ADALETİN GERÇEK TEMSİLCİLERİ

Adalet, hak ettiğinden eksiğini kabul etmediği gibi, fazlasını da reddeder. Adalet, iyiye ve kötüye, iyiliğe ve kötülüğe hak ettiği mukabil karşılığı vermek olarak tanımlanabilir. Eflatun adaletin esasını liyakat ve uyum olarak tarif etmiştir.Şu fani dünyaya mühim bir hikmet için gönderilen insan, tevhid ve adalet esaslarıyla ebedi ve baki Cennet yurdunu kazanabilir.Tevhid ve adalet arasında kopması imkânsız bir irtibat mevcuttur.Mü'mine yakışır dikey bir duruşun akidevi karşılığı olan tevhid,Allah dışındaki tüm otoriteleri yok sayar.Mü'mincemüstakim bir duruşun amel boyutunu ise adalet temsil eder.Adalet,mülkün(devletin)temeli olduğu gibi hilkatin(yaratılışın) de temeli sayılmaktadır.Her namazda okunan Fatiha suresi,"Sırat-ı Müstakim"de kalabilme temennisini dua formatına taşımaktadır.Sağından ve solundan kısacası her cepheden yoldan çıkmaya izin vermeyen korumalı yolun Kur'an'daki karşılığı Sırat-ı Mustakim'dir. Hücreden organa kadar insanı meydana getiren tüm sebeplerin bir sınır dâhilinde olması adaletin gereğidir. İnsan gözünün görme sınırı mikrobiyolojik varlıkları görecek kadar yüksek olsaydı yemek içindeki mikrobiyolojik canlıları görüyor olurduk ki bu da rahat bir yemek yeme imkânını elimizden alırdı.Vücudumuzdaki kan şekeri, kan basıncı, vücut sıcaklığı, kolesterol üst ve alt eşiklerini aşması halinde hastalıklar kaçınılmaz olur. İnsan bedeninin sıhhati gibi fezadaki gezegenler, yıldızlar, galaksiler ve bütün bir evren muazzam ilahi bir denge sayesinde intizam içinde hareket etmektedir. Kubbeden habbeye kadar dakik(ince)bir nizam kendisini güneş bedahetinde(açıklığında) göstermektedir.Atom çekirdeğiyle elektron arasında akıllara durgunluk verenince bir mesafe vardır. Eğer bu olmasameydana gelen füzyonla madde çöker ve kimliğini yitirir, intizam ve düzen fesada uğrar.Zaman zaman hayatın normal akışının dışına çıkarakmüfritane bir duyguyla zahitçe bir hayat yaşamak isteyen sahabelere denge unsuru olan Allah Rasulu SAV uyarıda bulunarak "Ben sizin için güzel bir örnek değil miyim?" diyerek ölçülü olmaya davet etmiştir.Şunu asla unutmamak lazımdır ki cehalet insanı Firavunlaştırır, ilmiyle kibirlenmek iseBel'amlaştırır.Karun'a değil Harun'a özenmeli,Firavun'un yaptığına değil Firavun'un sihirbazlarının imana gelerek yaptığına dikkatlice bakarak hakikate teslim olunmalıdır.İlahi adaletle Kur'an Vahyinin inşa ettiği şahsiyetler, dünya tarihinde adaletin en güzel örneğini ortaya koymuşlardır.Asr-ı saadet esintinin cennet kokusuyla estiği Kur'an asrından canlı bir örnek vererek yazımızı noktalıyoruz:Hz.Ali bir Yahudi ile davalıdır. Hz. Ömer'in huzurunda mahkemeye çıkarlar. Hz.Ali'nin budurumdan pek rahatsız olduğunu gören Hz.Ömer zanneder ki onun bu sıkıntısı bir Yahudi ile beraber hâkim karşısına çıkmış olmasındandır.Hz.Ali sıkıntısının nedenini öğrenmek isteyen Hz. Ömer'e şu açıklamada bulunur: Mahkemede Yahudi'ye ismiyle hitap edildiği halde Hz.Ali'ye künyesiyle hitap edilmiştir. Birisine künyesiyle hitap etmek o günkü normlara göre o kişininüstünlüğünü ve şerefini ortaya koymak demekti. Adalet timsali Hz.Ali nezdinde bu durum bir eşitsizlik olup adalete aykırıydı.İşte bu yüzden Hz.Ali rahatsız olmuştu. Yukarıdaki örneği gözönüne alarak "Benim kim olduğumu biliyor musun?" diyerek günümüzde her konuda ayrıcalık ve imtiyaz isteyenlere karşı son sözümüz;"Eynesseraminessüreyya"(Yer nerede gök nerede?)