FAHRETTİN PAŞA’YA DÜŞMANLIK, TÜRK MİLLETİNE DÜŞMANLIKTIR

O’na düşmanlık Türk milletine düşmanlıktır. Fahrettin Paşa’ya saldıranlar ve işlerin bu noktaya gelmesine göz yumanları milletimiz affetmeyecektir. Milletimiz infial halindedir” dedi.

Nuri Okutan, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Arap dünyasındaki gelişmeler üzerinden iktidarın dış politikasını değerlendirirken, gündemdeki bütçe dolayısıyla güvenlik ve savunma politikalarına yönelik eleştirilerde bulundu.

Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı’nın Medine Müdafii Fahrettin Paşa ile ilgili attığı twietin birçok gerçeğin ortaya çıkmasını sağladığını anlatan İYİ Parti Isparta Milletvekili Nuri Okutan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın Türkiye ve Türk düşmanlığını had safhaya tırmandırdıklarını ve bu düşmanlığı “şer cephesi” oluşturma boyutuna vardırdıklarını söyledi.

Nuri Okutan şöyle devam etti: “Hal böyle iken Türk Dışişleri Bakanlığı, hükümet ve Ak Parti bu iki ülkenin düşmanlığını sürekli görmezden gelmekte ve Türk kamuoyundan bu düşmanlığı gizlemektedir. Bu gizlemenin asıl nedeni hükümetin Arap ve İslam dünyasına dönük politikalarının çöktüğünün ortaya çıkmasını engellemektir. Hâlbuki iktidarın siyasal İslamcı dış politikası bütünüyle çökmüş ve yerle bir olmuş durumdadır. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tüm Arap ve İslam coğrafyasında Türkiye karşıtı hangi güç varsa onu desteklemekte, Türkiye’nin ve hatta Türk vatandaşı olmasalar bile bütün Türklerin aleyhine olan bütün çalışmalara katkı sağlamaktadırlar. En son Suudi Arabistan PKK’ya desteğini açıkça ilan etmiştir. Mısır’daki darbeden sonra yanlarına bu ülkeyi de alan Türkiye karşıtı cephe işi azıtmıştır. Bu üçlü şer cephesi Suriye ve Libya’da Türk taraftarı grupların kaybetmesi için elinden gelen her türlü fenalığı yapmıştır.”

MISRATA VE TRABLUSGARP BİZİ TERK ETMEYEN SON KALELERDİR

Libya konusunda Türkiye’de halkın gözünden kaçırılan bir gerçek olduğunu ifade eden İYİ Parti Isparta Milletvekili Nuri Okutan sözlerine şöyle devam etti: “Libya’nın batısında Mısrata merkezli direniş o bölgedeki Libya vatandaşı Osmanlı bakiyesi Türk grupların direnişidir. Bu direnişçilere en büyük düşmanlık bu üçlü şer cephesi tarafından yürütülmektedir. Bu şer cephesi savaş suçlusu Halife Hafter’e destek vererek, hatta bizzat Birleşik Arap Emirlikleri savaş uçakları ile bombalayarak Osmanlı bakiyesi Köroğlu Türklerini o bölgeden atmak istemektedir. Ak Parti iktidarı yerine bir başka parti iktidarda olsaydı Libya’daki Mısrata direnişi çok farklı gelişirdi. Farzımuhal merhum Ecevit iktidarda olsaydı Libya’da Mısrata güçleri iktidar olurdu. Türkiye ve Libya’nın çıkarlarını savunan bu grubu Ak Parti hükümeti bilerek ve ısrarla görmezden gelmiş, onların bütün yardım taleplerini geri çevirmiştir. Adeta yok oluşlarına zemin hazırlamıştır. Tarihi bilenler hatırlayacaktır. Medine ile Mısrata Osmanlı düştükten sonra bile teslim olmayan iki merkezdi. Mısrata ve Trablusgarp Osmanlı coğrafyasında bizden en son kopan, daha doğrusu bizim terk etmemize rağmen bizi terk etmeyen son kalelerdir.”

Nuri Okutan, Libya’da direnişin son kalelerindeki insanları yaklaşık bir asır sonra Ak Parti hükümetinin tekrar hayal kırıklığına uğratmaya hakkı olmadığını belirterek “Ak Parti kendisine en yakın insanları kendisinin en büyük düşmanlarının eline teslim eden politikadan umarız bir an evvel vazgeçer” dedi.

