Badıllı'nın ölümünde FETÖ şüphesi !

Bediüzzaman'ın talebelerinden Abdulkadir Badıllı ile ilgili FETÖ şüphesi ortaya çıktı. Özel bir mekanda basın toplantısı düzenleyen Abdulkadir Badıllı'nın oğlu Sait Badıllı, Karaköprü Belediye Başkanı Metin Baydilli ve Harran Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Hasan Karsel basın açıklaması yaptı. Abdülkadir Badıllı'nın ölümünde FETÖ'cülerin parmağının olduğu iddia edildi.
Karaköprü Belediye Başkanı Metin Baydilli, gazetecilere yaptığı açıklamada,"Bugün buraya sizleri davet etmemizin sebebi malumunuzdur kısa bir süre önce İstanbul Milletvekili Metin Külünk ve akabinde Isparta Milletvekili olan Sait Yüce milletvekilinin Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinin son 9 ayda 6 tanesinin kalp krizi sonucu vefatının şüpheli olduğunu, bunun aslında bir suikast olduğu söylemidir. Tabi Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden biri de çok kıymetli, değerli rahmetli Abdülkadir Badıllı amcamdı. Bu açıklamada sonra gerek ailesi gerek akrabaları ve gerekse sevenleri tarafından birçok defa bu konu hakkında sorulara maruz kaldık ve bu sorularla birlikte ailesine de bu konuda herhangi bir araştırma, inceleme yapılıp yapılmadığı konusunda benim şahsım dâhil birçok seveni oğluna, hocasına sorular yöneltmiştir. Şu ana kadar kamuoyuna bu konuda kendi şahısları olarak bir açıklamada bulunmuş değiller. Bu sebepten dolayı bizler gerek onu sevenler gerek yakınları gerekse kamuoyunu bilgilendirme amaçlı kafamızda olan soru işaretlerini burada siz değerli basın mensubu arkadaşların karşısında kamuoyuyla paylaşacağız. Abdülkadir Badıllı amcamız gerek Şanlıurfa için gerek Karaköprü için manevi bir değeri olan, kanaat önderi olan âlim bir kişilikti. Bu sebepten dolayı onun da ölümü, vefatı bizim kafamızda bazı soru işaretlerine sebep olmuş. Bunun hakkında gerekli olan en net açıklamayı solumda oturan Sait Badıllı yapacak ve yine sağımda oturan Doç. Dr. Hasan Karsel hem öğrencisi aynı zamanda doktoru konumunda, onunda bu konuda beyanatları olacaktır."dedi.

'BADILLI, FETÖCÜLERLER İLGİLİ ALEYHTE AÇIKLAMA YAPIYORDU!'

Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Başhekimi Hasan Karsel,"Abdülkadir Badıllı ağabey 17-25 Aralık öncesi bir ameliyat geçirdi. Tabi o dönemde FETÖ diye bir durum söz konusu değildi. Bizim hastanede ameliyat oldu. Sonra Ankara'ya gönderildi, tedavisini yakından takip ettik. Ondan sonra 17-25 Aralık meselesi ve dershanelerin kapatılması meselesi gündeme geldi ve Abdülkadir Badıllı ağabeyin dershanelerin kapatılması ile ilgili hükümetin lehinde FETÖ'nün aleyhinde beyanatları oldu. O arada üniversitemizde bulunan FETÖ'nün ileri gelenlerinden birisi ile ben bahçede karşılaştım. Bana şunu sordu. Badıllı ağabey neden aleyhimizde açıklama yapıyor? Biz ona beddua edersek tepetaklak götürürüz, dedi. Ondan sonra da ben Badıllı ağabey ile görüştüm. Zaman zaman Risale-i Nur hizmeti nedeniyle sıklıkla görüşüyorduk, evine gider gelirdim. Kendisine şunu dedim. Dedim hastaneye gidersen benden habersiz gitme. Çünkü bunlar bir suikast girişiminde bulunabilirler. Her ne zaman hastaneye gitme ihtiyacın olduğunda haberim olsun. İkinci hastalığında 17-25 Aralık'tan sonraki ikinci hastalığında, ben yurtdışındaydım, Türkiye'ye doğru geliyordum. Yoldayken oğlu Sait beni aradı, hasta olduğunu söyledi. Ben eve varmadan direk acile gittim. Üniversite Hastanesi'nin aciline gittim. Orda gördüm, bazı tetkikler yaptım. Yatırılması önerildiyse de bu gece evde kalayım dedi ve evde kaldı. İyileşmediği için ertesi sabah bizim hastaneye yatırıldı. Sonra bizim hastanede ameliyat oldu. Bağırsak yapışıklığı vardı, temizlendi. Bağırsakta herhangi başka bir sorun yoktu. Bağırsak patlaması dediğimiz herhangi bir durum söz konusu değildi."şeklinde konuştu.

