe dayandığını kurt ve koyun örneğini vererek dramatik bir ifade ile dile getirir. Özetle şöyle der: "Evet, müstebit bir kurt çaresiz bir koyunu parça parça etmek istediği gibi,  her zaman güçlü hayvanların zayıf hayvanları ezmeleri, hayvanlığın temel kuralıdır." Bediüzaman'a gelen sorulardan bazıları da demokrasinin getireceği hürriyetin yol açtığı endişelerle ilgilidir. Onlar: "Bize anlatıldığına göre hürriyet her şeyi yapabilmek demektir. Hatta insan başkasına zarar vermemek şartıyla her ne rezalet işlerse serbesttir" diyorlardı. Bediüzzaman ise, özgürlük ortamı sağlayan demokrasilerde her zaman su-i istimale açık bir konu olan bu hassas noktaya şu ifadelerle açıklık getiriyor: "Öyleleri hürriyeti değil, belki sefahet ve rezaletlerini ilân ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zira nazenin hürriyet, âdâb-ı şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lâzımdır. Yoksa sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır. Nefs-i emmâreye esir olmaktır. Hürriyet-i umumî, efrâdın zerrât-ı hürriyâtının muhassalıdır. Hürriyetin şeni odur ki, ne nefsine, ne gayrıya zararı dokunmasın." Bediüzzaman'ın anlayışına göre kendine veya başkasına zarar veren bir özgürlük anlayışı demokrasilerde kabul edilmemelidir. Fakat maalesef günümüz batı demokrasileri, insanı nefsine esir yapan bir özgürlük anlayışını öngörmektedir. Hatırlanacağı gibi, 2004 yılında Türk Ceza Kanununda bir değişiklik yapılacağı sırada, "eşleri rencide eden zinanın bir suç olarak maddeleştirilmesi" tasarıda yer almıştı. Ancak bütün batılı ülkeler bu maddenin kanunda yer laması halinde Türkiye'nin AB'ye girmesinin mümkün olamayacağını dile getirmişler ve madde bu haliyle tasarıdan çıkarılmıştı.Bence Batı alemi ile olan dostluğumuzun ne amaçla kurgulanmış olduğunu iyi düşünmeliyiz, hatta bu dostluğu yeniden gözden geçirmeliyiz.
Bu yazıda Müslümanların ilerlemeleri için onlara adeta ayak bağı olan istibdat ile onların parlak geleceklerini simgeleyen özgürlükler konusunda Bediüzzaman'ın görüşlerine müracaat edeceğiz. Kuşkusuz hürriyeti anlayabilmek için önce istibdadı anlamak gerekir. Bediüzzaman, doğudaki aşiret liderleri ve hocalar tarafından kendisine sorulan bir soruya verdiği cevapta istibdadı özetle şöyle anlatır:"İstibdat zorbalıktır ve keyfî muameledir. Bir tek kişinin sözüne dayandığı için güç ve kuvvete dayalı bir cebirdir. Dolayısıyla sû-i istimâlâta gâyet müsâit bir zemin olup zulmün temeli ve insaniyetin yok edicisidir."  İstibdadın sadece son zamanlardaki Osmanlı saltanat yönetimine mahsus bir özellik olduğunu düşünmek yanlıştır. Çünkü Osmanlının yıkılmasından sonra istibdat muhtelif isimler altında, vatandaşları belli zümrelerin tahakkümün altında ezdirmiştir. Günümüzde bile, sırtını kanunlara dayayarak cebir yoluyla şahsi görüşlerini dikte ettiren ve herkesin bu görüşü benimsemesini sağlamaya çalışan, bu görüşü kabul etmeyenleri de cebren ve baskı yoluyla susturarak onları imhaya çalışan müstebit zümreler az değildir. Bediüzzaman istibdadın özelliklerini anlatırken devamla şöyle diyor: "İnsanı sefalet derelerinin esfel-i safilinine yuvarlandıran ve İslam dünyasını zillet ve sefalete düşüren, bununla beraber düşmanlıkları ve husumeti ve uyandıran, hatta İslamiyeti zehirleyen, bunun sonucunda, Mûtezile, Cebriye, Mürcie gibi dalâlet fırkalarını doğuran istibdattır. Evet, taklidin pederi ve siyasî istibdadın çocuğu olan ilmî istibdat Cebriye, Râfıziye ve Mutezile gibi İslâmiyeti karmakarışık hale getiren fırkaları doğurmuştur." Bu ifadelerden anlaşılıyor ki, istibdat, sadece insanın kişiliğini yok etmekle ve insanlar arasında düşmanlıkları körüklemekle kalmıyor, aynı zamanda Müslümanları zillet ve sefalete düşüren, koca bir din olan İslamiyeti bile anlaşılmaz hale sokarak her şeyi zehirlemek istidadında olan çok kötü bir