 

ARAP DÜNYASINDAKİ TÜRK DÜŞMANLIĞI GÖZDEN KAÇIRILIYOR

Türkiye’nin dış politika alanında rüzgârın önündeki yaprak gibi oradan oraya savrulduğunu ifade eden İYİ Parti Isparta Milletvekili Nuri Okutan, şöyle devam etti: “15 yıllık Arabist dış politikanın gelinen son noktada Arap ülkelerinde nasıl bir Türk düşmanlığı ürettiğini ibretle izliyoruz. Hükümet son birkaç yıldır Arap-İslam coğrafyasında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır tarafından uygulanan Türk ve Türkiye karşıtı politikaları Türk kamuoyunun gözünden itinayla kaçırmıştır. Gerçeklerin ilanihaye saklanamayacağı ve her şeyin bir gün ortaya çıkacağını biliyorduk. Artık bu ülkelerin hemen hemen her gün Türkiye aleyhtarı bir tutum, tavır ve icraatına tanık oluyoruz. Dün kahraman dediğine bugün hırsız ve hain diyen bir Arap kamuoyu vardır. Arap dünyasında zaman Türk dostluğu lehine değil Türk düşmanlığı lehine çalışmaya başlamıştır. Arap dünyası ile karşı karşıya gelen Ak Parti’nin elinden İslamcılık kartı kayıp gitmektedir. Daha önce de Avrupa Birliği kartı ellerinden kayıp gitmişti. En hızlı Avrupa Birliği yanlısı olan Ak Parti, uygulamalarıyla kısa zamanda tüm Avrupa ülkelerini karşısına almıştı. Şimdi de ABD ile aynı süreç yaşanıyor.”

İYİ Parti Isparta Milletvekili Nuri Okutan, Amerika ve Avrupa’nın her geçen gün Türkiye’yi Batı ittifakından ayrılmaya zorladığını kaydederek, “bunun karşısında “denize düşen yılana sarılır” misali Türkiye’nin kimlere sarıldığını görüyoruz. İktidar başbakan değiştirerek stratejik derinlikten “düşmanları azaltma dostları çoğaltma” politikası izlemeye başladığını ilan etmişti. Uygulama çevrede ve dünyada dost bırakmama politikasına doğru evrildi. Bu gidişle önümüzdeki dönem iktidarın tüm dünyaya sırt çevirip Anadolucu bir politika izlemesi mukadder görünüyor. Biz bütçe vesilesiyle iktidardan “dış politika” alanında nasıl bir normalleştirme ve iyileştirme programı uygulayacağını millete açıklamasını bekliyoruz” şeklinde konuştu.

Basın toplantısında iktidarın güvenlik ve savunma politikalarını da değerlendiren Nuri Okutan, 15 yıllık AK Parti iktidarı sonunda bazı alanlardaki yıkımın devletin bekasını tehdit eder nitelikte olduğunu ifade ederek, ordunun savaş kabiliyetinin ve caydırıcılığının zayıflamasını üzüntü ve endişe ile izlediklerini ve bir an önce toparlanma beklediklerini söyledi.

GÜVENLİK VE SAVUNMA POLİTİKALARI ACİLEN İYİLEŞTİRİLMELİ

İYİ Parti Isparta Milletvekili Nuri Okutan, iktidarın güvenlik ve savunma politikası alanında yıpratıcı bir detaylara girmek istemediğini vurgulayarak şöyle konuştu: “Ancak son dönemde ülkemize örtülü ambargo uygulandığı, NATO standardı taşıyan bazı mühimmat çeşitlerinin temininde güçlük yaşandığı, kimi mühimmatın ise sahte ve etkisiz olduğu yönündeki haber ve duyumlara tekrar dikkat çekmek istiyorum. Savunma ve güvenlik harcamaları her geçen gün artmaktadır. 2018 yılı bütçesinde de savunma ve güvenlik harcamaları bir yıl öncesine göre 41 oranında artmıştır. Helal-i hoş olsun. Ancak bütçedeki bu artış ne savunmamızın ne de güvenliğimizin niteliğinde bir artışa işaret etmiyor. Aksine bu iki alandaki problemler devletimizin hayatiyetini tehlikeye düşürecek boyutlarda seyretmektedir. Polis, jandarma ve istihbarat kuruluşlarımızdaki yıkım ve hercümerç de devam etmektedir. Bu kuruluşlarımız canla başla çalışmakta ancak içlerinde bulundukları kaos ortamı bütün moral ve şevki ortadan kaldırmaktadır.”

