“50 BİN KİŞİNİN ÇALIŞTIĞI BİR OSB HEDEFLİYORUZ”

Ak Parti İl Başkanlığı tarafından Nevali Otelde düzenlenen basın toplantısına Ak Parti İl Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, çok sayıda partili ve basın mensubu katıldı.
Ak Parti Şanlıurfa Milletvekili Adayı Faruk Çelik, gazetecilere yaptığı açıklamada, 2011 dönemlerinde Şanlıurfa'ya milletvekili seçilirken kenttin sorunlarıyla zaman geçirdiklerini hatırlattı. 2015'teki dönemde de kentte katkı sunma, herkesle iç içe olmak için çalışmalar yürüteceklerini vurguladı. Çelik, şunları kaydetti:"Bu dönem ise artık Şanlıurfa'yı daha iyi biliyoruz. Şanlıurfa'nın hem sorunlarıyla, hem de Şanlıurfa'ya katkı sunan tüm kesimlerle iç içe olacağız. Beyaz kâğıt gibi üzerinde bir iğne ucu leke konduramayacağınız kadar açık ve şeffaf bir insanım. Bir dezavantajım var; İşkolik bir insanım yani hedeflerini belirlemiş, hedeflerini rotaya koymuş isem onları gerçekleştirmek için gece gündüz, sağlık ve aile bütün her şeyini kenara iten bunları gerçekleştirmek için mücadele eden bir karaktere sahibim. 2011'de Şanlıurfa'ya geldiğimizde heyecan dolu, gelece dönük umut yayıldı. Bizde Şanlıurfa'ya çok şeyler katmaya devam edeceğiz. 2011'de Şanlıurfa'ya geldiğimizde heyecan dolu, gelece dönük umut yayıldı memleketimize. Ümit var bir Şanlıurfa ile karşı karşıya idik. Şanlıurfa'ya birçok hizmeti kazandırmak için çalıştık. Beklentilerin yoğun olduğu ortam içerisinde, Şanlıurfa teşvikte 6. Bölge oldu. Sanayi ile tanıştı. İki OSB Bölgesini doldurdu. 12.500 Şanlıurfalı gencimiz sadece bu alanda çalışmaya başladı.
'50 BİN KİŞİYE AŞ KAPISI'
Hedeflerinin 50 bin kişinin çalıştığı bir sanayi bölgesini oluşturmak olduğunu vurgulayan Çelik,"Heyecan, umut olan bir tablo ile çalışmalarımızı sürdürdük. 2015 Şanlıurfa'sına geldiğimiz zaman, kaygı ve endişe dolu bir Şanlıurfa ile karşı karşıyayız şimdi. Tarlada çiftçi, pazarda esnaf, fabrikada işçi endişeli. Bu tablo kimin eseri ? Değerli Urfalılar kendilerine sorsunlar. Umut dolu, geleceğe yürüyen bir Şanlıurfa ve bunun da semeresini almaya başlayan Şanlıurfa'ya, cıvıl cıvıl otellerin dolu olduğu, otel sayılarının artmaya çalıştığı, Turizm merkezlerine daha kolay ulaşılabilir, bütün kültürel değerlerin ortaya çıktığı Şanlıurfa'dan daha fazla gelişme beklerken, havaalanına giriş, çıkış yapan uçak sayısının 50'ye yaklaştığı, Şanlıurfa'da yok denecek noktaya varmış iken, endişe ortamını sürüklüyorsanız, otelleri boş hale getiriyorsanız."diye konuştu.
'ÇATIŞMA ORTAMINA SÜRÜKLEYENLER ÇÖZÜM SÜRECİ BOYUNCA SİLAH DEPOLAYANLARDIR'
Çözüm sürecini baltalayanların çözüm süreci boyunca silah depolayanlar olduğunu belirten Çelik,"Özgürlük diyenler, hak diyenler en temel hak olan yaşam hakkını, insanların sokaklarda dolaşma özgürlüğünü, seyahat özgürlüğünü dahi ellerinden alma mücadelesini veriyor. Öldürerek özgürlüklerini, özgürleşeceğini zannedenler tam bir diktatörlük örneğini sergiliyorlar. Burada net olarak ifade etmek istiyorum çözüm sürecini baltalayanlar ülkeyi tekrar çatışma ortamına sürükleyenler çözüm süreci boyunca silah depolayanlardır. Kim bozdu, kim tahrip etti mevcut olan durumu kim silah depoladıysa onlar ülkeyi bu hale getirdi bunun başka bir cevabı var mı? Çözüm sürecinde ülke de huzur olsun, barış olsun ve demokratik birçok açılım yapılırken dağlara, yaylalara insanlar çıkarken, insanlar özgürlük şarkıları söylerken böyle güzel bir ortam oluşmuşken silahları yağlayanlar bu süreci katledenlerdir. Kimse kusura bakmasın hiç sağa sola çekmeye gerek yoktur. Yanlışa dönülmek istenmiyorsa yanlışın nerede yapıldığı bellidir ve Türkiye Cumhuriyeti dönemi boyunca ilk kez bu kadar huzur ortamı için gövdesini taşın altına bir cumhurbaşkanının imajını bozmak için gayret edenler çözüm sürecinin asıl katilleridir. Çözüm sürecini onlar katlettiler."dedi.