idaredir. Hatta Müslümanları birbirine düşüren itikadî ve siyasî fırkalar bile Müslümanlar tarafından beslenen ilmî istibdat yüzünden ortaya çıkmışlardır. Bir ferdin kabahatini bir kuruma mal etmek veya bazı şahısların menfi hareketlerini tüm topluma yüklemek genellikle iyi niyetli olmayan bahanecilerin sığındıkları bir limandır. Bediüzzaman özgürlüklerin teminatı olarak kabul ettiği meşrutiyeti (demokrasiyi) anlatırken, hükümet memurlarının bazı hareketleri sebebiyle meşrutiyetin yanlış anlaşılmaması gerektiğine dikkat çekerek özetle şöyle der:"Bazı memurların fiilleri sebebiyle sizin tarafınızdan yanlış anlaşılan meşrutiyeti değil, hükümetin asıl maksadı olan ve şer'î ahlaka uygun olan meşrutiyeti size anlatacağım. İşte, meşrûtiyet  ???? ??? ??? (Ve işlerde onlarla istişare et.) ,  (???? ???? ???? Onların aralarındaki işleri istişare iledir.)  âyet-i kerîmelerinin tecellîsidir. Meşrutiyet meşveret-i şer'iyedir. O nurlu varlığın hayatı kuvvet değil haktır. Kalbi marifet, lisanı muhabbet; aklı ise şahıs değil kanundur."" Bediüzzaman burada iki ayete dayanarak, sırtını kanuna dayayıp bir tek şahsın görüşünü topluma dayatmak yerine halkın ve çoğunluğun görüşüne dayanan demokrasinin Allah'ın iradesine daha uygun olduğunu vurguluyor. Çünkü demokrasinin hareket noktası güç değil hukuktur. Kanun demokrasilerin aklı mesabesindedir. Zira kanun herkese eşit uygulanması şartıyla toplum için gereklidir. Daha sonra özetle şöyle diyor:"Evet, demokrasi milletin hâkimiyeti demektir ve bütün kavimlerin mutluluk sebebidir. Çünkü demokrasi insanda bulunan bütün yüce hisleri ve arzuları uyandıran bir özelliğe sahiptir. Artık uyku zamanı değil; siz de uyanınız. İstibdat insanı hayvanlık derekesine indirirken demokrasi insanı hayvanlıktan kurtarıyor. Artık herkesin insan gibi yaşama hakkı vardır. Demokrasi, herkesin müdahalesiyle ince bir tel gibi her tarafa çekilebilen istibdadın tek kişilik düşüncesi yerine, bir elmas kılıç hükmünde olan kamuoyunu getirir. Demokrasi herkesi bir padişah yaptığı gibi, bütün âlem-i İslam'ı da bir tek aşiret gibi birbirine bağlar."  Bediüzzaman Münazarat adlı eserinin başka bir yerinde istibdadın, insanî meziyetleri yok ettiğini, insanları adeta hayvanlara dönüştürdüğünü, esasen istibdadın hayvanlıktan gelme bir geleneğe dayandığını kurt ve koyun örneğini vererek dramatik bir ifade ile dile getirir. Özetle şöyle der: "Evet, müstebit bir kurt çaresiz bir koyunu parça parça etmek istediği gibi,  her zaman güçlü hayvanların zayıf hayvanları ezmeleri, hayvanlığın temel kuralıdır." Bediüzaman'a gelen sorulardan bazıları da demokrasinin getireceği hürriyetin yol açtığı endişelerle ilgilidir. Onlar: "Bize anlatıldığına göre hürriyet her şeyi yapabilmek demektir. Hatta insan başkasına zarar vermemek şartıyla her ne rezalet işlerse serbesttir" diyorlardı. Bediüzzaman ise, özgürlük ortamı sağlayan demokrasilerde her zaman su-i istimale açık bir konu olan bu hassas noktaya şu ifadelerle açıklık getiriyor: "Öyleleri hürriyeti değil, belki sefahet ve rezaletlerini ilân ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zira nazenin hürriyet, âdâb-ı şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lâzımdır. Yoksa sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır. Nefs-i emmâreye esir olmaktır. Hürriyet-i umumî, efrâdın zerrât-ı hürriyâtının muhassalıdır. Hürriyetin şeni odur ki, ne nefsine, ne gayrıya zararı dokunmasın." Bediüzzaman'ın anlayışına göre kendine veya başkasına zarar veren bir özgürlük anlayışı demokrasilerde kabul edilmemelidir. Fakat maalesef günümüz batı demokrasileri, insanı nefsine esir yapan bir özgürlük anlayışını öngörmektedir. Hatırlanacağı gibi, 2004 yılında Türk Ceza Kanununda bir değişiklik yapılacağı sırada, "eşleri rencide eden zinanın bir suç olarak maddeleştirilmesi" tasarıda yer almıştı. Ancak bütün batılı ülkeler bu maddenin kanunda yer laması halinde Türkiye'nin AB'ye girmesinin mümkün olamayacağını dile getirmişler ve madde bu haliyle tasarıdan çıkarılmıştı.Bence Batı alemi ile olan dostluğumuzun ne amaçla kurgulanmış olduğunu iyi düşünmeliyiz, hatta bu dostluğu yeniden gözden geçirmeliyiz.