EĞRİ OTURULARAK DOĞRU KONUŞULUR MU?

Bana sorarsanız eğri oturarak doğru konuşmamız asla mümkün değildir. Toplumda herkesin dilinde düşmeyen bu fikre kesinlikle katılmıyorum. Bunu bir başka cümle ile ifade etme imkanımız varken büyük küçük bu şekilde kendisini ifade etmektedir." Eğri oturup, doğru konuşalım". Doğru konuşmak için eğri oturmaya bence hiç de gerek yok. Bu söylemi de burada çürüterek asıl meselemize gelelim. Nasıl ki eğri cetvelden doğru çizgi çıkmıyorsa aynen öylede eğri oturan adamdan doğru söz çık-maz… Bu benim yaşam felsefem.Yazarlar kervanına emekli olduktan sonra yakın bir zamanda katıldım. Yazar deyince toplumun öncülüğünü yapan, sorunlarını tespit eden ve bu sorunları çözme noktasında yetkilileri harekete geçiren, toplumu haksızlığa karşı koruyan kollayan, olaylara objektif yaklaşan düşüncelerini hiçbir etki ve tepkiye aldırmadan söyleyebilen, yazabilendir. Böyle olması da gerekmez mi?Özellikle seçim serüvenlerinde ve makamları ziyaretlerde yazar olarak katıldığımız toplantılarda çoğu zaman maksat hasıl olmadan sadece bir kare çekilerek medyada paylaşılmaktadır. Önemli olan birlikte görünmek,  yemek içmek değildir. Sorgulamak ve yargılamak yerine her şey normalmiş gibi sohbet edilerek herkes halinden memnun bir şekilde öpüşerek ayrılmaktadırlar.. Ben bu kervanda hep aykırı düşündüm. Çoğu yeri, ortamı, kişiyi yadırgadım. Katıldığım fazla toplantı olmadığı halde pişmanlık duyduğum çok oldu. Ben bir köşe yazarı olarak suyun akışına göre kürek çekeceksem orada ne işim olur ki?  Oralardaki yemeğe, karelere, resimlere ihtiyacım yok. Gittiğim yerde gerçek düşüncelerimi mutlaka söylemeliyim. Bunu bütün yazar arkadaşlarımın da böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Gidilen yerdeki havaya göre yön değiştirmek yazarlığa yakışmaz. Bizler birilerini alkışlamak için değil fikirlerimizi söylemeye, onlara ışık tutmaya gidiyoruz.  Onların bizim bilgilerimizden istifade etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Biz ders almaya değil, ders vermeye gitmeliyiz gittiğimiz yerlerde. Biz dinlemekten daha çok konuşmaya gitmeliyiz gittiğimiz her neresi olursa olsun. Biz lokomotif olduğumuz için toplumun öncülüğünü yapmalı herkesi yönlendirmeliyiz. Bizim görevimiz bu. Bizi arkalarında sürüklemeye çalışanlar olabilir, bunlara müsaade etmemeliyiz. Bir çay içirildi yemen yedirildi mi? Kendilerini sonuna kadar savunacaklarını mı zannediyorlar. Biz dik durmalıyız. Basit hesaplar yapacak olursak kalemimize ihanet etmiş oluruz. Kim ne düşünürse düşünsün, alınırsa alınsın hatır gönül için doğrularımızdan vaz geçecek değiliz.Değerli arkadaşlar birçoğunuzu tenzih ediyorum. Birbirimize sahip çıkalım, sevelim, saygı duyalım ki saygınlığımız olsun. Aksi taktirde sadece gider çay kahve içer, ensemizi kaşır birilerine basamak oluruz. Kimse bizi kendi safında sabit olarak görme gibi bir düşünceye kapılmamalıdır. Böyle olduğu taktirde yaptığı yanlış karşısında bizler karşısında duramayız. Bizim onun yanlışları karşısında kendisinden hesap soracağımızı bilmelidir kim olursa olsun. Mutlak teslimiyet olmamalıdır bizim hayatımızda.  İçimizdekini çekinmeden söyleyelim. Dik durduğumuzda itibarimizin kaybedilmediğini bilmeliyiz. Birilerinden sebeplenmek adına basit hesaplar uğruna ilkelerimizden ödün vermeyelim. Eğer bizler yazar olarak yapılan yanlışlar karşısına susar, bana mı kaldı bu meseleyi yazmak bir diğeri yazsın neden çıban başı ben olayım dersek yazarlığımız, gazeteciliğimiz, basın olmamızın ne ehemmiyeti var ki.   Sadece yazarlar olarak değil herkes her yerde, hayatımızın her alanda tutarlı bir duruş sergilemeliyiz. Rüzgârın esiş yönüne göre harmanımızı savurarak bir şeyler elde etmeye çalışıyorsak eğer pek doğru neticelerin vermeyeceği aşikârdır. Kaygan zeminde yürüdüğümüz taktirde varacağımız yer veya nokta irade ve isteğimiz dışında ummadığımız bir yer olması ihtimali bayağı yüksek bir neticedir.  Beklentilerimiz değil, ideallerimiz olmalıdır. Geçici bu dünyada hayatımıza yön verebilecek misyon ve vizyonlara sahip olmak gerekir. Misyon, yapmamız gereken elzem görevlerdir. Bütün insanların yerine getirilmesi gereken birçok sorumluluk ve görevleri vardır. Görevlerini yapabildiği ölçüde kendisine, çevresine ve topluma faydalı olabilir. Bu aynı zamanda insanın yaşam tarzı ile ilgilidir. İdeallerimizi ne kadar yüksek tutarsak bir o kadar hayatımızı anlamlı hale getirmiş, kişisel kalitemizin de o ölçüde çıtasını yükseltmiş oluruz.