Çözüm için daha net adımlar isteniyor

Şanlıurfa Demokrasi ve Emek Platformu'nun düzenlediği ‘Barış ve çözüm süreci nasıl gelişecek?’ Paneli İMC tv Haber programcısı Ayşegül Doğan ve ODTÜ akademisyenlerinden Prof. Dr. Yasin Ceylan'ın katılımı ile dün gerçekleşti.  Daha önce yapılan duyurularda katılması beklenen Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) milletvekili Ayla Akad, ve Prof. Dr. Gencay Gürsoy aynı gün devam eden KCK ana davası nedeniyle katılamadı. Panelde PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 21 mart'ta Diyarbakır'da okunan mektubu ardından yaşanan gelişmeler ve çözüm sürecinde iki tarafa düşen sorumluluklara değinildi. Ayrıca halkın duyarlılığının da önemli olduğu vurgulandı. Çözüme ulaşmada bilinçli toplum profiline de dikkat çekilirken, Kürt sorunun yaşnaması ve ilerlemisnde Kürtlerinde sorumluluğunun olduğu belirtildi. Ceyalan, konuşmasında özellikle Ümmet siyaseti ile çözüme ulaşılmasının çok zor olduğu avundu. Ceylan, belli bir zihniyetin ülkede düşmanlıklar ürettiğini bu şekilde varlığını sürdürdüğünü söyledi. En çarpıcı açıklamalardan biri ise Ceylan'ın'İslam ve şeriat odaklı siyaset anlayışının çözüme katkı sunmayacaktır' sözleri oldu. 21 Mart ve 25 Nisan'ınardındanPanel de ilk sözü alan Ayşegül doğan, 21 Mart'ın ardından 25 Nisan günü Kandil'de tüm dünya basını önünde yapılan açıklama ile başlayan süreçte Murat Karayılan ile PKK'nin tavrına dikkat çekti. Doğan, konuşmasında Karayılan ve ekibinin o gün çok iyi bir halkla ilişkiler ortaya koyduğunu ve birçok ön yargıyı yıktığına değinerek, 'Kürt sorununu tanımlamaya kimlerle karşılaşılacağı? Orada insanlar nasıl yaşarlar? Ne kullanıp, ne yer ne içerler? Gibi düşüncelerle kandile gittik. Devlet ve hükümet KCK operasyonlarına son hız devam ediyordu. Bu yüzden bu durumda barış ihtimali pek akla da gelmiyordu. Neredeyse barış bir hayaldi hatta bundan bahsedenler suçlamalarla karşı karşıya kalınıyordu. Böyle bir havada başlayan süreç bir çok ezberi bozdu. Kafalarda farklı soruların da olduğunu söyleyen Doğan, 'daha çok AKP ile Kürtlerle anlaştı, Kürtler artık kendi geleceklerini kendi süreçlerini belirleyecekleri düşünceleri hakimdi. Suriye'de neler olacak? Suriye ile ilgili pazarlıkların ortasında Kürtler var, düşünceleri hakimdi. Rojava bu sürecin neresinde duruyor? Bilmediğimiz bir pazarlık mı var? diye de sorular vardı. Görüşmelerimizde PKK'nin Kimseden bir beklentisinin olmadığını gördük. Yani PKK'liler beklenti içerisinde değildi. En azından açıklamaları bu yöndeydi. İmralı'nın talimatı karşılığında mı kararlar alınıyor? Soruları vardı.  Ancak Kandilden yapılan açıklamada 21 mart mektubu hazırlanırken, arka planında mesajın oluşmasından önce Avrupa'dan, dünyadan siyasetçilere Türklere, Kürtlere, Ermenilere ulaşılabilen herkese sorulmuş. O yüzden hemen her kesime ulaşılarak sorularak oluşturulmuş bir metin olduğunu söylendi' dedi.  Öcalan'ın mesajını değinen ve izlenimini paylaşan Doğan, örgütün Kandildeki birinci ismi Karayılan ile yaptığı görüşmenin detayına ilişkin şunlara değindi; O mesajda geçmişe dönük yine o mesajın içerinde bazı atıflar var. Örneğin yeni anayasa gibi. Yine bazı hakların unutulduğu iddia edildi. Onunda o mesajda geçmişe dönük referanslar bir gelecek tasarımı olarak verilmedi. Burada İrlanda, İspanya, Güney Afrika gibi ülkelerde bu tür süreçler izlemiş bunlara çalışılmış insanların görüşleri alındı. Toplumsal uzlaşılarda tarihsel referanslara ihtiyaç olduğunu. Bütün bunlara rağmen bu kaygılar giderilemiyordu. 