Normal
0
21
false
false
false
TR
X-NONE
X-NONE
MicrosoftInternetExplorer4
Sanat kısa
tanımını şöyle yapabiliriz; hayal gücünün ve yaratıcılığın ifadesidir. İlk
insandan bu yana sanatın var olduğunu ve doğanın bize sunduğu en önemli
iletişim, haberleşme, etkileşim, ifade aracı olduğunu biliyoruz. Bireyler
düşünsel olarak ifade etmek istedikleri şeylerde güçlük çektikleri anda sanata
sarılıp kendilerini ifade etme olanağı bulmuşlardır. İlk insanın yaptığı heykeller,
duvar yazıtları ve akabinde fonetiğin gelişmesi ile müzik yaparak kendini ifade
etme olanağı bulmuştur. Sanatın asıl çıkış noktası toplumların doğaya
tapınmalarından kaynaklanır. Toplumlar çok inanışlı dönemlerde tanrılarına
yakınma, şükranda bulunma gibi durumlarda sanata başvurup kendilerini ifade
etmişlerdir.İşte bu denli
önemli bir etkileşim ve ifade aracı olan bu olgunun (sanatın) bugünün
şartlarında da çok önemsenmesi gerekir. Pedagojik olarak insanların gelişmesine
katkıda bulunan sanatın bireylere ulaştırılması o bireyleri yöneten kişilerin
işidir. Fırsat eşitliğini hiç olmazsa sanatta gerçekleştirme adına
yöneticilerin bu konuda daha duyarlı olmaları gerekmektedir. Devletlerin,
yönetimlerin sanat projeleri herkese aynı fırsatı tanımayabilir. Bu açığın
giderilmesi de yerel yönetimlerin sanat projelerinin realist ve rasyonalist
olmasından geçmektedir. Burada özellikle sanat politikası kelimesini
kullanmadım. Sanat politik bir amaç gütmez ve salt olarak politikaya hizmet
etmez.Bireylerin
gelişimi değişimi vizyonu sanat gibi önemli bir olgunun yaygınlığına da
bağlıdır. Örneğin, batı dünyasında gelişen çok sesli müzik bunun bir
göstergesidir. Çok sesli batı müziği (ki buna Klasik müzik de deniyor)
bireylerde kolektif bir yaşam biçimi fikrini doğurmuştur. Demokrasinin batı
medeniyetlerinde bu kadar gelişkin olması bu olgunun azımsanmayacak kadar
etkisi olduğunu gösteriyor. Burada yerel yönetimlere çok büyük işler
düşmektedir. Bir toplumun sanatı o toplumun ne olduğunu gösterir. Öz olanın
korunmasından sonra evrensel olana yönelme fikrinin de olması gerekmektedir. Yerel
yönetimlerin bu konuda oldukça sağlam projeler üretip hatta bazen cesur
davranıp yenilikleri dayatması (burada ki dayatma despotik bir bakış açısı
değildir) gerekmektedir. Çünkü eskinin kolay hazmına alışmış bir toplumun
yeniye bakış açısı daima soğuk olur. İşte bu zinciri kırmak için dayatma
gerekmektedir. Mahallelerde, köylerde, kasabalarda sanatsal etkinliğin
gelişmesi insanların hazmetmeleri için gereken ne varsa yapılmalıdır. Ama bunu
yaparken sanattan bir fabrikadan beklenen kâr beklenmelidir. Çünkü sanat kar
amacı güdülmeden bireylere sunulan önemli hizmetlerden bir tanesidir. Bir
toplumu sorunsuz bir şekilde yönetmek istiyorsanız onlara sanatı anlatın, sanatla
yaşamayı öğretin. Çünkü ancak sanat bireyin o uçsuz bucaksız hazlarını tatmin
edebilir. Yerel yönetimlerin yöneticileri bu konuda sağlam ve bu konuda vizyon
sahibi olan kişilerle çalışmalıdır. Bireylere yaş sınırlaması getirmeden;
Mimari (Yapı sanatı),Resim, Heykel (Yontu),Edebiyat, Müzik, Tiyatro, Sinema
gibi sanatların kendi imkanları dahilinde ulaştırması gerekmektedir. Halk
Eğitim Merkezleri, Halk Evleri, Sanat Evleri, açılmalı sanatın icra
edilebileceği salonlar yapılmalıdır. Dil, din, ırk, cinsiyet farkı
gözetmeksizin bireylerin aktif katılımları sağlanmalıdır. Tabii sanatın
bireylere anlatılması sadece yerel yönetimlerle sınırlı değildir. Devletlerin
eğitim politikalarının da bunda önemi çoktur. Sanat gibi bireye fayda
sağlayacak kavramların çocuğa anaokulundan itibaren öğretilmesi gerekmektedir. Unutmayın
ki sanat çok önemli bir iletişim aracıdır. Bireye özgüven, mutluluk, sevgi, paylaşım,
kolektif yaşama bilinci, vizyon, görev bilinci, saygı, sevgi, iç disiplin ve
daha sayamadığım nice faydalı şeyler sağlamaktadır.Daima sanatla
kalın...