İYİ Parti Isparta Milletvekili Nuri Okutan, bütçe vesilesiyle iktidardan dış politikada olduğu gibi güvenlik ve savunma alanlarında da nasıl bir normalleştirme ve iyi iyileştirme yapacağını millete açıklamasını beklediklerini sözlerine ekledi.

HERKES ADAYINI ÇIKARMALI, İTTİFAKI MİLLET YAPMALI

Basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını cevaplandıran Nuri Okutan, bir gazetecinin geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı seçimleri için gündeme gelen ittifak haberlerine ilişkin şunları söyledi: “Ak Parti Hükümeti şimdiye kadarki tüm seçimlere bloklaşarak, milleti ayrıştırarak ve ötekileştirerek girdi. Bu bir stratejidir. Kendi yanındakileri tutmak ve karşısındakileri de kötülemek adına yüksek bir propaganda gücü var. Böyle bir yöntem izliyor. Karşısındakileri hain ilan ediyor, düşman ilan ediyor. İkincisi halk, geniş kitleler bizden artık bir şey yapmamızı istiyor, bizi umudu olarak görüyor. Bizim de o manada bir şey söylememiz lazım. Biz ittifakın bu manada bölücü, yıkıcı, bloklaştırıcı hele de cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında oluşmasını doğru bulmuyoruz. Benim daha önceki konuşmamda partilere bir seslenme yok, tam tersine kitlelere seslenme var. Hangi kitlelere kişi hak ve özgürlüğünden yana olan, hürriyetin takipçisi olan, hükümetin 15 yıllık uygulamalarından mağdur olmuş, mazlum durumuna düşmüş geniş kitleler var. Bunlar sadece muhalif grubun içinde yok, hükümete de oy vermiş kitleler var, hatta oy kullanmamış kitleler var. Bu gidişattan memnun olmayan geniş kitleler var. Bizi de bu manada bir umut olarak görüyorlar. Biz bu halk kitlelerine durumu anlatan bir konuşma yaptık. İttifak çağrısı olarak değerlendirildi. Biz hiçbir partiye ittifak çağrısında bulunmadık. Orası bir sivil toplum etkinliği idi. Biz vatanın menfaatine, milletin menfaatine, bizar önce saydığın demokrasi, özgürlük ve hukuk devleti duyarlılığı, mazluma, garibe sahip çıkabilecek bütün bu anlayıştaki etkinliklere katılırız. O geniş halk kitlelerine bir çağrıydı. Biz ittifakın Cumhurbaşkanlığı meselesinde partilerin bir araya gelmesinin memleketi böleceğine, toplumsal birliğimize zarar vereceğine inanıyoruz. Her partinin aday kendisinin seçime gitmesini ve aday çıkarmasını bekliyoruz. Biliyorsunuz bu günlerde ittifak konuşmaları var hükümet tarafından böyle açıklamalar var. Konuşmamız bu açıklamalara bir tür cevap niteliğindeydi. Bunları tehlikeli buluyoruz, yapılmamasının doğru olacağını değerlendiriyoruz. Benim yaptığım böyle bir açıklama. Bilhassa biliyorsunuz hükümet tarafı bu tartışmaları sevdi. Çünkü “biz ve onlar” yaklaşımını istiyorlar. Biz partiler arası bir ittifakın, parti yöneticilerine yönelik bir siyasi mühendislik çalışması yaparak bir ittifaka gidilmesini doğru bulmuyoruz. Doğrudan her partinin adayını çıkarmasını ve milletin yön vererek bu ittifakı sağlamasını tercih ediyoruz. Bunu demokratik ilkeler açısından da faydalı buluyoruz. Cumhurbaşkanını seçeceğiz, cumhurun devreye girmesini istiyoruz, siyasi mühendislik çalışmalarını değil, masanın başında yapılan çalışmaları değil. Millet bizden bu gidişata dur dememizi bekliyor. Millet bu gidişattan memnun değil. Bunlar kim? Bunlar Ak Partili de var içinde, oy kullanmamışlar var, MHP’liler var, şimdi İYİ Partililer var diğer partililer var. Biz o geniş kitleye bir çağrıda bulunduk. Bu ayrımın fark edilmesini isteriz. Yanlış değerlendirmeleri de sizin vasıtanızla düzeltmiş olalım.”

