ÖĞRENCİ EVLERİ

Sayın Başbakan'ın öğrenci evleriyle ilgili açıklamaları, Köy Enstitüsü günlerinin özlemi içinde olanları galeyana getirdi. Malumunuz, Köy Enstitüleri Kentlerin 15-20 Km dışında inşa edilen, ayrıca kız ve erkeklerin aynı yatakhaneleri paylaştıkları tam karma okullardı. Amaç, toplumu dönüştürebilmek için öğretmen olacak gençlere, halkın örf ve geleneklerine ve toplum ahlakına aykırı işler yaptırmak…  O zamanlar, o okullarda nelerin yaşandığını bilenlerin bir kısmı hala hayatta. Aslında Sayın Başbakan ne kimsenin özel hayatına ve özel konutuna müdahaleyi ima eden bir söz söyledi, ne de bugüne kadar böyle bir işe tevessül edildi. Fakat eski günlerin özlemi içinde olanlar bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Feveran içinde olan bu adamlara tek tek soruyorsunuz: "Kardeşim, senin kızın öğrenci olsa, gittiği üniversite kentinde bir veya birkaç erkek arkadaşıyla kalmasını ister misin?" dediğinizde, "Hayır, istemem, ne münasebet…" diye cevap veriyorlar. Ama arkasından hemen ilave ediyorlar: "Biz Başbakanın ne yapmak istediğini biliyoruz. Onun amacı ahlak zabıtalığı yaparak gençlerin onuruyla oynamak… Zaten baştan beri Başbakan'ın gençliği geriye götürmek için çalıştığını biliyoruz. AKP iktidarı sırayla cumhuriyetin kazanımlarını bir bir ortadan kaldırıyor." Vay sevsinler sizin cumhuriyet kazanımlarınızı… Kuşkusuz bu sözleri söyleyenlerin asıl amaçları bellidir. Onlar bu sözleriyle gençliği kışkırtarak seçimden önce bir kaos yaratmak istiyorlar. Bu iş için gençleri, özellikle üniversite gençliğini kullanmak istiyorlar. Bu iş, altı aydan beri bir plan-proje dâhilinde uygulamaya konulmuştur. Fakat bir türlü bu konuda muvaffak olamıyorlar. Terör eylemlerine katılan gençlerin sayısı 100'ü geçmiyor. ODTÜ'deki eylemleri sürekli kışkırtıyorlar; fakat eyleme katılanların sayısı 100'den fazla değildir. Onlar da illegal örgütlerin öğrenci evlerinde yetiştirdikleri solcu gençlerdir.Sayın Başbakan, yıllardır ihmal edilen ve bir türlü neşter vurulmayan problemli konulara neşter vuruyor. Elbette ki, bu kadar kokuşmuş bir yara patladığında çevreyi rahatsız edecektir. Onun için bir anne-baba, öğrenci arkadaşlarıyla kaldığını söyleyen kızlarına güvenmişler. Onlar, kızlarının kız arkadaşlarıyla kaldığını sanıyorlarmış. Meğerse ikisi kız ikisi erkek dört öğrenci bir daire kiralamışlar ve birlikte kalmaya devam ediyorlarmış.Zavallı kızlar bir örgüt evinde kaldıklarından habersiz bir şekilde hayatlarına devam ediyorlardı. Bir müddet sonra kızlardan birisi hamile kalınca bebeğini aldırmak için, parasızlıktan ve gayri meşru ilişkiden dolayı merdiven altı bir kürtajcı aramış. Sonuçta kürtajcı bulmuş bulmasına ama kız hem onurundan hem de sağlığından olmuştur. Durumu fark eden anne-babası ise, hayıflansalar bile ellerinden bir şey gelmemiş. Sadece "Bu bizim kızımızın başına geldi, ama bir başka masum insanın başına gelmesin" temennisinde bulunmuşlar ve anne-babalara şu uyarıyı yapmışlar: "Lütfen kızlarınızın kiminle kaldığını öğrenin. Yanlış insanlarla kalmalarına müsaade etmeyin!"Bu tür anne-babaların feryatlarına hangi aile reisi kayıtsız kalabilir? Başbakan nasıl kayıtsız kalabilir? Ama galiba bazıları bu kokuşmuşluktan çok memnundurlar. Çok memnunlar ki, örgüt evlerinde kaldıkları için onurlarını kaybeden kızların anne-babalarının feryatlarını duymuyor ve bir kaşık suda fırtınalar koparıyorlar.