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Adana arap escort Çukurova arap escort Seyhan arap escort Ankara arap escort Mamak arap escort Etimesgut arap escort Polatlı arap escort Pursaklar arap escort Haymana arap escort Çankaya arap escort Keçiören arap escort Sincan arap escort Antalya arap escort Kumluca arap escort Konyaaltı arap escort Manavgat arap escort Muratpaşa arap escort Kaş arap escort Alanya arap escort Kemer arap escort Bursa arap escort Eskişehir arap escort Gaziantep arap escort Şahinbey arap escort Nizip arap escort Şehitkamil arap escort İstanbul arap escort Merter arap escort Nişantaşı arap escort Şerifali arap escort Maltepe arap escort Sancaktepe arap escort Eyüpsultan arap escort Şişli arap escort Kayaşehir arap escort Büyükçekmece arap escort Beşiktaş arap escort Mecidiyeköy arap escort Zeytinburnu arap escort Sarıyer arap escort Bayrampaşa arap escort Fulya arap escort Beyoğlu arap escort Başakşehir arap escort Tuzla arap escort Beylikdüzü arap escort Pendik arap escort Bağcılar arap escort Ümraniye arap escort Üsküdar arap escort Esenyurt arap escort Küçükçekmece arap escort Esenler arap escort Güngören arap escort Kurtköy arap escort Bahçelievler arap escort Sultanbeyli arap escort Ataşehir arap escort Kağıthane arap escort Fatih arap escort Çekmeköy arap escort Çatalca arap escort Bakırköy arap escort Kadıköy arap escort Avcılar arap escort Beykoz arap escort Kartal arap escort İzmir arap escort Balçova arap escort Konak arap escort Bayraklı arap escort Buca arap escort Çiğli arap escort Gaziemir arap escort Bergama arap escort Karşıyaka arap escort Urla arap escort Bornova arap escort Çeşme arap escort Kayseri arap escort Kocaeli arap escort Gebze arap escort İzmit arap escort Malatya arap escort Manisa arap escort Mersin arap escort Yenişehir arap escort Mezitli arap escort Erdemli arap escort Silifke arap escort Akdeniz arap escort Anamur arap escort Muğla arap escort Bodrum arap escort Milas arap escort Dalaman arap escort Marmaris arap escort Fethiye arap escort Datça arap escort Samsun arap escort Atakum arap escort İlkadım arap escort Adıyaman arap escort Afyonkarahisar arap escort Ağrı arap escort Aksaray arap escort Amasya arap escort Ardahan arap escort Artvin arap escort Aydın arap escort Balıkesir arap escort Bartın arap escort Batman arap escort Bayburt arap escort Bilecik arap escort Bingöl arap escort Bitlis arap escort Bolu arap escort Burdur arap escort Çanakkale arap escort Çankırı arap escort Çorum arap escort Denizli arap escort Diyarbakır arap escort Düzce arap escort Edirne arap escort Elazığ arap escort Erzincan arap escort Erzurum arap escort Giresun arap escort Gümüşhane arap escort Hakkari arap escort Hatay arap escort Iğdır arap escort Isparta arap escort Kahramanmaraş arap escort Karabük arap escort Karaman arap escort Kars arap escort Kastamonu arap escort Kırıkkale arap escort Kırklareli arap escort Kırşehir arap escort Kilis arap escort Konya arap escort Kütahya arap escort Mardin arap escort Muş arap escort Nevşehir arap escort Niğde arap escort Ordu arap escort Osmaniye arap escort Rize arap escort Sakarya arap escort Siirt arap escort Sinop arap escort Sivas arap escort Şanlıurfa arap escort Şırnak arap escort Tekirdağ arap escort Tokat arap escort Trabzon arap escort Tunceli arap escort Uşak arap escort Van arap escort Yalova arap escort Yozgat arap escort Zonguldak arap escort
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.