Eğitim Bir-Sen, öğretmenlerle yapılan anket sonuçlarını açıkladı

Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanıİbrahim Coşkun, yaptığı yazılı açıklamada,"Yıldırmanın en belirgin özelliği, karşılıklı değil, tek taraflı oluşudur. İster uygulayan kişinin psikolojik davranış bozukluğunun bir sonucu olarak isterse rekabet duygusu veya ideolojik, sosyal, kültürel, siyasi gerekçelere dayalı olarak gerçekleşsin, bir dizi probleme yol açan çok boyutlu bir şiddet türü olan yıldırma, sonuçları itibarıyla sadece iş hayatıyla sınırlı değildir; bir insan hakkı ihlali sorunu olarak psikolojik, fiziksel, ekonomik, sosyal ve hukuki boyutları olan çok katmanlı bir olgudur. Çalışma hayatının yoğun ve yakın ilişki düzeni, 'mobbing' diye ifade edilen en yaygın şiddet biçimine yönelmede daha rahat imkân ve fırsat verebilmektedir. İnsanlığın baş belası bir mahiyet kazanmış sorun, kanıksandığı için, şiddete karşı çıkmak ve bunu minimum seviyeye indirmek hiç kolay değildir. Hele bizim gibi siyasi geçmişinde yıldırmanın sosyal, siyasal şiddet olarak uygulandığı toplumlarda iş daha da zordur. Bu memlekette ideolojik devlet yapılanmasının yakın zamana kadar inanç ve düşünce özgürlüğünü sınırlama üzerinden yıldırmayı adeta resmi programa dönüştürmüş olması, sorunun sosyal, siyasal boyutta yaşanmasına yol açmıştır. Katsayı engeli, üniversite kapılarının başörtülülere kapanması, ikna odalarındaki baskılar, inanç ve ibadetlerinden dolayı kamu görevlilerine yapılan taciz ve yıldırmalar, yakın tarihimizde uygulanan mobbing örneklerinden birkaçıdır. İnandığı hayatı baskısız yaşamayı, aynı rahatlıkta kendini ifade etmeyi zor kullanarak engelleyici tutumlar, ciddi bir travmaya, insanımızla devlet arasındaki makasın açılmasına neden olmuştur. Genelinde şiddet özelinde ise yıldırma sorununun doğrudan insan ve insanlık anlayışıyla ilgili olduğu tartışmasızdır. Varoluş hakikatini kendi içinde yaşayan insanın, ötekinin hukukuna, sınırına saygıyı, varlığının asıl ve ön şartı sayması, kendini bilmesinin gereğidir. İnsan haklarını merkeze alan bir bakış açısıyla Genel Merkezimizin gerçekleştirmiş olduğu bu araştırmada, yıldırma, öğretmenlerin bireysel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesi ve/veya engellenmesi sonucunu ortaya çıkaran bir şiddet türü olarak nitelendirilmiştir. Araştırmanın amacı, eğitim kurumlarında 'şiddet ve keyfiliğin ne ölçüde hayatın gerçekleri' gibi alındığını ve ihmal edildiğini ortaya koymaktır. Bu açıdan, eğitim sektörünün can damarını oluşturan ve Türkiye genelinde temel ve ortaöğretim kurumlarında görev yapan öğretmenler tarafından yıldırmanın nasıl algılandığını ve deneyimlendiğini tespit etmek amacıyla, araştırmanın ulusal çapta bir örnek oluşturması benimsenmiştir. Türkiye'de son yıllarda, eğitim alanında da yıldırma ve yıldırmanın sebep ve sonuçları üzerine yerel ve bölgesel düzeyde çalışmalar yapılmıştır. Ancak, şimdiye kadar Türkiye genelinde öğretmenlerin yıldırmaya ilişkin algı düzeyleri ve yıldırma tecrübelerini bir arada ele alan bir araştırma yapılmamıştır."ifadelerine yer verildi.