25 Nisan'daki Kandil basın açıklaması için bölgeye gidildiğinde bir sürü soru açıklmaa ve iletişim yöntemleri ile çürütüldü. Tam 35 senedir onların yani medyanın, devletin anlattıkları gibi kişiler olmadıklarını gördüler. Şunu da söylemek lazım 25 Nisan açıklaması organizasyon olarak çok iyiydi yani iyi bir halkla ilişkiler yürütüldü. Bir gece bütün herkesin üzerinde uzlaştığı herkesin kararı olarak üzerinde tartıştıkları tek isim 200 yıllık tarihsel mirasının üzerinde somutlaştığı bir lider var denildi. 'İhtilaflar da çözülmeli'Çözüm sürecinde Türkiye'nin toplumsal yapısına işaret eden Prof. Dr. Yasin Ceylan, ülkedeki farklı halk ve dini unsurlar arasında ihtilaflar konularak belirli bir zihniyetin varlığını sürdürdüğünü belirtti. Ceylan, 'toplumsal sorunlarını çözmüş ülkelerde  homojen bir yapı varken, ülkemizde ise heterojen yapı var. Yani aynı ülke halkı arasında ihtilaflar var. Örneğin son günlerde tartışılan AKP'ye oy verenlerle vermeyenler, Kürtlerle Türkler, Aleviler ile Sünniler, bunlar arasındaki ihtilaflar o kadar büyük ki birlikte yaşama kültürü ortaya çıkmaya biliyor.  Diğer taraftan Avrupa Birliği ülkeleri sınırları kaldırıyor. Farklı milletler birlikte yaşıyor' dedi. Manevi sorunların çözümünün daha zor olduğunu belirten Ceylan, 'Şimdi maddi sorunların çözümü kolaydır. İşte AKP iktidarı ülkede büyük yatırımlar yaptı. Yolları binaları yaptı. Ama sosyal sorunları çözemiyor. Demek ki maddi sorunların çözümü kolay, ancak sosyal sorunların çözümü zordur. Peki neden böyle. Bir arazi sorununda arazinin hangi tahıla uygun olduğunu tespit etmek kolaydır. Ancak bu yüzden iki aşiret arasında yaşanan ihtilafı çözmek daha zordur. Bundan kastım Türkiye'de yaşayanlar en üst seviyedeki inandıkları değerler birleştirici olamadığı zaman gruplar arasında ihtilaf kaçınılmaz olur' dedi. Bir çocuğun hayatıcamiinin kutsallığındanönemlidirAynı konuya ilişkin Taksim Gezi Parkı olaylarını örnek veren Ceylan, yüksek kültürlerin birleştirici yönünün önemli olduğunu vurguladı. Ceylan, 'daha bir hafta önce Taksim'de polis göstericilere gazla müdahale ettikten sonra göstericiler camiye sığındı. Gerçi işte ayakkabıları ile girildi yok içki içildi. O hengamede içki kimin aklına geldiyse. Neyse gazdan etkilenen kadınlar çocuklarda bu camiye gitti. Ve Başbakan çık dedi ki yok ayakkabıları ile girdiler yok içki içtiler. Burada camiinin kutsallığı zedelendi dedi. Peki burada bir çocuğun hayatı mı önemli yoksa camiinin kutsallığı mı? bana göre o çocuğun hayatı caminin kutsallığından daha önemlidir. Dolayısıyla biz eğer insan hayatını en yüksek seviyede tutmazsak insanın değerini başka yapmacık suni değerlerin gerisine bırakırsak, inancı her türlü amaca kurban etmiş oluruz. Dolayısıyla bir birine hayat şansı vermeme ihtilafların merkezinde oturuyor' dedi. 