'TETKİKLERİ GÖREMEDİM'

Sadece yapışıklık vardı, ameliyata bende girdim. O yapışıklıklar birbirinden ayırt edildi ve karnı kapatıldı. Sonra bizim üniversitede doktor olup da şu an tutuklu olan yoğun bakım hocası tarafından sonra duydum ki Ankara Gazi Üniversitesi'ne gönderilmiş. Oğlu Sait yanındaydı, duruma göre günde birkaç kez görüşüp bilgi alırdım. Durumu gayet iyiydi, herhangi bir sıkıntı yoktu. Sonra fenalaştığıyla ilgili bana bilgi geldi. Bende uçağa atlayıp gittim, gece 12 civarında hastaneye vardım. Gazi Üniversitesi yoğun bakımına gittim. Orada tetkiklerine bakacaktım, hastaya bakacaktım. Hastayı gördüm, buranın doktoru nerede dedim, doktor yok dediler, doktor ameliyatta dediler. Oysaki yoğun bakımda sürekli bir doktor bulunur. Ameliyathanenin doktoru ayrı olur. Tetkiklerine bakıyordum, bir hemşire geldi tetkiklerini elimden aldı. Oysaki bir hasta yakınının hastanın bütün tetkiklerini yasal olarak ulaşma hakkı vardır. Tabi ben bir şey demedim. Ertesi gün bu bölümüm hocası, o da şu an ihraç edilenler arasında, onunla görüştüm. Önceden tanıyordum, asistanlığım döneminde, olayı kendisine anlattım. Bana şunu dedi. İşte dışarı çıkmasını istemiyoruz.

'CİDDİ ŞÜPHELER VARDI'

Oysa ben hastanın yakını olarak hastanın her türlü tetkikine, tedavisine ulaşma hakkım var. Sonuçta bu bir ailenin hakkıdır. Abdülkadir ağabey tertemiz olarak Ankara2ya gönderilmişti. Oysa orada baktığımda karnının içi iltihap doluydu. Ful iltihap doluydu ve yapılan tahlillerde içerisinde her türlü bakteri, her türlü mikrop vardı. Ben hekimlik hayatım boyunca böyle bir durum görmedim. Ben ciddi bir şekilde şüphelendim. Çünkü temiz bir şekilde gelmiş bir hastanın karnında bu mikropların bir arada olması çeşitliliği ve dirençliliği çok ciddi şüphe uyandırdı. Ben orada Ankara Kamu Hastaneleri Sekreteri ile görüştüm. Hastayı Yıldırım Beyazıt Hastanesi'nin yoğun bakımına kaldırmak için bir kulis yaptık, görüştük. Ancak hastanın durumu ağır olduğundan kaldırılmasının mümkün olmadığı, başka bir hastaneye naklinin mümkün olmadığı ifade edildi. Abdülkadir Badıllı ağabey orada kaldı ve ben de ciddi bir şekilde şüpheler uyandı. Ben hastanın yanından ayrıldığımda oğlu Sait'e dedim, burada ciddi bir şüphe var. Bir hekim olarak ben bunu ifade ediyorum ki, bunun araştırılması hukuk ve adalet önünde sorgulanması gerekmektedir" dedi.

'ANKARA'DA GEREKLİ İŞLEMLERİ BAŞLATTIK'

Abdulkadir Badıllı'nın oğlu Sait Badıllı ise şunları kaydetti:""Neden böyle bir iddia da bulunduk. 26 Aralık 2014'te babam vefat etti. Bugün yazarı Tuncay Opçin, direk twetler atarak, Abdülkadir Badıllı öldü, bu ölüm geride kalan 5 ağabeyin uyanmasına vesile olur, diye bir twet attı. Öncede bu twetleri atması sonra ağabeylerin vefat etmesi kafamızda ciddi şüpheler uyandırdı. Bugün'ün yazarı Tuncay Opçin, kendisi şimdi aranıyor, yurtdışına kaçmış. Merhum babam, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın yanında durması. Peki, bunlar niye böyle düşman oldu? Ona açıklayayım size, Risale-i Nurları sadeleştirme adına yaptıkları tahrifat 2012'de, orada gerekli reddiyeler babam olsun diğer ağabeyler olsun gereli reddiyeler yazdı. Maalesef FETÖ hiçbir uyarıyı aldırış etmeden bu cinayete devam etti. Daha sonra dershane olayı, devletimiz dershane olaylarını kapatmaya yönelik bir projesi oldu. Tekrar FETÖ bu işe karşı durdu, istemedi. Babam orada bir beyanatta bulundu. 17-25 Aralık operasyonlarından sonra Akit gazetesine verdiği röportajda babamın "CİA Gülen'i Kullanıyor" ifadesi direk bu ifadeye biyanen FETÖ 78 yaşındaki Bediüzzaman talebesine 8 yıl hapis davası istedi. Sait Yüce ve Metin Külünk'ün ifadeleri ve ağabeylerin art arda vefat etmesi ve FETÖ'nün babam hakkında mahkeme açması bu iddiayı iddia etmemize sebep oldu. Ankara'da avukatımız var soruşturmayı başlattık. Gerekli işlemlerinde yapılmasını istiyoruz. Bu hainlerin devletimizin, milletimizin önünde hesap vermelerini istiyoruz. 15 Temmuz'da milletin malıyla millete ateş açanları gördük. Bunlar ellerinden ne gelirse yaparlar" ifadelerine yer verdi.
ZEKİ ALTUNDAĞ