GEÇMİŞ Mİ KAYBOLDU, BİZLER Mİ KAYBOLDUK?

Benimki geçmişe özlem duymak değil  ama o devirlerin sonuna yetişmiş olsam bile, eli öpülecek büyüklerimizden gördüklerimizi ve yaşadıklarımızı biraz da olsun gözümüzde canlandırmaktır. Eskiden her şey sevgi, saygı,hoş görü,hatır ve gönül üstüne kuruluydu.Bir kahvenin 40 yıl hatırı vardı.Dostluklar samimiydi,sahte değildi.İnsanlar mutluydular, paylaşmayı biliyordular,maddi imkanları  olmamalarına rağmen gönülleri çok  zengindi. Gülüşler ve sevgiler içtendi.Çocuklar neşeliydiler,oyunlar çok güzeldi.Komşular bütün mahalledeki çocukların annesi babası gibiydiler.Çoğu zaman çocuklar komşulara teslim edilirdi.Kavga eden çocukları, büyükler  araya girerek sakinleştirir, kendi çocuğu varsa önce onu azarlar ve sonra da  barıştırırlardı.Oynamaktan yorulan ve ter içinde kalan çocuklar herhangi bir evden su isterler,tas içinde gelen bu suyu birkaç yudumdan sonra sırayla paylaşılırlardı.Mahalledeki bütün çocuklar birbirini tanır,diğer mahallelerin çocuklarıyla da  maçlar yaparlardı.Küçücük şeyler mutlu olmamıza yeterdi. Kendi oyuncaklarımızı kendimiz yapardık.   Taşlara ve tahtalara  şekiller vererek oyuncaklar yapar ve oynardık.Tellerden yapılan arabalar ve bilye arabaları v.s tamamen kendi üretimimizdi.Urfa'da çocukların ayakkabıları o günlerin modası olan cankurtaranlardı.   O zamanlar ders kitapları  devlet tarafından verilmiyordu. Bizden bir üst sınıftaki ağabeylerimizden kitaplarımızı temin eder, bir yıl sonra da  alt sınıftaki kardeşlerimize kitaplarımızı devrederdik.Bu kitaplar birkaç yıl tertemiz kullanılırdı. İlkokulda defterlerimizin kenarlarını süslerdik ve yazdıklarımız çok daha güzel görünürdü. Karnemizi aldıktan sonra öğretmenimizin elini öpmek için sıraya girerdik.Gençler Tommiks,Teksas, Zagor gibi çizgi romanları okurlardı.Bu kitapları tasvip etmeme-me  rağmen gençlerde okuma alışkanlığı kazandırmasını da göz ardı edemem.Parasızlıktan olacak ki,gençler bu kitapların serisini okumak için cüzi bir ücret karşılığında değiş tokuş yaparlardı.İnsanların canları çekmemesi, kimseler tarafından görülmemesi için sebze ve meyveler hasırdan yapılmış sepetler içerisinde taşınırdı. Yapılan yemeklerin kokusu komşulara gider diye düşünülerek birer tabak gönderilerek  ikramlarda bulunulurdu.Komşuda pişen bize de düşerdi.Halen birçok büyüğümüz beraberce askerlik yaptıkları  arkadaşlarıyla,Hac vazifesini beraber ifa ettiği insanlarla  görüşüp hasret gidermektedirler. Maalesef her şey zamana yenik düşerken anlatılan bu değerlerimizi de kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Kendi ayakları üzerinde duramayan bir nesil yetiştirirken, ebeveynler olarak ta mutsuz olan bu çocukları sırf mutlu olsunlar diye her dediklerini yapıyoruz. Çocuklarımızın bütün isteklerini yerine getirirken aslında onlara ne kadar büyük bir kötülükte bulunduğumuzun farkına varamıyoruz.Yıllar sonra farkına vardığımızda da iş işten geçmiş olacaktır.Huzur evinde kalan yaşlıların çoğunun çoluk çocukları var.Onların durumuna düşmememiz için,aynı hataları tekrarlamamız gerekiyor.Tabi ki çocuklarımız mutlu olacak ama bunun dozajını çok iyi ayarlamamız gerekiyor.Her dediklerini yaptığımız bu nesil, Allah göstermesin bir yokluk,bir felaket ve sefalet karşısında çaresiz kalacaktır.Zaman, bizlerden çok şeyi alır götürür ama geçmişimiz geleceğimize ışık tutmalıdır.