HAKLIDAN YANA OLMAK

Yaşanabilir hayatın tek adresi olan İslâm, hak, adalet ve doğruluk üzerine kurulmuş değerlerin adıdır. Kur'an'ın sıklıkla zikrettiği "Hak "sözcüğü, değerlerin, mükâfatların, vaat ve cezaların varlığını işaret etmek için kullanılır.  İnd-i İlahide alternatifsiz bir mevk-i muallanın sahibi olan yüce dinimiz İslam, daima hakkın ve haklının yanında yer almayı ve haksızın karşısında olmayı emreder. Hayat müfredatı olan Kur'an'a göre herhangi bir aileye, kabileye veya kavme mensup olmak, insanı üstün ve haklı kılmamaktadır. Haklı olmadığı müddetçe kendi yakınlarından birini desteklemenin isabetli bir tavır olamayacağını vurgulayan Yüce Allah, Kuran'da Hz. Musa (a.s) kıssasını anlatarak bize şöyle mesaj vermektedir; "Musa, halkın habersiz olduğu bir anda şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri düşmanı tarafından kavga eden iki adam gördü. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa'da ona bir yumruk indirip onu öldürdü. Musa, 'bu şeytanın işidir. O gerçekten apaçık bir saptırıcı düşmandır dedi."     Canlı Kur'an olan Hz. Muhammed SAV hayat-ı seniyyeleri boyunca nerede olursa olsun, kimden gelirse gelsin, hangi inanıştan olursa olsun hep haklının yanında, haksızın ve zalimin karşısında olmuş ve bu amaçla kurulan tüm gayretlerin içinde aktif rol almıştır. Bunun en güzel örneği Hılfu'l-Füdûl'dur.Mekke'de haksızlığa uğrayanlara yardım etmek  amacıyla kurulan ve "erdemliler paktı" özelliği taşıyan bu komiteye Hz. Peygamber Efendimiz SAV yaklaşık 20 yaşlarında iken iştirak etmiş ve alınan kararların uygulanmasını ciddi bir gayretle desteklemiştir. Hz. Peygamber Efendimiz SAV daha sonra bu komiteden bahsederken; "bunu güzel ve kızıl develere değiştirmek istemem. İslamiyet döneminde de böyle bir andlaşmaya çağrılsam tereddütsüz kabul ederim" demiştir. Adalet o kadar önemlidir ki Yüce Allah Kur'an'ın pek çok yerinde olduğu gibi şu ayette de meselenin ehemmiyetini dile getirmiştir; "Ey iman edenler! Kendiniz, ana, babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (şahitlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakirde olsalar ( adaletten ayrılmayın) Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın." Hz. Muhammed SAV adaletteki yozlaşmayı insanlığın çöküş nedeni olarak görmüş ve " sizden önceki toplumlarda, hatırı sayılır kişiler, hırsızlık ve cezayı gerektirecek bir suç işlediklerinde affedilir.  Zayıf ve güçsüzler suç işlediklerinde cezalar uygulanırdı. Bu onların helak sebebi olmuştur." buyurarak adaletin imtiyazsız bir şekilde te'sis edilmesinin önemine işaret etmiştir.İhtilaf içinde olan bütün tarafların birbirlerine karşı hasmane tavır alıp tüm hak ölçülerini atarak adilane davranmamaları başta kendilerine zarar verebileceği gibi gadab-ı ilahiyi celbetmeye vesile olabilir.  Allah'ın İsmi- Adl ve İsm-i Hakem'inin uhrevi tezahüratı ve dünyevi tecelliyatını nazara alarak Hakk'ın ve haklının yanında, haksızın karşısında "HİLFUL FUDUL" ruhuyla dik durmayı rabbimiz cümlemize nasip etsin. Allah'ın emanetinde emin olun.