'KAMU DA ÇALIŞANLARA İŞ GÜVENCESİ GELECEK'
Taşeronla ilgili yasanın meclise geldiğini, Bakanlar Kurulu'na sunulduğunu hatırlatan Çelik,"Hükümet kurulamadığı için gerekli netice alınamadı. Kamu da çalışan taşeronlara iş güvencesi getirdik. Bakınız Karayollarında çalışan yaklaşık 6 bin işçimiz bu anlayışla şimdi kadroya geçtiler. Aynı şekilde kamu da çalışanlara iş güvencesi gelecek. Taşeron işçiler artık çalışacak mıyım çalışmayacak mıyım diye endişe etmeyecek ve iş güvencesine sahip olabilecekler."şeklinde konuştu.
'BU TABLOYU NE KÜRT NE TÜRK NE DE İNSANLIK HAK EDİYOR'
Bölgede yaşanan şiddet olayları kapsamında HDP ve PKK'yi eleştiren Çelik, hak arama yollarının açık olduğu bir ülkede silahın gerekçesinin kalmadığını söyledi. Bölgede yaşanan şiddet olaylarını hiç kimsenin hak etmediğini söyleyen Çelik, "İki buçuk yıllık bir çatışmasızlık dönemini, bir huzur ortamının terör örgütünün elemanları neticesinde ne hale geldiğini hepimiz görüyoruz. Okullara, vatandaşların geçtiği sokak ve yollara bombalar yerleştiriliyor, ambulanslar taranıyor insanlar aileleriyle birlikte öldürülebiliyor. Bu tabloyu ne Kürt ne Türk ne de insanlık hak ediyor."
'İNSANLARIN YAŞAMA HAKKI ELLERİNDEN ALIYOR'
Hak ve özgürlük diyenlerin insanların en temel hakkı olan yaşama hakkını ellerinden aldığına dikkat çeken Çelik, İnsanları öldürerek özgürleştireceğini zannedenlerin tam bir diktatörlük örneğini sergilediğini belirtti. Barış sürecinde yaşanan 6-7 Ekim olaylarına değinen Çelik, konuşmasına şöyle devam etti: "Çözüm sürecini baltalayanlar, çözüm sürecini bitirenler süreç boyunca silah depolayanlardır. Çözüm sürecinde kardeşlik adına önemli atılımlar atılırken silahlarını yağlayanlar bu süreci bozanlardır. Ekranlarda barış demek tek başına yeterli olmuyor. Barış ortamı vardı ve barış ortamında neler yaşandığını 6-7 Ekim olaylarında gördük."
'SİLAHLARIN BİR GEREKÇESİ KALMAMIŞTIR'
Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını ifade eden Çelik, birilerinin 90'lı yıllara dönmek istediğini ama bu saatten sonra 90'lı yıllara dönüş olmasının mümkün olmayacağını belirtti. Tüm verilen sözlere rağmen PKK'nın silah bırakmaya yanaşmadığını ifade eden Çelik, hak arama yollarının açık bir dönemde silahın bir gerekçesinin kalmadığını söyledi.
FARUK ÇELİK'İN KONUŞMALARINDAN SATIŞ BAŞLARI:
"Türkiye'nin ve Urfa'nın son derece hassas bir süreçten geçtiği şu günlerde, bu buluşmanın önemli olduğunu düşünüyorum.Bildiğiniz gibi 13 yıllık tek başına iktidarımızın ardından 7 Haziranda milletimiz farklı bir tablo ortaya koydu.
Dört partili bir Meclis yapısı oluştu ancak hiçbir parti tek başına iktidar olamadı.
Ak Parti, 7 Haziran mesajını aldı.
Hem özeleştirimizi ve muhasebemizi yaptık hem de hükümet ortaklığı kurmak için diğer partilerin kapısını çaldık.
Ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için samimi bir gayret gösterdik.
Ancak karşımızda devlet yönetme kabiliyetinden ve cesaretinden yoksun bir muhalefet bulduk.
Uzattığımız el havada kaldı.
Neticede sayın cumhurbaşkanımız Anayasanın kendisine verdiği yetkiyi kullanarak seçimlerin yenilenmesine karar verdi.
Her defasında "Anayasaya uyun" çağrısı yapan muhalefet, Anayasanın öngördüğü geçici hükümete üye vermeyerek Anayasayı çiğnemiş oldu.
Düğümü partiler çözemedi, milletimiz çözecek.
1 Kasımda yeniden milletin kantarına çıkıyoruz.
İlk kez 2011 seçimlerinden önce Urfa'ya geldim.
Birlik ve beraberliği sağlayarak Urfalı kardeşlerimle et ve tırnak gibi kaynaştık.
O zaman Urfa'da kalkınmaya, gelişmeye, büyümeye kısacası geleceğe dair umut ve heyecan vardı.
İşte bu heyecan ve umut, Urfa'ya yatırım olarak döndü.
4 yılda Urfa'nın adeta çehresini değiştiren pek çok hizmeti Urfa'ya kazandırdık.
Ancak 2015'in Urfa'sında kaygı ve endişe görüyorum.
Tarlada çiftçi, Pazarda esnaf, fabrikada işçi endişeli..
Oteller boş…
Sebebi, 2,5 yıllık çatışmasızlık ve çözüm sürecini istismar eden terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemler.
Okullara kurşun sıkılıyor, ambulans şoförleri öldürülüyor, çocuklar katlediliyor, bayram alışverişine çıkan insanlar katlediliyor.
Bu tablo, Kürdün isteği değil.
Özgürlük diyenler, hak diyenler; en temel hak olan yaşama hakkını gasp ediyor.
İnsanların sokaklarda dolaşma özgürlüğünü, seyahat özgürlüğünü ellerinden alınıyor.
Despot yapıların özgürlük anlayışı ancak bu kadar olur.
Öldürerek özgürleştirdiğini zanneden bu diktatör yapının çözümden ve barıştan da anladığı çok farklı değil.
Buradan net bir şekilde söylüyorum: çözüm sürecini baltalayanlar, ülkeyi tekrar çatışma ortamına sürükleyenler, çözüm süreci boyunca silah depolayanlardır.
Ekranlarda "barış, barış" diyenler meğer silahları yağlıyorlarmış.
Eğer barış söyleminde samimiyseniz silahlarınızı gömün.
Artık 90'lı yılların Türkiye'si yok.
Haklar konusunda geri gidiş değil, ancak ileri gidiş olabilir.
80 milletvekiliniz var, demokratik ifade olanakları açık.
Faili meçhuller, işkenceler, gözaltında kaybolmalar artık yok.
Özgürlükleri yük olarak değil hak olarak gören bir Türkiye var.
O halde soruyorum: Bu silah niye?
Değerli Kardeşlerim, silahın mazereti olmaz, can alarak hak alınmaz.
Gençlere sesleniyorum: Gelecek sizin elinizde.
Urfa'nın gelişmesi ve büyümesi, silah tutan değil kalem tutan gençlerin gayretiyle mümkündür.
Hz. İbrahim'in makamını kardeşlik düşmanlarına teslim etmeyeceğiz.
Urfa'da geleceğe dair heyecanın sönmesine, umudun tükenmesine izin vermeyeceğiz.
4 yılda yaptıklarımızla Urfa'yı stabilize yoldan otoyola çıkardık.
Şimdi gaza basma zamanı. 1 Kasım seçimlerine az bir zaman kala, partiler seçim beyannamelerini açıkladılar. Dün de sayın başbakanımız partimizin seçim beyannamesini açıkladı.
Öncelikle belirteyim ki, seçim beyannamemiz;
İnsanı merkeze alan, İnsan onurunu esas alan, reformcu, istikrar ve güven ortamını gözeten, büyümeyi esas alan bir anlayışla hazırlandı. Bu beyanname, halkımızın ihtiyaç ve taleplerine göre hazırlanan, insan hayatının tamamına dokunan bir beyannamedir. Toplumun her kesimine hitap eden bir seçim beyannamesidir. 13 yıl boyunca ne söz verdiysek yerine getirdik. Bu seçim beyannamesiyle, 13 yılda büyüyen ve gelişen Türkiye'yi, toplumun her kesimiyle daha fazla buluşturmayı amaçlıyoruz. 1 Kasım; hem Urfa için hem de Türkiye için son derece hayati bir öneme sahip. 1 Kasım; söz verip yatanlarla söz verip yapanların, istikrardan rahatsız olanlarla, İstikrara devam diyenlerin, huzuru bozmak isteyenlerle, huzura sahip çıkanların mücadelesine sahne olacak.Barış içinde bir yarış olsun istiyoruz.Milletimiz bize güveniyor, biz milletimize güveniyoruz."
ZEKİ ALTUNDAĞ