İYİ Parti Isparta Milletvekili Nuri Okutan’ın konuşmasının tamamı şöyle:

Değerli basın mensupları,

Basın toplantımıza hoş geldiniz diyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanının Medine Müdafii Fahrettin Paşa ile ilgili twieti birçok gerçeğin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Arap Baharının ilk günlerinden itibaren Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan inanılmaz şiddette bir Türkiye ve Türk düşmanlığı yapmakta, bilhassa Ak Parti ve Erdoğan konusundaki düşmanlığı had safhaya tırmandırmaktadır.

Yaptıkları Türkiye’ye karşı bir şer cephesi oluşturma boyutuna varmıştır.

Hal böyle iken Türk Dışişleri Bakanlığı, hükümet ve Ak Parti bu iki ülkenin düşmanlığını sürekli görmezden gelmekte ve Türk kamuoyundan bu düşmanlığı gizlemektedir.

Bu gizlemenin asıl nedeni hükümetin Arap ve İslam dünyasına dönük politikalarının çöktüğünün ortaya çıkmasını engellemektir. Hâlbuki iktidarın siyasal İslamcı dış politikası bütünüyle çökmüş ve yerle bir olmuş durumdadır.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tüm Arap ve İslam coğrafyasında Türkiye karşıtı hangi güç varsa onu desteklemekte, Türkiye’nin ve hatta Türk vatandaşı olmasalar bile bütün Türklerin aleyhine olan bütün çalışmalara katkı sağlamaktadırlar.

En son Suudi Arabistan PKK’ya desteğini açıkça ilan etmiştir.

Mısır’daki darbeden sonra yanlarına bu ülkeyi de alan Türkiye karşıtı cephe işi azıtmıştır.

Bu üçlü şer cephesi Suriye ve Libya’da Türk taraftarı grupların kaybetmesi için elinden gelen her türlü fenalığı yapmıştır.

Libya konusunda Türkiye’de halkın gözünden kaçırılan bir gerçek var.

Libya’nın batısında Mısrata merkezli direniş o bölgedeki Libya vatandaşı Osmanlı bakiyesi Türk grupların direnişidir. Bu direnişçilere en büyük düşmanlık bu üçlü şer cephesi tarafından yürütülmektedir.

Bu şer cephesi savaş suçlusu Halife Hafter’e destek vererek, hatta bizzat Birleşik Arap Emirlikleri savaş uçakları ile bombalayarak Osmanlı bakiyesi Köroğlu Türklerini o bölgeden atmak istemektedir.

Bana göre Ak Parti iktidarı yerine bir başka parti iktidarda olsaydı Libya’daki Mısrata direnişi çok farklı gelişirdi. Farzımuhal merhum Ecevit iktidarda olsaydı Libya’da Mısrata güçleri iktidar olurdu kanaatindeyim.

Türkiye ve Libya’nın çıkarlarını savunan bu grubu Ak Parti hükümeti bilerek ve ısrarla görmezden gelmiş, onların bütün yardım taleplerini geri çevirmiştir. Adeta yok oluşlarına zemin hazırlamıştır.

Tarihi bilenler hatırlayacaktır. Medine ile Mısrata Osmanlı düştükten sonra bile teslim olmayan iki merkezdi.

Mısrata ve Trablusgarp Osmanlı coğrafyasında bizden en son kopan, daha doğrusu bizim terk etmemize rağmen bizi terk etmeyen son kalelerdir.

O bölge insanını 1919’dan sonra Ak Parti hükümetinin tekrar hayal kırıklığına uğratmaya hakkı yoktu. Ak Parti kendisine en yakın insanları kendisinin en büyük düşmanlarının eline teslim eden politikadan umarız bir an evvel vazgeçer.

Bizim dileğimiz Ak Parti’nin denizin tükendiğini siyasal İslamcı ve Arabist dış politikanın tamamıyla battığını ve bittiğini görmesidir.

Arap coğrafyasındaki Türk düşmanlığını bizim hükümet ne kadar saklarsa saklasın, Türk halkının gözünden ne kadar kaçırışa kaçırsın gerçekler artık saklanamaz haldedir.

Fahrettin Paşa milletimizin nazarında Birinci Dünya Harbinin en büyük kahramanlarındandır. Ona düşmanlık Türk milletine düşmanlıktır.

Fahrettin Paşaya saldıranlar ve işlerin bu noktaya gelmesine göz yumanları milletimiz affetmeyecektir. Milletimiz infial halindedir.

Değerli basın mensupları,

Ülkemiz dış politika alanında rüzgârın önündeki yaprak gibi oradan oraya savruluyor.