'Sorunun büyümesindeKürtlerin desorumluluğu var'Açıklamaları ışığında Kürtlerin duruşuna da değinen Ceylan, Kürtlerin yaşadığı sorunlardan Kürtlerinde sorumlu olduğunu söyledi. Ortadoğu'da dört farklı ülkede 40 milyon Kürt'ün bulunduğunu kaydeden Ceylan, bir Arap tarihçinin Kürtler için kullandığı 'Kürtler İslam Ümmetinin yetimleridir' sözünden yola çıkarak, 'Kürtlerin de sahibi yoktur. Kürtleri savunan bir devlet yoktur. Irak'ın kuzeyinde bir federe Kürt devleti var ama Türkiye'nin politikalarına karşı da duramıyor. İlişkiler bozulmasın diye' dedi. Her fırsatta Kürtlerin devletlerinin olmadığı ileri sürülerek bir millet, kültürel geçmişi ve tarihi olmadığı savunulduğunu söyleyen Ceylan, geçmiş ile bugün arasındaki ulus devlet anlayışına işaret etti. Ceylan, 'İşte Kürtlere deniliyor ki siz geçmişte hiç devlet kuramdınız. Sanki geçmişte ulus devletler vardı da bizimki de olsun geçmişte ulus devlet yoktu ki ulus devlet olsun. Ulusal tarihlerin çoğu yalandır arkadaşlar. Bakıyorsun Eyyübi, devleti Türk devleti diyor. Başında Kürt hanedanı var. Buna ne dersin buna bir şey demiyorlar. Kürtlerin devleti olmadığı için de tarihi de yazılmadı. Yarın Kürtlerinde bir devleti olunca onlarında bir tarihi olacak. Yarı yalan yarı doğru bir tarih yazılacak. Düşünün Kürtlerin yalan söyleme hakları bile yok' dedi. Ceylan, Kürtlerin dillerine sahip çıkma noktasında eleştirilmesi gerektiğini belirterek, Kürtçenin evde yaşlılarla konuşulan bir dille çevrildiğini söyledi.Ceylan, 'üç beş kelime konuşuyoruz annemizle halamızla teyzemizle, ama bir siyasi konu tartıştığımızda Türkçeye çeviriyoruz, neden Kürtçe yetkin bir dil değimlidir. Yetkindir. Biz neden konuşamıyoruz çünkü, Kürtçe sadece yaşlılarca konuşulan bir ev dili olarak kaldı' dedi. Bu güne kadarki zihniyetler bir ailede düşman yaratarak ona karşı bileşme kültürü var. Kürt siyasetçiler ne yaptı?Farklı partilerde siyaset yapan Kürt siyasetçilerinde olayların bu noktalara gelmesinde payı olduğunu belirten,  Ceylan, 'Kürtlerin kendileri ne yapıyor. Çeşitli partilerde Kürt Milletvekilleri var. O partinin yöneticileri Kürtlere hakaret ettiği zaman Kürt milletvekillerinin hiç biri ses çıkarmıyor. Mesela Kürtçe medeniyet dili değildir denildiği zaman 70 Ak partili Milletvekilinden hiç ses çıkmıyor. Eğer Kürtler bunu yaparsa Kürt kültürü nasıl güçlenecek' dedi. Çözüme Kürtlerin sahip çıkması gerekirÇözüme Kürtlerin de sahip çıkması gerektiğini vurgulayan Ceylan, 'Yani Kürtler kimliğine sahip çıksın Kürtlüğünden dolayı komplekse kapılmasın. Yani bugün kendimizi bir konuma getirmemiz bizim elimizde. Bunları unutup kendimizi başka konumlara koymanın bir anlamı yok. Yani bu gün Kürtlerin bulunduğu durumdan başka Kürtler de sorumludur' dedi. 'Ümmet anlayışı ileçözüme ulaşılamaz'Ümmet ve İslamcı anlayışın çözüm sürecinde etkili olmayacağını savunan Ceylan, 2 bin yıldır uygulandığını ileri sürdüğü İslam odaklı devlet anlayışının da çözüme katkı sunmayacağını belirtti. Celan, konuya ilişkin şunları söyledi; Şimdi yeniden İslam'a sarılma var. AKP şurada burada cami, medrese yapılım diyor. Ama bu yanlış bir yoldur.2 bin yıldır denenmiş inanç, üzerinden dayanışma ömrünü bitirmiştir. Gençler yalnız ulus kültürünün etkisinde değil ki, artık gençler dünyada ne olup bittiğini biliyor. Bu yüzden kendi istediğini dayatarak bir noktaya ulaşılamaz.  Şeriat dışı bir düşünceyi şeytani saymak kadar şeytani bir düşünce olabilir ki. İnsan oğlu düşünerek tecrübeyle medeniyetler kuruyor. Bakın temel insan hakları hangi dibi kutsal kitapta bu deni anlatılıyor. Temel haklar bunlar ilahi değimli beşeriyetin ulaştığı en yüce değerlerdir bunlara nasıl şeytani dersiniz. İslam ve şeriat üzerinde anlaşırsak aleviler ne yapacak. Kürt Sorunun çözümümü İslam ve Şeriat üzerinden olamaz olmayacak. NAİF KAÇMAZ