'YILDIRMANIN DÜZEYİ TESPİT EDİLİYOR'
Araştırmanın 12 ilde (İstanbul, Ankara, İzmir, Çanakkale, Sakarya, Adana, Kayseri, Samsun, Trabzon, Erzurum, Malatya, Şanlıurfa) temel eğitim ve ortaöğretimde görev yapan 2 bin 39 öğretmenle yüz yüze anket tekniğiyle yapıldığı belirten Coşkun, şöyle konuştu:"Anket formu, yıldırmaya ilişkin veri toplamak üzere öğretmenlerin genel ve sosyal durumu, yıldırmaya ilişkin algı düzeyleri ve tecrübe edilen yıldırmanın düzeyini, kaynağını ve sonuçlarını tespit etmeyi amaçlayan sorulardan oluşmaktadır. Araştırma, yıldırma sorununu ele alış biçiminin yıldırmanın devamına veya sonlanmasına etkisinin önemli olduğu düşüncesinden hareket etmiştir. Bu çerçevede, idari ve hukuki yönden mağdurun kendini ifade etmesini ve yıldırmanın sonlanmasını sağlayacak destekleyici ortamın oluşturulması ya da engellenmesi açısından yıldırma tecrübesinin ayrıntıları elde edilmeye çalışılmıştır.Araştırmanın satır başlarından bazıları şöyle:Her iki öğretmenden biri meslek hayatı boyunca yıldırmaya maruz kaldığını ifade etmiştir. Araştırmaya katılan öğretmenlerin yaklaşık yarısının (yüzde 45,7), bir diğer ifadeyle, her iki öğretmenden birinin, meslek hayatları boyunca, bir şekilde yıldırmaya maruz kaldığını ortaya koymaktadır. Bu sonuç, psikolojik şiddet olarak da tanımlanan yıldırmanın, temel ve ortaöğretim kurumlarında görev yapan öğretmenler arasında yaygın bir şekilde yaşandığı anlamına gelmektedir. Çalışma süreleriyle yıldırma tecrübeleri arasında ters orantılı bir ilişki var Araştırma sonuçları, öğretmenlerin çalışma süreleri ile yıldırma tecrübeleri arasında ters orantılı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Buna göre, 21 yıl ve daha uzun süre öğretmenlik yapanların yıldırma algı puanı, çalışma süresi 20 yıl ve altında olan öğretmenlere oranla daha düşük (126,03), yıldırma tecrübesi puanı ise daha yüksektir (102,28).4 öğretmenden 1'i meslek hayatının olumsuz yönde etkilendiğini dile getirmiştir
Yıldırmaya maruz kalan her 4 öğretmenden 1'i meslek hayatının olumsuz yönde etkilendiğini, her 5 öğretmenden 1'i ise yıldırmaya bağlı stres yaşadığını beyan etmiştir. Bu sonuçlar, bir toplumun sürdürülebilirliği ve gelişimi için olmazsa olmaz kurumlardan biri olan eğitim kurumunun çok ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunun işareti niteliğindedir.
Zira öğretmenlerin maruz kaldıkları yıldırmaya bağlı olarak işe gitme isteğinde azalma, işi bırakma isteğinde artış ve ders başarısında düşüş yaşamalarının yanı sıra stresli bir şekilde derslere girmelerinin verilen eğitimin kalitesini olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmazdır.Kabullenme, geri çekilme ya da gayriresmî araçlarla yıldırmayı durdurmaya çalışanların oran yüzde 59Yıldırmayla mücadelede neler yapıldığı hususunda ulaşılan sonuçlar dikkat çekicidir. Resmi şikâyet mekanizmalarını kullananlar büyük oranda düşük kalırken; kabullenme, geri çekilme ya da gayriresmî araçlarla yıldırmayı durdurmaya çalışma (yaklaşık yüzde 59) daha baskındır. Araştırma, öğretmenlerin maruz kaldıkları yıldırma karşısında genellikle, durumun zaten değişmeyeceği düşüncesiyle, yıldırmayı sonlandırmaya yönelik herhangi bir girişimde bulunmadıklarını göstermektedir.
Ayrıca istenmeyen duruma kişinin sadece kendisinin değil, başkalarının da maruz kaldığını bilmesi, durumu kabullenme ve duruma katlanma eşiğini yükseltmektedir."
YENİURFA