GÖZYAŞLARIMIZ İLE YEŞEREN FİDANLAR

Dünyada hemen hemen bir çoğumuzun ruhunun aradığı , bir şey varsa  o da, toplumdan alacağımız ikazlarla Hakk'a karşı duyduğumuz aşktır. Ruhumuzda coşku,  hayranlık uyandıran güzellikler canlı-cansız varlıkların birbirileriyle münasebetleri sevmek, sevilmek arzuları  Yüce Yaratıcı ile olan  sırlı münasebetin bir yansımasıdır.Yer yüzünde aldığımız her soluk,  alırken vereceğimizden,  verirken de alacağımızdan  emin olamadığımız nefesimiz, dünya nimetlerini  tattığımızda aldığımız haz O'nun teveccühünün  bir tecellisi değil midir ? Hayatımızı cazip kılan, renklendiren,  güzelleştiren, mana kazandıran Allah'tır. Bu itibarla  her şeye onunla başlamalı ,yapacağımız her şey onun rızasına nail olmak için olmalı, alacağımız her nefes rızasını kazanmak olmalıdır. Herkesi ve her şeyi bir tek gaye için sevmeliyiz. Çevremizde olup biten hadiselere duyarsız kalmamalı, yüreklerden yükselen feryat,  figan ve iniltileri dindirmeli,  iniltileri şükre, hamd-u senaya çevirmeliyiz. İnsanların acı ve ızdırap çekerek inlememeleri için dertlerine çare olma noktasında çevrede esen fırtınaları bahar esintileri, Rıdvan meltemleri haline getirmeliyiz.Başkalarının ağlamaması için gözyaşlarını Ceyhun eden öylesine diğer gam insanlar beden insanı değil,  onlar ruh ve mana erleridir. Böylesine civan mert neferler bir an gelir ki önüne çıkan bütün engelleri aşarak, kandan irinden deryalar bile olsa nefis  ile mücadele  de hakkını vererek , ruhun doruk noktasına ulaşırlar. Böyle olmakla iyilik ve güzellikleri temsilde , kötülükleri aşmada öylesine ciddi azimli  ve öylesine kararlıdırlar ki belki de bu sergiledikleri  davranışlarıyla melekler mertebesine ulaşırlar.Allah' ın  davasını gaye edinen hasbi ruhların aldıkları her nefes,  attıkları her adım O'nun rızasına mazhar olma ceht ve gayreti içersinde kıvranırlar. Kendilerine tevdi edilen vazifelerin hakkında gelememenin endişesi ile gözlerine uyku girmez, acizliklerini  gözyaşları içersinde iki büklüm ifade etmeye çalışırlar.İdam sehpasına giderken son nefesinde  bile, içinde bulunduğu duruma aldırış bile etmeden, yok mu acaba hak ve hakikat ı duyuracağım biri  ? Diye sağa sola telaşla bakarak  ölüme gittiği umurunda bile olmaz. Bir insanın bile kurtulması endişesini  duyarak, o kısa zamanı tebliğ vazifesine adarlar.Bildiğimiz imani hakikatleri  layıkıyla yaşama yaşatmaya çalışma lisanı halimizle de bunu tasdik etme  ve tattığımız bütün güzelliklerden  o insanların da istifade etmeleri noktasında Efendimizin mesleğini her nefeste icra etmeye çalışmalıyız . Hangi konu olursa olsun icra edilecek her ne varsa ; Heyecan duyulmadan, acı çekmeden, gözyaşı dökmeden, sıcak döşekleri  terk etmeden, gönül vermeden başarıya ulaşmak imkansızdır.Dünyevi veya uhrevi olsun bu gerçek göz ardı edilmemelidir. Bu dava Allah ve Resulünün davası ise bu daha da önem arz etmektedir. Bu yolda ihlas ve samimiyet, devamlılık ve hedef koyma bulduğuyla yetinmeden daha da güzel  icra etmek için ceht ve gayret edilmelidir.Efendimiz Aleyhi selamın namı celilinin ulaşamadığı diyarlara, giremediği gönüllere giderek hakikatleri anlatmamız belki de nedamet duyduğumuz ve gözyaşlarımızı Ceyhun eden duyarsızlığımız yerini  Rıdvan meltemlerine bırakacaktır. Döktüğümüz gözyaşlarımızın ardından yeni filizler yeşerecek gözyaşlarımız inşallah tebliğin iksiri olacaktır. Ne  erdemli bir davranış başkalarının derdiyle dertlenmek, acılarına ortak olabilmek. Onlar için gözyaşlarını dökmek .Gözyaşları; Kalbin cilası, ruhun gıdasıdır. Eğer bugün yeni bir neslin inkişafı için çırpınmaz gözyaşı dökmezsek, yarın karışımıza çıkacak manzaralara karşı dövünmelerimizin hiçbir anlamı olmayacaktır. İş dönüp dolaşıp inanç ve eğitime dayanıyor. Oturup halimize ağlamamamız için istikameti ve kıblesi belli bir gençlik yetiştirmemiz gerekir. Aksi taktirde gözyaşlarımızın hiçbir anlamı olmayacaktır.