15 yıllık Arabist dış politikanın gelinen son noktada Arap ülkelerinde nasıl bir Türk düşmanlığı ürettiğini ibretle izliyoruz.

Hükümet son birkaç yıldır Arap-İslam coğrafyasında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır tarafından uygulanan Türk ve Türkiye karşıtı politikaları Türk kamuoyunun gözünden itinayla kaçırmıştır.

 

Gerçeklerin ilanihaye saklanamayacağı ve her şeyin bir gün ortaya çıkacağını biliyorduk.

Artık bu ülkelerin hemen hemen her gün Türkiye aleyhtarı bir tutum, tavır ve icraatına tanık oluyoruz.

Dün kahraman dediğine bugün hırsız ve hain diyen bir Arap kamuoyu vardır.

Arap dünyasında zaman Türk dostluğu lehine değil Türk düşmanlığı lehine çalışmaya başlamıştır.

Arap dünyası ile karşı karşıya gelen Ak Parti’nin elinden İslamcılık kartı kayıp gitmektedir.

Daha önce de Avrupa Birliği kartı ellerinden kayıp gitmişti. En hızlı Avrupa Birliği yanlısı olan Ak Parti, uygulamalarıyla kısa zamanda tüm Avrupa ülkelerini karşısına almıştı.

Şimdi de ABD ile aynı süreç yaşanıyor.

Amerika ve Avrupa’nın her geçen gün Türkiye’yi nasıl Batı ittifakından ayrılmaya zorladığını, bunun karşısında “denize düşen yılana sarılır” misali Türkiye’nin kimlere sarıldığını görüyoruz.

İktidar başbakan değiştirerek stratejik derinlikten “düşmanları azaltma dostları çoğaltma” politikası izlemeye başladığını ilan etmişti.

Uygulama çevrede ve dünyada dost bırakmama politikasına doğru evrildi.

Bu gidişle önümüzdeki dönem iktidarın tüm dünyaya sırt çevirip Anadolucu bir politika izlemesi mukadder görünüyor.

Biz bütçe vesilesiyle iktidardan “dış politika” alanında nasıl bir normalleştirme ve iyileştirme programı uygulayacağını millete açıklamasını bekliyoruz.

Değerli basın mensupları,

Dış politikadaki gelişmelerin yanı sıra diğer önemli bir konu da güvenlik ve savunma alanlarıdır.

15 yıllık Ak Parti iktidarı sonunda bazı alanlardaki yıkım ve hercümerç devletimizin bekasını tehdit eder niteliktedir.

Ordumuzun savaş kabiliyetinin ve caydırıcılığının aşırı bir şekilde zayıfladığı bir vakıadır. Bu durum ülkemizin düşmanları arasında onları sevindiren değerlendirmelere konu olmaktadır.

Milletimiz ise üzüntü ve endişe içerisinde ordumuzun bir an evvel toparlanmasını beklemektedir.

Bu konuda yıpratıcı kimi detaylara girmek istemiyorum.

Ancak son dönemde ülkemize örtülü ambargo uygulandığı, NATO standardı taşıyan bazı mühimmat çeşitlerinin temininde güçlük yaşandığı, kimi mühimmatın ise sahte ve etkisiz olduğu yönündeki haber ve duyumlara tekrar dikkat çekmek istiyorum.

 

Savunma ve güvenlik harcamaları her geçen gün artmaktadır. 2018 yılı bütçesinde de savunma ve güvenlik harcamaları bir yıl öncesine göre 41 oranında artmıştır. Helal-i hoş olsun.

Ancak bütçedeki bu artış ne savunmamızın ne de güvenliğimizin niteliğinde bir artışa işaret etmiyor.

Aksine bu iki alandaki problemler devletimizin hayatiyetini tehlikeye düşürecek boyutlarda seyretmektedir.

Polis, jandarma ve istihbarat kuruluşlarımızdaki yıkım ve hercümerç de devam etmektedir.

Bu kuruluşlarımız canla başla çalışmakta ancak içlerinde bulundukları kaos ortamı bütün moral ve şevki ortadan kaldırmaktadır.

Biz şimdi bütçe vesilesiyle iktidardan daha önce belirttiğimiz ‘dış politika” alanında olduğu gibi “güvenlik ve savunma” alanlarında da nasıl bir normalleştirme ve iyileştirme programı uygulayacağını milletimize açıklamasını bekliyoruz.

Katılımınız için teşekkür ediyor, hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum.