Anadolu Yayın Platformu'ndan dev buluşma

BURHAN; "Bugüne kadar yerel gazetelere kaynak aktarıldı. Bugün yerel gazeteler basın ilan kurumu destekleri ile ayaktadırlar. bu destekler önemlidir ve daha da artırılmalıdır. ancak burada yerel televizyonlar ihmal edilmektedir.resmi ilanlardan ve kamu reklamlarından bundan sonra yerel televizyonlarda istifade etmelidir. yerel televizyonların önemli sorunlarından biriside uydu maliyetleridir. dördüncü uydumuzu uzaya gönderdik. bu uydu ile birlikte Türksat'ın uydu ücretleri düşmesi gerekir. yerel televizyonların önemli sorunlarından biriside radyo televizyon üst kurulunun vermiş olduğu yüklü para cezalarıdır. bu cezalar doğrudan satışla ilgilidir. bu cezaların kaldırılması yada düşürülmesi yerel televizyonların en büyük sorunudur. bu soruna mutlaka el atılmalıdır. rtük payları kaldırılmalıdır. raiting ölçüm sistemi ülke geneline yayılmalıdır. tüik kurumu bu işi yapabilir. reklam ajansları ve raiting kurumu arasındaki çıkar çarkını yada tekelini kırmak için raiting ölçümlerini devletin tüik kurumu yapmalıdır. RTÜK'ten lisans alan bir kuruluş hem Türksata hem kabloya hem tele dünyaya ayrı ayrı lisans ödemesi yapıyor. halbuki bütün platformlarda tek lisansla yayın yapılabilir. böyle devam edecekse bile bu bakımdan ücretler makul seviyeye çekilmelidir. Şu an RTÜK lisansına sahip olmadan Türksat üzerinden yayın yapan yüzü aşkın korsan yayın var. bu yayınlar durdurulmalıdır" dedi.
3 Oturumda Gerçekleşen Oturumda Konuşmacı Olarak Söz Alan ANADOLU YAYIN PLATFORMU Başkan Yrd.ve Güneydoğu Temsilcisi Sayın İbrahim TORU Yerel Medya, TV, Radyolarla ilgili Sıkıntıları ve Bölgesel bir sorun olan Çözüm Süreci, Suriye ve Elektrik Problemlerini Gündeme getirdi.
BAŞBAKAN Ahmet DAVUTOĞLU, Başbakan Yardımcısı Yalçın AKDOĞAN, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi ELVAN 245 Gazeteci, TV Temsilcilerininde Katıldığı Oturumda Bir çok Televizyondan Canlı Olarak Yayınlandı.
Konuşmacılardan ANADOLU YAYIN PLATFORMU Başkanı Sayın Sinan BURHAN;
Ayrıca Oturumda Başbakan Prof.Dr. Ahmet DAVUTOĞLU Özellikle Gazete ve TV lerden 3 konuda Hassas davranmalarını istedi;
1-) ÇÖZÜM SÜRECİ
"ÇÖZÜM SÜRECİ BİR GÖNÜL SEFERBERLİĞİDİR"
Çözüm Süreci için de seferberlik beklediğini dile getiren Davutoğlu, sürein bazılarının iddia ettiği gibi "mekanik bir müzakere süreci" olmadığını söyledi. Çözüm Süreci'nin kendileri için "asırlarca bir arada yaşamış kardeşler arasındaki kardeşliği ezeli ve ebedi kılacak olan bir gönül seferberliği" anlamına geldiğini kaydeden Davutoğlu, "Biz iktidar olmadan önce Kürtçe konuştuğu için tahkir edilen, hapishaneye gittiğinde kendi ana lehçesiyle, diliyle, oğluyla konuşamayan annelerin acısı üzerinden yaşanan o trajedileri yok etmek için benimsenmiş ve mutlaka başarıya ulaşacak olan bir gönül seferberliğidir" şeklinde konuştu. Bunu, bazı kesimleri memnun etmek ya da bir şekilde tatmin etmek için ortaya koymadıklarını ifade eden Davutoğlu, 2005'te Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Diyarbakır konuşmasından bu yana adım adım inşa ederek, tekrar Türkiye'yi bütünleştiren bir siyaset ahlakının, bir yeni kültür anlayışının yaygınlaşmasına önem verdiklerini vurguladı.
2-) İÇ GÜVENLİK PAKETİ
"Tek söyledikleri, Türkiye polis devleti oluyor"
"İç Güvenlik Paketi"ne ilişkin görüşmelerin Meclis'te devam ettiğini, görüşülmeleri bilinçli şekilde iki defa uzattıklarını hatırlatan Davutoğlu, kendisinin de "kimin eteğinde bir taş varsa heybesinde bir düşünce varsa ortaya koysun" diye iki defa çağrıda bulunduğunu vurguladı."Kimin özgürlüklerin korunması ve İç Güvenlik Paketi'nin şu maddesi AB standartlarına, evrensel insan haklarına aykırı diye bir iddiası varsa bunu getirsin tartışalım" diyen Davutoğlu, geçen iki haftaya rağmen hiçbir teklifle gelinmediğini belirtti. Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:"Tek söyledikleri, 'Türkiye polis devleti oluyor'. Neden polis devleti oluyormuş gelin hep beraber bakalım. Molotofkokteyline ceza geliyormuş. Peki molotofkokteyli toplantı ve gösteri esnasında niye ihtiyaç hissedilen bir şeydir. Kalem değil bu. Bir pankart da değil. Bir fikir de ifade etmiyor, mikrofon da değil, molotofkokteylinden bahsediyoruz. Kokteyl olarak ikram edilen bir içecek de değil, bu insanları yakmak, binaları tahrip etmek için özel olarak üretilmiş bir malzeme. Bu malzeme Avrupa'nın her ülkesinde yasaktır. "Molotofkokteylinin ABD'de de yasak olduğunu vurgulayan Başbakan Davutoğlu, söz konusu ülkelerde bununla ilgili verilen cezalara ilişkin de bilgi verdi. "Kimse de İngiltere'nin, Avrupa'nın, ABD'nin polis devleti haline dönüştüğünü iddia etmedi" ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti: "Neymiş efendim burada özgürlükleri daraltan husus, polise 24 saat gözaltında tutma yetkisi verilmesi, savcılıkla bunun 48 saate çıkacak olması. Şu anda polisin gözaltında tutma yetkisi yok. İyi niyetle bu reformları getiren yine biziz. Ama Kobani olaylarından sonra ortaya çıktı ki bu açık bir şekilde istismar ediliyor ve molotofkokteyli kullanan ya da bonzai taşıyan birisi yakalansa polis hiç gözaltında tutmadan savcılığa sevk edebiliyor, savcılık da eğer o anda ortada bir açık delil yoksa ki bazen o delilin ortaya konulması vakit alıyor, suçlu bir kapıdan giriyor karakolun diğer kapıdan çıkıp tekrar suç işlemeye devam ediyor. O 24 saat, 48 saat o esnada hukuki tahkikatın yapılması için ihtiyaç hissedilen bir süre."
3-) KADINA ŞİDDET
"NEFRET DİLİNE ORTAK TAVIR SERGİLEYELİM"
Öfkeyi, şiddeti yerle bir edecek olanın tebessüm ve tebessümün arkasındaki zihin ve gönül olduğunu belirten Davutoğlu, "Tebessümü, selamı yaygınlaştıralım ve kim şiddet dili, kim nefret dili kullanırsa ona karşı ortak tavır sergileyelim" dedi. Annesinin sık sık, Konya ağzıyla "Erkeğin keli (kötüsü) kadın döver, kadının keli, (kötüsü) çocuk döver" dediğini anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti: "Biz evimizde geleneksel, yerel bir kültürden geldik. Anadolu kültürünün içinden yetiştik, şiddet görmedik. Kadınlara el kaldıran, bu anlamda namertlerin en namerdidir. Dışarıda yapamadığı, gösteremediği yiğitliği evinde kaba güçle göstermeye çalışan ya da başka yerde gösteremediği yiğitliği, işte Özgecan kızımızda olduğu gibi arabasına binen bir genç kıza göstermeye çalışan mert olamaz, namerdin ta kendisidir. Mertlik öfkeyi bastırabilmektedir. Aynen Özgecan'ın babasının yaptığı gibi. Mertlik gönül genişliğindedir, aynen Özgecan'ın annesinin yaptığı gibi. Ama buradan hareketle ülkede karşıtlık çıkarmak isteyen ve bir anlamda aynen Gezi Olaylarında olduğu gibi ağaç, halbuki ağaç hepimiz için büyük değerdir, hepimiz ağaca saygı gösteririz, 14 kadar ağacın yer değiştirmesi dolayısıyla ağaç üzerinden bir şiddet ortamı çıkarmaya çalışanlar gibi, Özgecan'ın acısı üzerinden bir karşıtlık ortaya çıkartmaya çalışanlara en güzel cevabı Özgecan'ın annesi ve babası vermiştir. Sizler bu sese sahip çıkın ve bu kültürü her yerde yaygınlaştıralım."
YENİURFA